DÜNYANIN EN ÜNLÜ YÜRÜYÜŞ ROTALARI
En eski seyahat yöntemlerinden biri olan yürüyüş, doğayla bütünleştiğimiz, adımlarımızla şehrin karmaşasından uzaklaştığımız en sakin ve dingin aktivitelerden biridir. Dağ zirvelerine doğru tırmanırken, derin vadilere inerken ya da okyanusun huzurlu dalgalarıyla çevrili sahil yollarında yürürken keşfedilen rotalar sadece kilometrelerden ibaret değildir. Her bir yol, tarihin, kültürün ve doğanın iç içe geçtiği zengin bir hikâye sunar. Yazımızda, dünyanın en özel yürüyüş rotalarını sizler için listeledik.
Likya Yolu, Antalya ile Muğla arasında uzanan, yaklaşık 540 kilometrelik bir yürüyüş rotasıdır. Antik medeniyetlere ait yolları ve patikaları takip eden bu rota, adını M.Ö. 2000’li yıllarda bu bölgede yaşamış Likyalılardan alır. Yürüyüş rotası, kayalık yollar, ormanlar, köyler ve sahiller boyunca uzanarak hem doğal hem de kültürel zenginlikleri keşfetme imkânı sunar. Fethiye, Kaş ve Olimpos gibi tarihî ve turistik noktaların yanı sıra, antik kentler, kaya mezarları ve Roma dönemine ait kalıntılar bu yol boyunca karşınıza çıkar. Muhteşem deniz manzaralarıyla da öne çıkan bu rota, “Dünyanın en iyi 10 uzun mesafe yürüyüş rotası” arasında yer alan Likya Yolu ile ilgili detaylı bilgiler için linki tıklayın…
Yeni Zelanda’daki Routeburn Parkuru, ülkenin en görkemli dağlarından Fiordland ve Aspiring Dağı’nı kapsayarak, yürüyüş boyunca dağ gölleri, yemyeşil yağmur ormanları ve karla kaplı zirveler eşliğinde büyüleyici manzaralar sunar. 30 kilometreden uzun olan bu rota, genellikle üç gün, iki gece sürede tamamlanır. Yürüyüş sezonu olan nisan ve ekim ayları arasında parkur üzerinde hizmet veren konaklama yerlerinde önceden rezervasyon yaptırmak gerekir. Kış aylarında ise kar, buzlanma ve çığ tehlikesi nedeniyle zorlu hava koşulları yürüyüşü daha riskli hale getirir.
Avustralya’nın Tazmanya Adası’nda yer alan Overland Parkuru, zorlu ama nefes kesici manzaralarıyla ünlüdür. 65 kilometreyi aşan bu yürüyüş rotası, Tazmanya Yaban Hayatı Koruma Alanı içinde bulunan St. Clair Gölü Ulusal Parkı ile Cradle Dağı’nı kapsar ve ortalama altı günde tamamlanır. Rotada yağmur ormanları, buzulların şekillendirdiği vadiler, magmatik kayaçlardan oluşan dolerit dağları ve büyüleyici şelaleler yer alır. Yürüyüş boyunca, yağmur ormanlarının yaşayan dikenli karıncayiyenler ve ornitorenk gibi ilginç hayvanlarla karşılaşmak da mümkündür. Konaklama imkânı ise belirli bir ücret karşılığında yalnızca parkur üzerindeki kulübelerde sunulmaktadır.
Korsika Adası’nda bulunan ve Avrupa’nın en uzun ve zorlu yürüyüş rotalarından biri olarak kabul edilen GR 20, yaklaşık 180 kilometrelik bir uzunluğa sahiptir. Bu rota, adanın kuzeyinde yer alan Calenzana kasabasından başlar ve güneydeki Conca kasabasında sona erer. Yolculuk boyunca dik geçitler, kayalık manzaralar ve Alp Dağları’na özgü çayırlar gibi doğal güzellikler arasından geçilir. Monte Cinto Dağı’nın zirvesine kadar uzanan rota boyunca, 2.600 metre irtifaya ulaşılır ve ciddi fiziksel dayanıklılık gerektirir. GR 20, toplam 16 etapta tamamlanır ve her etap, zorluk derecesiyle birlikte farklı manzaralar sunar. Lac de Nino gibi sakin Alp göllerinden Monte Cinto’nun muhteşem kayalık manzaralarına kadar çeşitli parkurlardan oluşan GR 20’nin kuzey bölgesi daha engebeli ve zorlu, güney bölgesi daha yumuşak ve nispeten kolay bir zemine sahiptir.
İnka Yolu, Peru’daki en popüler yürüyüş rotalarından biridir ve Machu Picchu’ya ulaşan antik yol ağının önemli bir parçasını oluşturur. Machu Picchu, Peru’nun And Dağları’nda, yaklaşık 2.400 metre yükseklikte yer alan eski bir şehirdir ve UNESCO Dünya Mirası alanıdır. 15. yüzyılda inşa edilen bu antik kentin, İnkalar tarafından imparatorluğun inziva alanı veya kutsal bir site olarak kullanıldığı düşünülmektedir. Bu rota, antik İnka İmparatorluğu’nun başkenti Cusco’dan başlar ve yürüyüş boyunca 3.000 metre yüksekliğe kadar çıkarak dağlar, bulut kümeleri, tropik ormanlar ve vadiler arasında ilerler. 40 kilometreden fazla uzunluktaki ünlü İnka Yolu’nu tamamlanması ortalama dört gün sürer ve Antik İnka kalıntılarının arasında uzanan bu rotanın sonunda Inti Punku (Güneş Kapısı) adlı antik yapıya ulaşılır. Buradan, Machu Picchu piramidinin nefes kesici manzarası izlenir. Güneşin doğuşuyla birlikte bu kapıdan antik kente ilk bakış, yürüyüşün en çarpıcı anlarından biri olarak hafızalara kazınır.
Yaklaşık 4.270 kilometre uzunluğundaki Pasifik Zirvesi Yolu, ABD’nin batı kıyısında, Meksika sınırından Kanada sınırına kadar uzanır. Kaliforniya, Oregon ve Washington eyaletlerinin muhteşem doğal güzelliklerini gözer önüne seren bu rota, ülkenin iki büyük dağ zinciri olan Sierra Nevada ve Cascade Dağları üzerinden geçerek Pasifik Okyanusu’na paralel olarak devam eder. Oldukça zorlu bir parkur olan bu rota, uzun mesafesi, engebeli arazisi ve iklim değişiklikleri nedeniyle yüksek düzeyde fiziksel dayanıklılık gerektirir. Yürüyüş boyunca, Kaliforniya’nın sıcak çöl ikliminden Washington’un serin yağmur ormanlarına geçerken, yüksek rakımlı bölgelerde kar ve buz gibi zorlu hava koşullarıyla da karşılaşılabilir. Rota boyunca Amerikan kara ayıları, dağ aslanları, ceylanlar, kartallar ve çeşitli kuş türleri gözlemlenebilir. Vahşi doğayla iç içe geçen bu parkurda kamp yaparken ve yiyecekleri saklarken vahşi hayvanlara karşı dikkatli olmak gerekmektedir.
Orta Çağ’dan beri kullanılan Santiago Yolu, İspanya’nın kuzeyinde başlar ve St. James’in (Aziz Yakup) kalıntılarının bulunduğu kabul edilen Santiago de Compostela Katedrali’ne kadar ulaşır. Yüzyıllar boyunca milyonlarca kişinin yürüdüğü bu yolun tek bir güzergâhı yoktur; en popüler güzergâhı yaklaşık 800 kilometreyi bulan Fransız Yolu “Camino”dur. Bununla birlikte, Portekiz Yolu ve Kuzey Yolu gibi farklı rotaları da olan parkurun başlangıç noktası İspanya’nın yanı sıra Fransa ya da Portekiz olabilmektedir. Her parkur, kendine özgü zorluk seviyeleri ve manzaralar sunar. Yürüyüşçüler, isteğe bağlı olarak dağlar ve vadilerden oluşan rotaları ya da okyanus kıyısını takip eden maviliklerle dolu güzergâhı tercih edebilirler. Santiago de Compostela Katedrali ve Fransız Yolu, UNESCO tarafından Dünya Mirası olarak kabul edilmiştir; yolda bulunan birçok tarihî yapı, köprü, kilise ve manastır da bu statüye sahiptir.
Torres del Paine yürüyüş rotaları, Şili’deki O ve W Parkurları’ndan oluşur. Patagonya’nın çarpıcı manzarasında eşsiz bir yürüyüş deneyimi sunan bu parkurlar, doğa tutkunları için kaçırılmayacak bir fırsattır. 70 kilometreden uzun olan W Parkuru ortalama 4-5 gün süren bir yürüyüşün ardından tamamlanır. Zorluk seviyesi orta ile yüksek arasında değişir ve her gün 6-8 saatlik yürüyüş gerektirir. Yol boyunca dik yamaçlar, buzul gölleri ve ünlü granit kuleler gibi eşsiz doğal güzelliklerle karşılaşmak mümkündür. W Parkuru’nda kamp yapma imkânı veya “refugio” adı verilen sığınaklarda konaklama seçeneği bulunur. Bu sayede yürüyüş esnasında ağır kamp malzemeleri taşımaya gerek kalmaz; ancak değişken hava koşullarına hazırlıklı olmak önemlidir. O Parkuru ise aynı gün içinde dört mevsimin birden yaşandığı, 8 ile 10 günde tamamlanan daha uzun ve izole bir rotadır. Deneyimli yürüyüşçülerin tercih ettiği bu parkurda, buzul göllerinde kayak, dağ bisikleti sürme ve at sırtında geziler gibi çeşitli aktiviteler de gerçekleştirilebilir.
Tanzanya’da bulunan Kilimanjaro, Afrika’nın en yüksek dağı olarak çeşitli zorluk seviyeleriyle farklı yürüyüş deneyimleri sunan birçok rotaya ev sahipliği yapmaktadır. Kilimanjaro dağının zirvesi olan Uhuru Zirvesi, 5.895 metre yüksekliğiyle dikkat çekmektedir. Marangu, Lemosho, Rongai ve Northern Circuit gibi farklı rotaların bulunduğu yürüyüş parkurunda, her bir rotayı tamamlama süresi 5 ile 10 gün arasında değişir. Kilimanjaro’da yürüyüş yaparken dört mevsimi bir arada yaşamak mümkündür; alt bölgeler tropikal iklime sahipken, zirve noktası oldukça soğuk ve rüzgârlıdır. Ayrıca, Kilimanjaro’da rehber eşliğinde yürüyüş yapılması zorunludur; bu nedenle yürüyüşe başlamadan önce lisanslı bir rehberle anlaşmak gerekmektedir.
Avrupa’nın en popüler uzun mesafe yürüyüş rotalarından biri olan Tour du Mont Blanc, Fransa, İtalya ve İsviçre’yi kapsar. Yaklaşık 170 kilometre uzunluğundaki bu rota; buzul vadiler, çiçek dolu çayırlar ve yüksek dağ zirveleriyle süslü manzarasıyla ortalama 10-12 günde tamamlanır. Yol boyunca her gün farklı bir ülkenin doğasını ve kültürünü deneyimlemek mümkündür. Dağ köyleri ve üzüm bağlarıyla dolu rotada, yaklaşık 10 kilometrelik bir tırmanış yapmak gerekmektedir. Profesyonel olmayan yürüyüşçüler için rotayı kısaltan teleferikler de bulunmaktadır. Tour du Mont Blanc, sadece eşsiz doğasıyla değil, aynı zamanda zengin kültürel değerleriyle de tanınır. Rengârenk çiçek tarlaları, nadir kuş türleri, dağ keçileri ve en büyük yer sincabı türü olan marmotlar bu rota boyunca gözlemlenebilir. En ideal yürüyüş sezonu ise haziran ortasından eylül sonuna kadardır. Ayrıca, ana yürüyüş güzergâhının dışında birçok yan yürüyüş parkuru da mevcuttur; alternatif rotalar sayesinde az bilinen dağ geçitlerine ve gizli göllere ulaşmak mümkündür.
1,136 okunma