Yukarı
Halkbank Kültür ve Yaşam
fade
26449
post-template-default,single,single-post,postid-26449,single-format-standard,eltd-core-1.1.1,flow-ver-1.4,,eltd-smooth-page-transitions,ajax,eltd-blog-installed,page-template-blog-standard,eltd-header-standard,eltd-fixed-on-scroll,eltd-default-mobile-header,eltd-sticky-up-mobile-header,eltd-menu-item-first-level-bg-color,eltd-dropdown-default,wpb-js-composer js-comp-ver-5.4.7,vc_responsive

HİTİT İMPARATORLUĞU VE YEŞİL TAŞIN GİZEMİ

Hititler, diğer adıyla Eti uygarlığı, M.Ö. 1650’den M.Ö. 1200’lere kadar Anadolu’da kurulan önemli bir uygarlıktır. Kendisinden sonra gelen medeniyetlere önemli izler bırakan Hitit halkı, Hint-Avrupa dillerinin bilinen ilk örneği olan Anadolu dilleri sınıfına ait Hititçe ve Luvice dillerini konuşmuş, hiyeroglif ve çivi yazısı kullanmış önemli bir medeniyet… Hititler, M.Ö. 3000’li yılların sonunda küçük gruplar halinde Kafkasya üzerinden Anadolu’ya göç etmiş ve zamanla yerli halk olan Hatti nüfusu ile kaynaşmıştır. Tarihi kaynaklarda “Bin Tanrılı Şehir” olarak söz edilen başkent Hattuşa’da saray ve tapınaklar, binlerce tablet, çoğu günümüze kadar oldukça sağlam kalmış olan anıtsal kapılar bulunur. Günümüze uzanan birçok eser ve yapı olsa da ibadet alanının ortasında bulunan yeşil taş halen gizemini korumaktadır. Yazımızda Anadolu’nun göbeğinden çıkan, komşularını ve kendisinden sonra gelen uygarlıkları hem dini hem politik hem de kültürel olarak etkileyen Hitit İmparatorluğu’nu ve yeşil taşın gizemini okuyabilirsiniz.

1#

M.Ö. 1200’lerde Mısır’da yapılan Kadeş Savaşı sonrası, Mısır Firavunu II. Ramses ile Hitit Kralı III. Hattuşili arasında imzalanan Kadeş Antlaşması, tarihteki ilk yazılı antlaşma olarak kayıtlara geçmiştir. Bu antlaşma, ilk uluslararası yazılı belge olması açısından çok önemlidir. Boğazköy, diğer adıyla Hattuşa, kazılarında bulunan kil tablet örneği, İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde sergilenmektedir. Antlaşma metninin büyütülmüş bir kopyası ise New York’taki Birleşmiş Milletler binasında bulunmaktadır.

2#

Hitit uygarlığına ait kayıt ve bilgiler, arkeolojik kazılara kadar yalnızca Eski Ahit’in bazı bölümlerinde geçmektedir. Ancak 19. yüzyılın ikinci yarısında yapılan arkeolojik kazılarla Hitit İmparatorluğu’nun ne kadar büyük bir medeniyet inşa ettiği gün yüzüne çıkmıştır. Fransız gezgin ve arkeolog Charles Texier, 1834’te ilk Hitit kalıntılarını keşfettiğinde bu kalıntıların ünlü tarihçi Herodot’un kitaplarında geçen “Pteria”ya ait olduğunu düşünmüştür.

3#

Hitit İmparatorluğu, Anadolu’da hâkim olan din, sanat ve kültürü oldukça etkilemiş, büyük boyutlarda anıtsal eserler inşa etmişlerdir. Mabetler, saraylar, sosyal yapılar, kaya ve yapılara uyguladıkları kabartmalar ile Anadolu’ya özgün eserler üreten Hititler, kendilerinden önce gelen veyahut komşu topraklarda filizlenen medeniyetlerden farklılaşmışlardır.

4#

Hitit İmparatorluğu, M.Ö. 1200’lerde nedeni tam olarak bilinmese de yıkılmıştır. İmparatorluğun yıkılmasında çeşitli etkenlerin neden olduğu belirtilmektedir. Hititlerin son yıllarında tarihlenen yazılı kaynaklar, sefalet içinde olduğu belirtilen Anadolu’ya Suriye ve Mısır’dan büyük miktarlarda tahıl sevk edildiğini yazmaktadır. Aynı zamanda Anadolu’daki huzursuzluklar ve Suriye üzerindeki Hitit etkisinin azalması da Hitit İmparatorluğu’nun yıkılmasında neden ya da sonuç olarak gösterilmektedir.

5#

Gelelim gizemli yeşil taş meselesine… Hitit İmparatorluğu’nun başkenti olan Hattuşa, günümüzde Çorum Boğazköy sınırlarında yer almaktadır. Anadolu’da yüzyıllar boyunca önemli bir merkez olan Hattuşa, 1986’da UNESCO Dünya Miras Listesi’ne dahil edilmiştir ve özel koruma altındadır. Bu bölge, Çorum’un güneydoğusunda bulunan Sungurlu ve Boğazkale ilçesinin içinde kalmaktadır. Hitit İmparatorluğu’ndan kalan yeşil taş ise bu bölgede bin yıllardan beri durmaktadır.

6#

Hattuşaş antik kentini inşa eden Hititler, taş duvar konusunda ileri derecede gelişmiş bir toplumdur. İnşa ettikleri eserler taş işçiliği konusunda ileri seviyede olduklarını kanıtlarken, Hattuşaş ile özdeşleşen gizemli yeşil taş, bir zamanlar ibadet için inşa edilen “Büyük Tapınak” alanında bulunur. Uzmanlar gizemli taşın işlevi konusunda fikir birliğine varamasa da bazı arkeologlar bu taşın Kadeş Barış Antlaşması’ndan sonra Mısır firavunu II. Ramses’in bir armağanı olduğunu düşünür. Ancak buna dair herhangi bir kanıt henüz bulunmamıştır.

7#

Oldukça pürüzsüz ve parlak olan bu taş, harika bir şekilde ışığı yansıtır. Bu yekpare yeşil taşın kente nasıl, ne zaman ve nereden geldiği henüz yanıtlanamamış olsa da bu alandaki arkeolojik çalışmalar 1907’den beri ara vermeden devam etmektedir. Hattuşa, tüm bu yönleriyle pek çok tarihi gizem içerir. Ancak kentteki hiçbir gizem “Büyük Tapınak” bölgesinde yer alan koyu yeşil renkteki büyük kaya parçası kadar şöhrete sahip değildir. Günümüzde yerel halk bu taşı dilek taşı olarak kullanmaktadır. Taşın türü henüz bilinmezken, yılan taşı ya da yeşim taşı olduğu düşünülmektedir. Bölgenin jeolojik yapısında bu tip taşlara rastlanırken, böylesine büyük bir taşın tek parça halinde günümüze ulaşması uzmanları şaşırtmaktadır. Bu antik kenti merak edenler ise surlarla çevrili 6 km’lik ören yerini ziyaret edebilir, Anadolu’da köklü izler bırakmış bu medeniyete ait yeşil taşı, anıtsal kapıları, yapı ve heykellerini görebilir.

 3,422 okunma

Derya Ülkar