DOĞANIN SESSİZLİĞİNDE ADRENALİN DOLU BİR YOLCULUK: DAĞCILIK
Şehir hayatının gürültüsünden uzaklaşıp doğanın sessizliğine karışmak isteyenler için dağcılık hem macera hem de deneyim dolu bir yolculuk sunuyor. Zirvelere tırmanmak, sabrı, dayanıklılığı ve doğayla uyumu sınayan bir macerayla dağcılık tutkusunu pekiştiriyor. Yükseklerden manzara izlemek için hem yurt içinde hem de yurt dışında çok sayıda zirve bulunuyor. Türkiye’de 3000 metreyi aşan yüzlerce doruk, ülkemizi dağcılık açısından oldukça zengin kılıyor. Yazımızda, dağcılık sporuna dair merak edilen detayları sizler için derledik.

Dağcılık, orman sınırının ötesinden başlayarak zirveye kadar uzanan uzun yürüyüşleri ve teknik tırmanışları kapsar. Bu yolculuğun bir parçası da kampçılıktır; kamp, yürüyüşler arasında dinlenme fırsatı sunar ve etkinliği uzun soluklu bir deneyime dönüştürür. Mevsim seçimi, dağcılığın en kritik unsurlarından biridir. Yaz, ilkbahar ve sonbahar ayları yeni başlayanlar için daha uygunken, kış dağcılığı çok daha çetin koşullar içerir. Kar, buz ve fırtına gibi zorlu hava şartlarında güvenli tırmanış tekniklerini bilmek, ısı kaybına karşı önlemler almak ve kamp kurabilmek ayrı bir bilgi ve deneyim gerektirir. Bu nedenle ilk adımlarını atanlara kış dağcılığından önce bahar ve yaz rotaları tavsiye edilir.

Dağcılık sporu ilk kez Avrupa’nın en yüksek doruğu olan ve Güneydoğu Fransa’da bulunan Mont Blanc’a (4.807 metre) 1786 yılında gerçekleştirilen tırmanışla başlamıştır. Bu tırmanışı, biri doktor olmak üzere iki Fransız öncünün başarması, dağcılık tarihinin dönüm noktası sayılmaktadır. Türkiye’deki dağcılık faaliyetlerinin başlangıcı ise 1829 yılında bir Alman dağcının Ağrı Dağı’na yaptığı çıkışla kayıtlara geçmiştir. Türk dağcıların ilk çalışmaları I. Dünya Savaşı sonrasında daha çok askerî amaçlarla başlamış; kayıtlara geçen ilk resmî Türk tırmanışı ise 1924’te Miralay Cemil Cahit Bey’in Erciyes Dağı’na yaptığı tırmanış olmuştur. Zamanla dağcılık, askerî amaçlardan bağımsızlaşarak doğayı keşfetmenin ve sınırları zorlamanın bir aracı hâline gelmiştir.

Farklı hedefler ve süreler doğrultusunda dağcılık çeşitli stillere ayrılır. Alpin stil, hafiflik ve hızın ön planda olduğu, zirveye en doğal ve doğrudan yöntemlerle ulaşmayı amaçlar. Günübirlik yapılan hiking, sabah çıkılıp akşam dönülen rotaları içerirken; trekking, doğada geçirilen birkaç günü kamp kurarak tamamlamayı ifade eder. Daha uzun ve kapsamlı deneyimler ise expedition stilinde karşımıza çıkar; araştırma gezileri, uzun süreli kamplar ve zorlu zirve tırmanışları bu kategoriye girer.

Her stilin ortak noktası güvenliktir. Dağda atılacak her adımın planlı olması gerekir. Tırmanış sırasında gruba yol gösteren, bölgeyi iyi bilen bir liderin bulunması büyük önem taşır. Yürüyüşlerin tek sıra hâlinde yapılması, kişiler arasında mesafe bırakılması ve temponun en yavaş üyeye göre ayarlanması hem uyum hem de güvenliği sağlar. Eşyaların kötü hava şartları düşünülerek hazırlanması ve yüklerin adil bir şekilde dağıtılması da ekip ruhunun vazgeçilmez unsurlarındandır.

Güvenliğin bir diğer ayağı ise doğru ekipmandır. Tırmanma ipleri, halatlar, kazmalar ve kramponlar zorlu parkurlarda en büyük destekçidir. Su geçirmez, sert ve ayak bileğini saran dağcılık botları her koşulda konfor ve güvenlik sağlar. Giysilerin katmanlı olması şarttır. Nemi uzaklaştıran iç katman, mevsime uygun orta katman ve su geçirmez dış katman vücudu korurken; bere, eldiven ve bandana gibi aksesuarlar koşullara göre tamamlayıcıdır. Yükün dengeli taşınmasını sağlayan dağcılık çantalarının ise dayanıklı ve su geçirmez olması büyük fark oluşturur.

Ekipman kadar önemli olan bir diğer unsur düğümlerdir. Sekizli düğüm, kolay çözülebilirliği ve yüksek dayanıklılığı ile en sık tercih edilen bağlama yöntemidir. İplerin kalınlıklarının farklı olması durumunda çift balıkçı düğümü devreye girerken, prusik düğümü hem tırmanış hem de inişlerde güvenlik sağlar. Ancak bu düğümler sağlam bir istasyona bağlanmadıkça tek başına yeterli değildir. Kök salmış bir ağaç veya kaya çıkıntısına kurulan güvenli istasyon, tırmanışın en hayati halkasıdır.

Tüm hazırlıklara rağmen doğa her zaman kendi kurallarını koyar. Buzulların kırılgan yüzeyleri, taş düşmelerinin yoğunlaştığı çarşak alanlar, kış ve bahar aylarında sıkça rastlanan çığ riski, yıldırımlar, sis ve karanlık dağcıların karşılaşabileceği tehlikeler arasındadır. Bu durumlarda ip kullanımı, riskli saatlerden kaçınma, sinyal cihazı taşıma, uygun sığınak arayışı ve navigasyon bilgisi hayati önem taşır. Ayrıca yüksek rakımlarda artan güneş ışınlarına karşı koruyucu krem kullanmak ve bol su tüketmek unutulmamalıdır.
101 okunma




