Örnekleriyle Birlikte Sinema Akımları
Sinemadaki akımlara geçmeden önce “akım” kelimesinin sözlükteki karşılığına yer verelim: Sanatta, siyasette, düşünce hayatında ortaya çıkan yeni bir görüş, yöntem, hareket, cereyan, tarz. Sinemada akımların nasıl ortaya çıktığını merak edenler için de, “Bir film nasıl olmalı?” sorusu çerçevesinde yönetmenlerin, yapımcıların, eleştirmenlerin, film kuramcılarının dönem dönem ürettiği teoriler neticesinde oluştuğunu söyleyebiliriz. Belli başlı sinema akımlarına ve örneklerine göz atmaya ne dersiniz?
Dışavurumculuk akımının beyaz perdedeki çıkış noktası Almanya’dır ve 1910’lu yıllardan 30’lu yılların sonuna kadar ürün verilmiştir. Bu akım kapsamında, somut gerçekçilikten soyuta geçilmiş, insanın bilinçaltı ve iç dünyasına odaklanılmıştır. Yönetmenliğini Robert Wiene’nin yaptığı sinema filmi “Dr. Caligari’nin Muayenehanesi” dışavurumculuğun, diğer bir adıyla ekspresyonizmin başlangıcı olarak kabul edilir.
Fransa’da ortaya çıkan şiirsel gerçekçilik akımında, olay ve karakterlerdeki “gerçekçilik” ile özellikle mekânlardaki “şiirsellik” buluşturulmuştur. 1929 Buhranı sonrasında ortaya çıkarak II. Dünya Savaşı’na kadar uzanan süreçte bu akım, toplumsal sorunların bireyin dünyasına yansımasını ele almıştır. Şiirsel gerçekçilik akımının en bilinen temsilcisi Marcel Carné ve hareketin en önemli filmlerinden biri dilimize Gün Ağarıyor ismiyle çevrilen “Le jour se lève” dir.
Yeni gerçekçilik, kameranın melodramlara değil sokağa ve gerçek hikâyelere çevrildiği, stüdyo ışıklarının yerine doğal ışığın kullanıldığı belgesel türevi filmlere karşılık gelir. II. Dünya Savaşı’nın ardından İtalya’da ortaya çıkan bu akımla ilgili iki önemli örnek verebiliriz: Luchino Visconti’den Postacı Kapıyı İki Kere Çalar ve Vittoria de Sica’nın yönetmenliğini yaptığı Bisiklet Hırsızları.
1. Dünya Savaşı’ndan kısa süre sonra, o güne kadarki sinema kalıplarına tepki olarak Fransa’da ortaya çıkmış, 1960’lara kadar devam etmiştir. Toplumsal ve siyasal değişimlere yer verilen filmlerde tabuları yıkacak sinematografik anlatımlar, farklı görüntüler eşliğinde farklı kurgular kullanılmıştır. Yeni dalga sinema akımına örnek olarak Fransız yönetmen Alain Resnais ve Geçen Yıl Marienbad’da filmini gösterebiliriz.
Özgür Sinema Akımı 1956 yılında Sequence dergisi yazarları tarafından yayınlanan manifesto ile İngiltere’de başlatılır. İnsanların sosyal ve ekonomik sorunlarına belgesel niteliğindeki filmlerle değinilen akımda sonraları kurgusal filmlere geçilmiştir. Özgür Sinema’nın öncüsü olarak Lindsay Anderson kabul edilir ve yönetmenliğini yaptığı Sporcunun Hayatı filmi bu akımın örneklerindendir.
Amerikan şirketlerinin sinema sektöründeki egemenliğine karşı 1960’lar Brezilya’sında ortaya çıkan yeni sinema akımında, bağımsız ve gerçekçi bir anlayışla toplumsal adaletsizlik konuları ele alınmıştır. 70’li yıllara kadar devam eden akıma vereceğimiz örnek ise yönetmen Glauber Rocha ve 1969 tarihli Barravento isimli filmidir.
Başlangıç izleri I. Dünya Savaşı’na kadar sürülebilen deneysel sinema akımında teknik ve düşünsel konularda daha önce denenmemişleri denemek esastır. Deneysel sinema akımı kapsamındaki filmler, “avant-garde” yani “öncü”, “underground” yani “yeraltı sineması” isimleriyle de tanımlanabilir. Resim sanatında Pop Art akımının öncülerinden olan Andy Warhol deneysel sinema akımına da eser üretmiş, Uyku filminin yönetmen ve yapımcılığını üstlenmiştir.
7,678 okunma