DÜNYANIN FARKLI NOKTALARINDAN TUZ GÖLLERİ
Tuz gölleri, yeraltı kaynaklarından gelen tuzlarla beslenen, benzersiz yapıları ve ekosistemleri ile ilgi çekici doğal alanlardır. Genellikle kurak iklim bölgelerinde bulunur ve bu bölgelerdeki suyun buharlaşmasıyla binlerce yıl sonunda tuz birikimi oluşur. Yeraltı kaynaklarının yüksek oranda mineral içermesi, tuz gölleri oluşumunda önemli rol oynar. Bitki ve hayvan türleri sayesinde eşsiz biyolojik çeşitliliğin oluştuğu tuz göllerini yazımızda listeledik.
Ankara, Konya ve Aksaray illeri sınırları içinde yer alan Tuz Gölü, Türkiye’nin Van Gölü’nden sonra ikinci büyük gölüdür ancak büyüklüğüne karşın ülkemizin en sığ göllerinden biridir. Derinliği birçok noktada yarım metreden azdır. Deniz seviyesinden 905 metre yükseklikte bulunan Tuz Gölü’nün bulunduğu nokta ülkemizin en az yağış alan yeri olduğu için akarsu sayısı azdır ve gölün dışarıya akıntısı yoktur. Çevre bölgelerden Tuz Gölü’nü besleyen akarsular yazın kuraklık nedeniyle kurur ve kuruyan bölgelerde 30 santimetreyi bulan tuz tabakası oluşur. Tuz Gölü sadece ülkemizin değil, dünyanın da en tuzlu göllerindendir; tuz oranı %32.4’tür. Gölde, tuz konsantrasyonunun yüksekliği nedeniyle sucul bitkilere rastlanmaz ancak akarsu etkisinde kalan geniş bölgelerde tuza dayanıklı, seyrek bitki örtüsü görülmektedir. Bitki yönünden cılız olsa da kuş varlığı yönünden Türkiye’nin en zengin göllerinden biridir. Kışın yükselen sularla su kuşları için önemli bir göç alanı oluşturmaktadır. Tuzlu ortamlara uyum sağlamış olan flamingo, kılıçgaga, angıt ve benzeri kuşların yanı sıra yağmurcunlar, turnalar, yaban kazları ve yaban ördekleri gölde büyük topluluklar halinde yaşamaktadır.
Ürdün’deki Lut Gölü, tuz oranının yüksekliğinden herhangi bir canlı yaşamına olanak tanımaz. Bu özelliğinden dolayı “Ölü Deniz” olarak da adlandırılan Lut Gölü’nün tuzluluk oranı ise yaklaşık %34’tür. Deniz seviyesinin 422 metre altında bulunan gölün yüzeyi ve kıyıları “dünyanın en alçak noktası” olarak kabul edilirken, 300 metre derinliğindeki göl kıyılarının büyük bölümü tuzdan oluşuyor. Magnezyum, kükürt, potasyum ve brom gibi çeşitli minerallerin bolca bulunduğu Lut Gölü’ndeki bu denli yüksek mineral oranı suyun kaldırma gücüne de etki ediyor. Ziyaretçiler hiçbir çaba harcamadan su yüzeyinde kalabiliyor. Gölden yayılan garip kokunun kaynağı olan bitüm maddesi geçmişte Mısırlıların mumyalama işleminde kullanıldığı için ülkeler arasında çokça ticareti yapılmış.
Antarktika’daki küçük ve sığ tuz gölü Don Juan, dünyanın en tuzlu gölü. Derinliği 10 ile 30 santim arasında değişiklik gösteriyor, tuzluluk oranı ise yaklaşık %44. Su, sıfır derecede donma noktasına ulaşır ancak Don Juan Gölü’nde -50 dereceye ulaşan hava koşullarına rağmen göldeki kalsiyum klorür tuzları sayesinde su donmuyor, sıvı halde kalıyor. Güney Yarım Küre’de bulunan Antarktika Kıtası’nın yaklaşık %90’dan fazlası buz örtüsüyle kaplı olsa da etrafı dağlarla çevrili olan Don Juan Gölü’nde konumundan dolayı kar yağışı gerçekleşmiyor. Gölün neden bu kadar tuzlu olduğu ile ilgili araştırmalar ise halen devam ediyor.
Dünyanın en büyük tuz göllerinden biri olan Bolivya’daki Salar de Uyuni Gölü, deniz seviyesinden 3653 metre yükseklikte bulunuyor. Salar de Uyuni Gölü’nün tarih öncesi çağlarda kurumuş farklı göllerin tekrar suyla dolmasıyla oluştuğu düşünülüyor. Gölün yüzeyi tamamen altıgen şekle sahip tuz kristalleriyle kaplı ve yaklaşık 10 milyar ton tuzu barındırdığı düşünülüyor. Dünyadaki lityum ihtiyacının yarısını tek başına karşılayan göl, flamingo kuşlarının da doğal yaşam alanı ve her yıl binlerce turist Salar de Uyuni’yi görmek için Bolivya’yı ziyaret ediyor.
Don Juan’dan sonra dünyanın en tuzlu ikinci gölü olan Asal Gölü, deniz seviyesinden 156 metre altındaki konumuyla Afrika Kıtası’nın “en alçak noktası” olurken, bu rakamlar onu Teberiye Gölü ve Lut Gölü’nden sonra dünyanın üçüncü en alçak noktası yapıyor. Doğu Afrika’daki Cubiti Cumhuriyeti’nin sınırları içinde kalan gölün en derin noktası yaklaşık 7 metreyi bulurken; gölün yüzeyi beyaz, yeşil ve mavi renklerin buluştuğu güzel bir tabloyu andırıyor. Göl suyu mineraller açısından zengin olsa da bakteriler dışında yaşama pek de olanak tanımıyor. Bölgede antiloplar, develer, kuşlar, kertenkeleler ve böcekler gibi karasal hayvanları nadiren de olsa görmek mümkün.
Utah’taki Büyük Tuz Gölü, yüz ölçümü bakımından Amerika Birleşik Devletleri’ndeki en büyük tuz gölüdür. Gölün iki tarafı arasındaki tuzluluk oranı farklı olduğu için göl iki farklı renge bürünür ve kuzeydeki bölümü pembe renklidir. Ortasından geçen demir yolu âdeta gölü ikiye ayırır gibi gözükse de aslında bu renk farkı tuz oranından kaynaklanır. Çevresindeki nehirlerden beslenen Büyük Tuz Gölü’nde dışarıya akan bir akarsuyu yoktur, kapalı göldür. Amerika’nın “Ölü Denizi” olarak adlandırılan gölde antiloplar, endemik ve göçmen kuşlar, tuzlu su karidesi gibi canlıları görmek mümkün.
Hazar Denizi ve Volga Nehri’nin kuzeyinde bulunan Rusya’daki Baskunchak Gölü, deniz seviyesinin 21 metre altındadır ve derinliği de yaklaşık 30 metredir. Yüzeyindeki tuz kalınlığının 10-18 metreye ulaştığı gölden 8. yüzyıldan beri tuz çıkarılmış ve tarihî İpek Yolu boyunca ticareti yapılmış. Günümüzde de Rusya’nın tuz ihtiyacının %80’inini karşılamaktadır. Yerli halk tarafından “Gözyaşı Gölü” olarak anılan Baskunchak Gölü’nün kıyısında şifalı kil ve çamur birikintileri bulunuyor ve yaz sezonunda ziyaretçi akınına uğruyor.
1,700 okunma