OPERADAKİ SES TÜRLERİ
Genellikle konusunu tarihten, mitolojiden, efsanelerden veya güncel olaylardan alan; sözlerinin tümü veya birçoğu müzikle bestelenen ve güzel sanatların birçok farklı disiplinini bir arada barındıran opera, etkileyici vokaller ile yüzyıllardan beri sahnelerde sergileniyor. Çok sesli bir vokal performansı gerektiren opera ve büyük korolarda, güçlü ve farklı ses türlerine sahip insanlar uzun bir eğitimin ardından vokal performansta ustalaşıyor; ses türüne göre de rol dağılımı gerçekleşiyor. Detayları ve operadaki kadın ve erkek ses türlerini yazımızda listeledik.
Soprano ses, operadaki en tiz ve yüksek kadın sesidir ve soprano sese sahip sanatçılar genellikle başroldür. Türk opera sanatçısı Leyla Gencer, 20. yüzyılın gördüğü en önemli sopranolardan biridir.
Mezzosoprano, pes seslerde tizleri daha kuvvetli mezzo ses türüdür. Dramatik soprano rollerinde başarıyla yer alabilir, seslendirme yapabilir. Alman opera sanatçısı Christa Ludwig ve Amerikalı opera sanatçısı Susan Graham en tanınmış mezzosoprano sanatçılardır.
Operada genellikle kötü karakteri canlandıran alto ses, en pes kadın sesidir. Hafif yavaş sesle söylenen, kulağa kalın titreşimlerle ulaşan seslere pes ses ya da diğer bir deyişle göğüs sesi denir. Ünlü operalardaki önemli alto rollerin başlıcaları Verdi’nin Aida’sında Amneris, Saint Saens’in Samson operasında Dalila, Gluck’un Orpheus’unda Orpheus’tur.
Kadın sesi inceliğinde çıkan kontrtenor, operadaki en tiz erkek sesidir. Günümüzde kastratolar ve kontrtenorlar genellikle birbiriyle karıştırılır. Kontrtenor, göğüs rezonansının da desteği ile zenginleştirilmiş kafa sesini kullanarak kadın sesine erişebilen erkek opera sesidir. Ses tellerinin bağ kenarlarının tamamen veya kısmen titreşmesiyle üretilen bu ses, biyolojik faktörler sonucunda oluşan bir ses olmaktan ziyade yapay olarak üretilen bir sestir. Barok dönemine ait hemen hemen her opera, kontrtenor sanatçıları tarafından temsil edilir. Kastratolar ise bu tiz ve çocuksu sese sahip olmak için ailelerin rızası ile çocuk yaşta operasyon geçirir. İlerleyen yaşlarda bile tiz sesi korumayı başaran kastratolar, kontrtenorlar gibi bu sese doğuştan değil, teknik müdahale ile sahip olur. 18. yüzyılda İngiltere, Fransa ve Almanya’daki önemli opera sahnelerinde çıkan ve sahip olduğu ses aralığı ile ünü tüm Avrupa’ya yayılan İtalyan sanatçı Farinelli, tanınan en ünlü kastrato sese sahip bir isimdir.
Az rastlanan ses olan tenor, doğal olarak en tize ve yükseğe çıkan erkek sesidir. Operalarda genellikle soprano ile birlikte başrolü paylaşır. Dünyanın tanıdığı en ünlü tenor, İtalyan opera sanatçısı Pavarotti’dir.
Yaygın bulunan bir ses olan bariton, tenor ile bas aralığındaki ses aralığıdır. Bu ses aralığının verdiği güçlü ve maskülen his nedeniyle operalarda soylular ve generaller gibi rolleri temsil eder. Ünlü Rus opera sanatçısı Dmitri Hvorostovsky en ünlü baritonlardan biridir.
Az rastlanan en kalın erkek sesidir. “Bas Profond”, “Bas Buffo” ve “Yüksek Bas” olarak üçe ayrılır. Bas profond sesin rengi koyu, çok güçlü ve kalın tonları kuvvetlidir. Sahnede çoğunlukla dramatik rollerde görev alır. Bas buffo renk bakımından daha az zengindir. Genellikle komik rollerde oynar. Yüksek bas ise, kalın sesleri diğer baslardan daha zayıf olan sestir. Buna karşı ince sesleri diğer baslara göre parlak ve rahattır. Sayısız ödül sahibi ünlü opera sanatçısı Yevgeny Yevgenievich Nesterenko 80’den fazla bas karakterini seslendirmiş; Glinka, Çaykovski, Musorgski, Borodin gibi ünlü operaların en aranan bas sesi olarak tarihe geçmiştir.
9,062 okunma