TADA TAT KATAN MUCİZEVİ SEBZE SOĞAN
On iki ayın her günü en az bir öğünde tükettiğimiz soğanın mevsimi türüne göre değişiyor. Yeşil soğan tüm mevsimler ekip biçilirken, kuru olanın ekim ve hasadı bölgeden bölgeye farklılaşmakta. Mutfağımıza yaz-kış kuru soğan girebilmesinin asıl nedeni ise ürünün bir kere hasat edildikten sonra depolarda saklanarak yıl boyunca kullanılması…
Hepimiz büyüklerimizin ağzından “Kuru soğan doğal antibiyotiktir.” cümlesini en az bir kere duymuşuzdur. Bunun öylesine sarf edilen biz söz olmadığını uzmanlar da dile getiriyor. Bağışıklık sistemini güçlendirdiği, sindirimi kolaylaştırdığı, tansiyonu düşürüp kolesterolü düzenlediği bilinen soğanın ülkemizde en çok kuru olanı tüketilir.
Kuru soğanın kendi içinde çeşitleri bulunmakta. Kırmızı, beyaz ya da sarı kabukları olan soğanlar genellikle bu renkleriyle adlandırılır. Her soğanın özellikle yakıştırıldığı yemekler de ayrıdır, örneğin beyaz soğan meze yapımında tercih edilirken, sarı soğan neredeyse tüm tencere yemeklerinde kullanılır. Kırmızı soğan ise salata içinde ya da dilimlere bölünmüş halde balık sofralarının olmazsa olmazıdır.
Kuru soğan çeşidi olan arpacık soğan, hafif tadı ve minik boyutlarıyla birçok yemeğe şık bir uyum sağlar. Özellikle yahni ve güveç yemeklerini lezzetlendirmede kullanılır. Doğranmadan, bütün halde yemeğin içine girebilen arpacık soğanların turşusu da yapılabilir. Bu minik sebzelerin dayanıklılık süresi büyük kuru soğanlara göre daha kısadır.
Yeşil ya da diğer adıyla taze soğan, ekmeği en lezzetli haline getiren katıklardan, yani eşlikçilerden biridir. Ülkemizde genellikle çiğ olarak tüketilse de Asya ülkelerinde çoğunlukla yemek içinde pişirilmektedir. Yeşil soğanın kan şekerini düzenlemekten enfeksiyonla savaşmaya, ödem söktürücü etkiden diş etlerini korumaya kadar birçok yararı bulunuyor.
Kuru soğanları küp küp doğrayıp pembeleşinceye kadar yağda kavurmak gerektiği annelerimizin, teyzelerimizin dilinden düşmezdi. Mutfak kültürümüzün parçası tencere yemeklerinin bugün de vazgeçilmez malzemesi küp küp doğranmış soğanlardır. Her gün en az bir öğün pişmiş halde tüketilen sebzeyi çiğ tüketmek ise kokusu nedeniyle pek de tercih edilmez. Hâlbuki soğan kokusunu karanfil çiğneyerek, maydanoz ve nane yaprağı yiyerek veya limon suyu içerek kolayca gidermek mümkün.
“Bol soğanlı” tanımını hep duyarız ama bu da soğanın yemek veya salata içindeki miktarını belirtmek için kullanılır. Oysa soğanın başrole geçtiği tarifler de vardır. Örneğin etli ya da pirinçli yapılabilen soğan dolması… Veya kaşığa dolan dilimleriyle soğan çorbası… Un ve yumurtaya bulayarak kızartılan soğan halkaları ya da salça ile yapılan soğan kavurması…
Çoğunlukla minik siyah tohumları ekilerek yetiştirilen soğanın anavatanı Asya’dır. Dünyada özellikle kuru soğan üretiminin yarısı Çin ve Hindistan’a aittir ve Türkiye de soğan üretiminde önde gelen ülkeler arasındadır. Ayrıca topraklarımızda Karacabey soğanı ve Kapıdağ mor soğanı gibi coğrafi işaret tescili alan soğan türleri de bulunuyor.
1,156 okunma