TÜRK EDEBİYATI’NIN ÜNLÜ KADIN KARAKTERLERİ
Romanlarda gerek ana karakter gerekse yan karakter olarak iz bırakmış kadınları Kültür ve Yaşam’da ağırlıyoruz. İçlerinde, kitabı okuduğunuz için tanıdık bir yüz gibi hatırladıklarınız olacaktır elbette ama daha önce hiç tanışmadıklarınız da olabilir. Siz de bilirsiniz ki ünlü edebiyatçıların kaleminden çıkan bu kitapları okumak için hiçbir zaman geç değil…
Feride, ağaç tepelerinden inmediği için Çalıkuşu lakabı takılan tez canlı, hareketli ve neşeli, aynı zamanda Kamran’la en fazla nişanlılığa kadar uzanıp hayal kırıklığı ile noktalanan ilişkisinde duyduğu sevgiyi göstermek yerine hırçın, inatçı ve alaycı tavırlar sergileyen bir karakterdir. İstanbullu zengin bir ailenin kızı olan Feride anne-babasını kaybedince Anadolu’nun köylerinde öğretmenlik yapmaya başlar.
Cemal Bey’in kızı Handan yabancı dil ve piyano eğitimleri alırken felsefe, sosyoloji gibi alanlara da ilgi duyan eğitimli bir karakterdir. İlgilendiği ilk erkek olan Nazım’la soğuk bulduğu için evlenmeyi reddeden Handan, kendisinden yaşça büyük ve zengin Hüsnü Paşa ile evlenir. Evliliğini ve diğer tüm konuları, kardeş gibi büyüdüğü Neriman’ın kocası Refik Cemal’e mektuplar yazarak anlatır.
Maria Puder, Raif Efendi’nin Almanya’da bir sergide görüp âşık olduğu Kürk Mantolu Madonna portresinin ta kendisidir. Puder, Atlantis isimli gece kulübünde keman çalıp şarkı söyleyen, görüp tecrübe ettikleri nedeniyle aşka olan güvenini ve tutkusunu kaybetmiş bir karakterdir. Tesadüf eseri yolu Raif Efendi ile kesiştiğinde ise kaybettiği tutku ve güvene yeniden kavuşur.
Suat, maddi ve manevi gösterdiği tüm ilgiye rağmen aynı karşılığı göremediği Süreyya ile evlidir. Mutlu olabilmek için babasından para isteyip yalı kiralaması dahi Süreyya’dan ilgi görmesine yetmemiştir. Bir süre sonra evliliğinin bu şekilde konumlandığını kabul eden Suat, sık sık ziyaretlerine gelen, Süreyya’nın halasının oğlu Necip ile duygusal bir yakınlaşmaya girer.
Mebrure, Manisa’da babasıyla yaşayan adı gibi erdemli bir kızdır. Fakat mütareke yıllarında babasını kaybetmiştir ve onu bulmak için İstanbul’a gelir, Mustafa Efendi’nin konağında kalmaya başlar. Konağın çocukları gibi alafranga yaşam özentisi yoktur, tek amacı babasını bulmaktır. Ne var ki Mebrure’nin parası da yoktur ve kendisine rahatsızlık derecesinde ilgi gösteren konağın oğlu Behiç’le zaman zaman evlenmeyi de düşünür.
Bihter, şaşaalı yaşam takıntısı olan annesi Firdevs’in etkisinde kalan ve yetiştiği dünyada kendisinden beklenildiği gibi davranan genç bir kadındır. Zenginliğinden şüphe duyulmayan, yaşça bir hayli büyük Adnan Bey’in evlilik teklifini kabul ederek de yine gerektiği gibi davrandığını düşünür. Evlendiği adamın kızı Nihal ile girdiği rekabet, aşka ihtiyacı olduğunu düşünerek kocasını aldatması onu baş etmekte zorlanacağı olayların içine çeker.
Amerikan Kız Koleji’ni bitirerek eğitim almaya Paris’e giden Aylin, Arap Prensi Senusi ile evlenerek prenses olur fakat evliliğine ihanet eder. Olayın ardından Türkiye’ye ve oradan da Avusturya’ya gider. Burada tıp eğitimi aldığı sırada Jean Pierre ile evlilik yapar ve sonuç yine ayrılıktır. Amerika’ya giderek ünlü bir psikiyatrist olan Aylin orada da Mişel ile evlenir ve ayrılır. Aylin’in hikâyesi Amerika’da albay rütbesi ile subay olup orduda görev yapmaya kadar uzanır. Yazarın tabiriyle o, “deli fişek” bir karakterdir.
15,560 okunma