Türküleri Sesiyle Zenginleştiren Sanatçı
“Süpürgesi yoncadan / Gayet beli inceden / Ben seni sakınırım /Yerdeki karıncadan” ya da “Zahide kurbanım ne olacak halim” gibi türkülerle zihinlere yerleşti. “Türkülerin Kraliçesi”, “Türkü Hazinesi” gibi unvanlarla anılan Bedia Akartürk sanat hayatında yarım asrı çoktan devirdi. Onu tüm Türkiye güçlü sesi kadar güler yüzüyle tanıdı ve sevdi. Ünlü sanatçı şimdi de Kültür ve Yaşam sayfasını zenginleştirip neşelendiriyor.
1941 yılında İzmir Ödemiş’te doğdu. Sesinin güzelliği ve gücü küçük yaşlarında ailesi tarafından fark edilince Ödemiş Müzik Cemiyeti’ne gönderildi. Yaşı tutmadığı için İzmir Radyosu sınavlarına giremiyordu ve çare yaşını 4-5 yaş büyütmekte bulundu. Birincilikle kazandığı İzmir Radyosu’nda 9 yıl çalıştıktan sonra Ankara Radyosu’na geçti, kısa sürede sesini tüm ülkeye duyurdu.
1978 yılında çıkardığı Zühtü isimli albümle Altın Plak kazandı. Uzun havaları bülbül gibi kesilmeden okuyan sanatçının adı ülkenin büyük bozlak ustalarıyla birlikte anılmaya başlandı. Bedia Akartürk, Paris’teki ünlü müzik salonu L’Olympia Bruno Coquatrix, daha bilinen adıyla Olympia’da türküler söyleyen tek Türk sanatçı oldu.
Sayısı 3.000’e yaklaşan türkü repertuvarıyla çok sayıda albüm çıkardı. Neşet Ertaş’ın hayatımıza kattığı “Tatlı dillim güler yüzlüm” türküsünü ilk kez plakta okuyan kişi oldu. Yumurtanın Kulpu Yok, Sıla Hasreti, Gitme Bülbül, Bayramdan Bayrama, Anam Ağlar, Anadolu Türküleri ve çıkardığı diğer albümlerle türküleri sesiyle mühürledi.
Ses sanatçılığı ile kazandığı ün Bedia Akartürk’e film setlerinin kapılarını da araladı. Bunlardan biri “Yarim İstanbul’u Mesken Mi Tuttun” filmiydi. Ekonomik nedenlerle köyden İstanbul’a göç eden Ali ve Nazmiye’nin hikâyesinin anlatıldığı filmde başrolleri Yıldıray Çınar ve Ahmet Mekin’le paylaşmıştı. Allı Turnam, Bedia, Çile Dünyası, Hüzün, Yar Etmem Seni ise türküleriyle de renklendirdiği diğer filmler…
Bedia Akartürk radyo günlerinde başladığı konserlerini yarım asır boyunca sürdürdü. Ülkenin bütün illerinde verdiği konserlere Avrupa’nın pek çok ülkesini de eklemişti. Türkiye’de o kadar çok konsere gitmişti ki 7 ilimiz kendisine “Fahri Hemşehrilik” unvanını layık gördü. Ve aldığı ödüllerin, sahnede giydiği kıyafetlerin sergilendiği bir müze İzmir Ödemiş’te açıldı.
Kendisini türkü sevdalısı olarak niteleyen Bedia Akartürk türkülerin aslına sadık kalınmasını gerektiğini sık sık vurguladı. Bir röportajında gençlere tavsiyeleri ise şöyleydi: “Aslını bozdukları zaman bazı arabesk nağmeler falan koyduklarında türkünün özelliği gidiyor. Yörenin tavrından çıkıyor. Bir Kayseri, Kırşehir türküsünü arabesk tarzında okursan hiçbir tadı kalmaz. Memleketin kokusunu vermez. Onun için yapısını bozmamaları lazım.”
1,636 okunma