IHLAMUR KASRI’NIN BULUŞTURDUĞU TARİH SANAT KÜLTÜR VE DOĞA
Bahçe içine yapılmış süslü ev, köşk veya küçük saray gibi anlamlara gelen ve Osmanlı’dan günümüze kalan kasırlar, kültür dünyamızın görkemli varlıkları arasında başı çekiyor. Hele de İstanbul’daki kasırlar bulundukları yerde sadece geçmişle değil, yüksek bir estetik anlayışla da aramızda köprü kuruyor. Onlardan biri de Beşiktaş’taki Ihlamur Kasrı…
III. Ahmet döneminde tersane emini olan Hacı Hüseyin Ağa’ya ait olduğu için Hacı Hüseyin Bağları olarak bilinen mekân sonrasında devlet hazinesine katılmış ve padişahların sık sık uğradığı bir mesire alanına dönüşmüş. Asıl ilgiyi ise Sultan Abdülmecit tarafından görmüş ve yaklaşık 25 bin m2 olan alanın içine kendisi tarafından iki tane kasır yaptırılmıştır.
Yaptırılan kasırlardan biri Merasim Köşkü diğeri Maiyet Köşkü adını alır. Sultan Abdülmecit’in av partileri düzenlediği bilinen, yabancı misafirlerini ve bilhassa yazarları, sanatkârları ağırladığı, gösterişli mimarisiyle dikkat çeken köşk Merasim idi. Az ilerisinde bulunan ve daha sade bir üslupla inşa edilen Maiyet ise Sultan’ın maiyeti, bazen de haremi tarafından kullanılmaktaydı.
Fransız şair Lamartine, Sultan Abdülmecit’in konuğu olarak ziyaret ettiği bu geniş alanı sonradan şöyle tasvir etmiştir:
“…Binanın karşısındaki bahçede güzel yemiş ağaçları ile bu vadiye ismini veren büyük ıhlamurlar vardı. Köşke çıkan üç basamaklı merdivenin önünde, yasemin dallarını aşamayan küçük bir fıskiye, tatlı bir şırıltı ile mermer havuza dökülüyordu. Ihlamur padişahın en sevdiği köşktür, burada dinlenir ve mütalaa eder.”
Kasırların yapıldığı dönem 1849-1855 arasıdır. Yani bu sırada Dolmabahçe Sarayı’nın inşası da tüm hızıyla sürmektedir. Ve kasırların mimarı Dolmabahçe Sarayı’nı da inşa etmek olan Balyan Ailesi mensuplarıdır. Özellikle Merasim Köşkü’nün çiçekler, yapraklar, deniz kabukları, vazolardan oluşan dış cephe bezemelerinin Dolmabahçe Sarayı ile benzerlik göstermesi dikkat çekicidir.
İki yapı da subasman adı verilen bir yapı eteği üzerinde yükselir ve ikisine de çift kollu merdivenlerle giriş yapılır. Maiyet Köşkü’nün dış cephesi daha yalın fakat 19. yüzyıl Batı’sından esinlenen iç dekorasyonu bir o kadar gösterişlidir. Kasırları eşsiz hale getiren asıl detay ise içinde yer aldığı büyük bahçesidir. Mevsimine göre manolyaların, lalelerin açtığı, ıhlamur kokularının sardığı bahçe, ördeklerin yüzdüğü süs havuzlarıyla cazibesini artırır. Kış aylarında yapraklarını döken çoğu ağaç baharın gelmesiyle canlanır ve şehrin orta yerinde yeşilin hâkim olduğu, kuşların cıvıldadığı bir vahaya, tarihin ve doğanın gölgesinde huzurlu vakit geçirmenin eşsiz adreslerinden birine dönüşür.
Sultan Abdülmecit’in ölümünden sonra azalarak da olsa ilgi göstermeyi süren kasırda Sultan Abdülaziz’in güreş törenleri yaptırdığını, V. Mehmet Reşat’ın Bulgar ve Sırp Krallarını ağırladığını kaynaklardan biliyoruz. Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra bir süre atıl kalan alan daha sonra TBMM’ne bağlanmış, çeşitli evrelerden geçerek bugünkü halini almıştır. Günümüzde Merasim Köşkü müze olarak, Maiyet Köşkü kafe olarak ve bahçe alanı dinlenme-gezi bölgesi olarak halkın ziyaretine açık bulunmaktadır. Girişin ücretli olduğu mekânda müze bölümünü sesli rehber eşliğinde gezebiliyor veya sadece kafe ve bahçe hizmetlerinden faydalanabiliyorsunuz.
3,998 okunma