DİKİŞ MAKİNESİ TARİHİ
Günümüzde moda diye bir kavram varsa onun sayesinde var! Elle dikilen kumaşların ve kıyafetlerin yerini seri üretim sayesinde ucuz ve ulaşılabilir bir hâle dönüştüren ve zahmetsizce birçok farklı ürüne ulaşmamızı sağlayan dikiş makinelerinin tarihini yazımızda okuyabilirsiniz.
Hayvan kemikleri ve sinirleri kullanılarak yapılan ilk dikiş aletlerinin tarihi, 20 bin yıl kadar geçmişe dayanmaktadır. 14. yüzyılda kullanılmaya başlanan demir iğneleri, 15. yüzyılda delikli iğneler takip etmiştir. El işçiliğine dayanan dikişlerin yerini alacak olan makineler ise 18. yüzyılda ortaya çıkmaya başlamış, patent başvuruları bu yüzyılda sıklaşmıştır.
Dikiş makinesi ile ilgili ilk patent başvurusu 1755’te İngiltere’de Alman Charles Fredrick Wiesenthal tarafından yapılsa da aslında bu başvuru makine için olmamış, derileri dikmek için kullanılan iğnenin tasarımı için yapılmıştır. 1790’da yine İngiltere’de Marangoz Thomas Saint, bildiğimiz dikiş makinesinin temel prensiplerine sahip icadı için patent almıştır. Bu makine, deride delik açan ve açılan delikten bir iğne geçmesini sağlayan çalışma prensibine dayanmaktadır. Patenti alınan Saint’in tasarımının çizimlerinden yola çıkılarak yapılan ikinci bir makine maalesef ki çalışmamıştır.
19. yüzyılın başında İngiltere ve İskoçya’da dikiş dikebilen makineler için patent başvuruları olsa da bu teşebbüsler tam teşekküllü çalışan makineler olmamıştır. 1814’te Avusturyalı Terzi Josef Madersperger, dikiş dikebilen bir makine için patent başvurusu yapmış ancak bu çabalar da sonuçsuz kalmış ve düzgün dikiş dikebilen bir makine icat edilememiştir. 1818’de Amerikalı iki mucit John Adams Doge ve John Knowles sahneye çıkmış ve kısa sürede arızalanan ve dişe dokunur oranda dikiş dikmeyi beceremeyen bir makine için patent almışlardır.
Takvimler 1829’u gösterdiğinde Fransız Terzi Barthelemy Thimonnier, dikiş dikebilen bir cihazı nihayet geliştirmeyi başarmış, 1830’da da tek ipli zincir dikiş yöntemini uygulayan makinesinin patentini almıştır. Bu makinelerden 80 adet üretmeyi başaran Fransız terzi, o dönemdeki terzilerin “işimizden olacağız” kaygısıyla çıkardıkları isyanda öfkeli kalabalığın elinden son anda kurtularak ölüm tehlikesi atlatmış, mucit terzinin ürettiği tüm makineler de o isyanda yok edilmiştir.
Günümüzde kullanılan dikiş makinelerinin benzer bir modelini 1834’te Amerikalı Walter Hunt üretmiştir. İki makara iplik ve bir dikiş iğnesi kullanılarak “çapraz dikiş” yapan bu makineyi üretmesine rağmen işsizlik yaratacağı endişesiyle patentini almayı tercih etmemiştir. Hunt ayrıca çengelli iğnelerin de mucididir. Çengelli iğnenin icadıyla 1846’ta iki farklı kaynaktan iplik kullanarak “kilit dikişi” yapan makineyi geliştiren Amerikalı Elias Howe, dolayısıyla Hunt’a çok şey borçludur.
Bir dönem hemen hemen her evde bulunan Singer dikiş makinelerinin atası olan Howe’un bu makinesi terzilik ve oluşacak moda sektörü için dönüm noktası olmuştur. Howe, hayatının geri kalan büyük bölümünde, icadının kendisinden izin alınmadan kullanılması sebebiyle Isaac Singer gibi isimlerle mücadele etmek zorunda kalmış, açtığı davayı kazanarak Singer’den telif ücreti almayı başarmıştır. Bu pürüzleri çözdükten sonra seri üretime geçen Singer, sektörün ana markası hâline dönüşmüştür. Hatta bir dönem dikiş makinesi yerine Singer sözcüğü kullanılmıştır.
Amerikalı Helen Augusta Blanchard, 1873’te zikzak dikiş makinesinin patentini aldığı gibi, şapka dikiş makinesi, cerrahi iğneler ve dikiş makinelerinin diğer aksamları için 28 icadın daha patentini almış ve dikiş makinesinin daha efektif çalışmasını sağlayacak adımlar atmıştır. Zikzak dikiş, bir dikişin kenarlarını kapatarak giysiyi daha sağlam hâle getirmiştir.
Ülkemizdeki ilk dikiş makinesi ise 1886’da satılan Singer marka makine olmuştur. Singer, 1904’te ilk mağazasını, 1959’da da fabrikasını açmıştır. Hatta ülkemizde bayilik açıp fatura kesen ilk yabancı şirkettir. Tüketicilerden izin alarak akşamları ev ziyaretleri gerçekleştirmiş; ürün tanıtımı ve satışını da bu yöntemle sağlayan yine ilk marka olmuştur.
9,584 okunma