MASA TENİSİNİN HİKÂYESİ VE TEMEL TEKNİKLERİ
Masa tenisi, hız ve refleks kadar strateji, dikkat ve eğlenceyi de bir araya getirir. Kuralları öğrenip temel vuruşlara hâkim olduğunuzda oyun rekabetten öte gerçek bir deneyime dönüşür. Yazımızda, masa tenisinin tarihçesini, temel kurallarını, oyun mantığını ve tekniklerini adım adım ele alıyoruz.

19. yüzyıl İngiltere’sinde “lawn tennis” yani çim kort tenisi çok popülerdi. Ancak yağmurlu ve kapalı hava, açık havada oynamayı her zaman mümkün kılmıyordu. Çözüm olarak tenis, yemek masalarına taşındı: Kitaplar file, içecek mantarları top, kutu kapakları raket oldu. Bu salon tenisi denemeleri, günümüz masa tenisinin ilk adımlarını oluşturdu.

Zamanla ekipmanlar gelişti ve kurallar netleşmeye başladı. 1890’lardan itibaren İngiltere’de ‘whiff-whaff’ ve ‘gossima’ gibi adlarla masa üstü tenis setleri piyasaya sürüldü. Oyunun büyük sıçraması ise 1900’lü yılların başında, topun sıçrama sesiyle bağlantılı olarak ‘ping-pong’ adının marka olarak kullanılmaya başlanmasıyla gerçekleşti. İngiltere’de Jaques şirketi bu ismi tescilledi, ardından Amerika’da Parker Brothers bu markanın haklarını aldı.

1902’de İngiliz E.C. Goode, raket yüzeyine pütürlü kauçuk ekleyerek topa daha fazla kontrol ve spin kazandırdı. 1952’de Japon Hiroji Satoh, süngerli raketiyle oyuna hız verdi ve Asyalı oyuncuların dünya sahnesindeki yükselişi başladı. Aynı dönemde Penhold tutuşu (raketin başparmak ve işaret parmağı arasında tutulması) ortaya çıktı ve hızlı hücumlarda avantaj sağladı. Nihayet, 1988 Seul Olimpiyatları ile masa tenisi olimpik bir spor oldu.

Masa tenisinde bir masa, bir top ve her oyuncu için bir raket yeterlidir. Masa 274 santimetre uzunluğunda, 152 santimetre genişliğinde ve 76 santimetre yüksekliğindedir; ortasındaki file 15,25 santimetre yüksekliğe sahiptir. Top 40 milimetre çapında, 2,7 gram ağırlığındadır ve beyaz ya da turuncu renkte olabilir. Bu hassas ölçüler oyunun hızlı ve dengeli olmasını sağlar.

Oyunun amacı, topu rakibin alanına geçirip geri döndüremeyeceği bir vuruş yapmaktır. Oyun her zaman servis ile başlar; sıra ve taraf kura ile belirlenir. Servis atan oyuncu topu serbest elinde tutar, en az 16 santimetre havaya atar ve önce kendi sahasına, sonra rakibin sahasına çarptırır. Set sonunda oyuncular yer değiştirir, servis sırayla geçer. Topa iki kez art arda vurmak veya serbest elin masaya değmesi puan kaybına yol açar.

Masa tenisinde temel vuruşlar oyun için kritik öneme sahiptir: “Forehand / backhand” (raketin içi/dışıyla yapılan vuruşlar), “topspin” (topa üstten spin vererek hız ve yön kazandırma), “cut / chop” (topu düşük ve ters falso ile gönderme), “block” (rakibin hızlı vuruşlarını karşılamak) gibi… Bu teknikleri öğrenmek hem eğlenceli hem de stratejik bir oyun deneyimi sağlar. Düzenli antrenman ile bu vuruşlarda ustalaşmak mümkündür.

Masa tenisi Türkiye’ye 1920’li yıllarda girdi; öncelikle İstanbul’da sonrasında yurdun diğer şehirlerinde oynanmaya başladı. 1930’da düzenlenen İstanbul Şampiyonası’nda Raşit Bey, Fenerbahçe’ye ilk şampiyonluğu kazandırdı. 1950’li yıllarda İstanbul, İzmir ve Ankara’da turnuvalar hız kazandı; bu gelişmelerin ardından 1966’da Türkiye Masa Tenisi Federasyonu kuruldu. 1983’te Türkiye Ligi resmen başladı ve 2016 yılında Melek Hu, Avrupa şampiyonluğuyla Türkiye’ye bu alandaki ilk büyük başarısını kazandırdı.
92 okunma



