Yukarı
Halkbank Kültür ve Yaşam
fade
25245
post-template-default,single,single-post,postid-25245,single-format-standard,eltd-core-1.1.1,flow-ver-1.4,,eltd-smooth-page-transitions,ajax,eltd-blog-installed,page-template-blog-standard,eltd-header-standard,eltd-fixed-on-scroll,eltd-default-mobile-header,eltd-sticky-up-mobile-header,eltd-menu-item-first-level-bg-color,eltd-dropdown-default,wpb-js-composer js-comp-ver-5.4.7,vc_responsive

BAŞKENTLER SERİSİ: PARİS

Aşkın, sanatın, modanın ve romantizmin başkenti Paris; tarihi binaları, eşsiz bahçeleri, kendine has mimari dokusu ve dünyanın en fazla kütüphane bulunduran şehri olarak çekiciliğini koruyor. M.Ö. 3. yüzyılda yerleşim yeri olarak kullanılan şehrin eski ismi ise Lutetia. “Ville de Lumiére” (Işık Şehri) olarak anılan başkentin sahip olduğu yemek kültürü, sanat akımları, tarihi ve zengin kültürel ögeleri sadece Fransızlar için değil, tüm dünya açısından da önemli bir yere sahip. Fransa’nın başkenti ve dünyanın göz bebeği Paris’in en çok ziyaret edilen ikonik yerlerini yazımızda okuyabilirsiniz.

1#

Paris denildiğinde ilk akla gelen sembollerden olan Eyfel Kulesi, her yıl milyonlarca ziyaretçiyi ağırlıyor. 324 metre yüksekliğe sahip kulenin tasarımı Gustave Eiffel’in sahibi olduğu firma tarafından Stephen Sauvestre’e yaptırılmış. 1889 yılında Eyfel Kulesi’nin inşası tamamlandığında yapının geçici olarak sergileneceği düşünülmüş… Fransız Devrimi’nin 100. yıl kutlamaları çerçevesinde gerçekleştirilen 1889 Dünya Fuarı’nın girişi olarak yapılan kule için, ilk yıllar yerli halk tarafından şehrin manzarasını çirkinleştirdiği gerekçesiyle yönetime yazılan binlerce mektup bulunuyor. Şimdiyse kulenin olmadığı bir Paris düşünmek neredeyse imkânsız.

2#

Sadece Paris’in değil dünyanın en güzel mimari yapılarından bir tanesi olan Notre Dame Katedrali, gotik tarzdaki dini yapıların en ünlü örneği. Sen Nehri kıyısında bulunan ünlü katedral, 1163-1334 yılları arasında üzerine sürekli yeni yapılar inşa edilerek tamamlanmış ve bugünkü hâlini almıştır. Keltler ve Romalılar tarafından kutsal sayılan katedralde, Hz. İsa’nın tacı gibi, dini açıdan çok değerli olan nesnelerin de bulunması, bu heybetli mimariyi daha da eşsiz kılıyor. Yakın dönemde yaşanan yangın sonrasında ziyaretçilerine geçici süreyle kapılarını kapatan mekân, beş yıllık restorasyondan sonra yeniden açılacak.

3#

Adını Yunan mitolojisinde cennet olarak bilinen Elysion ovalarından alan Şanzelize Meydanı, Paris’in ışıltılı ve lüks yaşamının hayat bulduğu en önemli noktalardan bir tanesi. 1667’de Fransa Krallığı’nın en uzun süre tahtta kalan kralı XIV. Louis’in bahçıvanı Andre Le Notre tarafından peyzajı tasarlanan cadde, 17. yüzyılda çiçeklerle donatılmış sade bir gezinti yeriydi. Şimdiyse alışveriş tutkunlarının en çok sevdiği caddelerden biri olan Şanzelize’de dünyanın en lüks markalarının mağazaları bulunuyor. 1950 metre uzunluğundaki cadde, Fransa’nın en önemli etkinliklerine de ev sahipliği yapıyor.

4#

Sen Nehri kıyısında konumlanan ve dünyanın en büyük sanat müzesi olan Louvre Müzesi’nde 35 bine yakın sanat eseri sergileniyor. Mona Lisa, Milo Venüsü, Marly Atları gibi dünyanın en dikkat çeken eserlerinin bulunduğu müze yerleşkesi; Doğu Avrupa, Batı Avrupa, Mısır, Kraliyet Bahçeleri ve Cam Piramit olarak adlandırılan bölümlerden oluşuyor. 1204 yılında Viking saldırılarına karşı inşa edilen yapı, 14. yüzyılda kraliyet ailesinin sarayı olarak kullanılmış, 1934 yılında bugünkü hâlini alarak müzeye çevrilmiştir. Tüm eserlerin incelenmesinin haftalarca sürdüğü müze, belirli günlerde gece de ziyaretçilerine açılıyor.

5#

Charles de Gaulle Meydanı’nda bulunan Zafer Takı, Fransa’nın en önemli sembollerinden biri. 1806 yılında Napolyon Bonapart’ın talimatıyla inşasına başlanan yapının tamamlanması 30 sene sürmüş. Meçhul Asker Mezarı Anıtı, I. Dünya Savaşı’nda ölenlerin anısını yaşatırken üst kısmındaki seyir terasından Paris’in hem modern hem tarihi dokusunu izlemek mümkün.

6#

Kent merkezinden 20 km uzaklıkta bulunan saray, 17. yüzyılda XIII. Louis’in isteği üzerine av köşkü olarak inşa edilmiş. İlk zamanlar sade bir yapı iken, XIV. Louis’in tahtta geçmesiyle 20 bin konuk ağırlayabilecek şekilde genişletilmiş. Fransız barok ve klasik mimari tarzının muazzam bir örneği olan yapı, kralın kudretini göstermek amacıyla tasarlanırken, çevresindeki bahçelerde de gösterişli peyzaj çalışmaları bulunuyor.

 3,113 okunma

Derya Ülkar