HELEN KELLER: AZMİYLE SESSİZLİĞİ VE KARANLIĞI AŞAN KADIN
Amerikalı eğitimci Helen Keller, kör ve sağır olmanın zorluklarını aşarak hayatını başkalarına ilham vermeye adamış özel biriydi; parlak zekâsı, azmi, kararlılığı ve büyük başarılarıyla engelleri olan bireylerin sağlıklı ve üretken bir yaşam sürmelerine yardımcı oldu. Sözleri gibi yaşamı da cesaret ve umudun birlikteliğiyle geçti: “Unutmayın, güzel bir şeye ulaşmak için gösterdiğimiz hiçbir çaba boşa gitmez. Bir gün, bir yerde, bir şekilde aradığımızı bulacağız.” diyen Helen Keller’ın hayatını ve ilham veren yolculuğunu sizler için derledik.

27 Haziran 1880 tarihinde Amerika Birleşik Devletleri’nin Alabama eyaletinde, küçük Tuscumbia kasabasında bir kız çocuğu dünyaya geldi: Helen Keller. Arthur H. Keller ve Katherine Adams Keller çiftinin ilk kızlarıydı; aile geçimini pamuk tarlalarından sağlıyordu. Helen, doğduğunda sağlıklı ve neşeliydi; 6 aylıkken konuşmayı, 1 yaşında yürümeyi öğrenmişti. Fakat 19 aylıkken geçirdiği gizemli bir hastalık her şeyi değiştirdi. Doktorların “beyin humması” dediği bu rahatsızlık, yüksek ateşin ardından küçük Helen’den hem görme hem işitme yetisini aldı.

Helen büyüdükçe ailesinin çaresizliği derinleşiyordu. Onunla iletişim kurmak neredeyse imkânsızdı. Annesi Katherine ise pes etmedi. 1886’da Charles Dickens’ın “American Notes” adlı kitabında hem kör hem sağır bir çocuk olan Laura Bridgman’ın eğitim hikâyesini okudu. Bu satırlar annenin içinde yeniden umut yeşertti. Katherine hemen harekete geçti. Helen ve babası Arthur’u, Maryland’deki uzman Dr. J. Julian Chisolm’a götürdü. Doktor, o dönemde sağır çocuklarla çalışan Alexander Graham Bell’i görmelerini önerdi. Bell, aileye Boston’daki Perkins Körler Enstitüsünü tavsiye etti. Okulun müdürü Michael Anagnos, Helen’e özel bir öğretmen düşündü: Anne Sullivan. Bu tanışma, kısa süre sonra tüm dünyanın “mucize öğretmen” hikâyesi olarak anacağı bir yolculuğun başlangıcı olacaktı.

1887’de genç öğretmen Anne Sullivan, Keller ailesinin Alabama’daki evine ulaştı. Henüz 6 yaşında olan Helen’e, yanında getirdiği oyuncak bebekle birlikte ilk dersi verdi: Parmak harflerle “bebek” kelimesini öğretmeye başladı. Başta Helen meraklıydı ama kısa sürede sabrını yitirdi. Harflerle nesneler arasında hiçbir bağ kuramıyor, öfkesini bağırarak ve tekmeler atarak dışa vuruyordu. Sullivan pes etmedi. Eğitimlerini sürdürebilmek için aileden bir süreliğine ayrı kalıp bir kulübeye taşındılar. Günler süren çabanın ardından o unutulmaz an geldi. Sullivan, Helen’in elini su pompasının altına koydu ve diğer eline “su” kelimesini heceledi. O günün ardından Helen 30’dan fazla kelime öğrendi. Anne Sullivan’ın sabrı ve kararlılığı, Helen Keller’ın sessiz dünyasına açılan kapıyı aralamıştı.

1890’da Helen Keller, Boston’daki Horace Mann Sağırlar Okulunda konuşma dersleri almaya başladı. Başkalarıyla iletişim kurmak için yıllarca çalıştı. 1894-1896 yılları arasında Wright-Humason Sağırlar Okulunda okudu, ardından Cambridge Genç Kızlar Okuluna geçti. Bu dönemde, ünlü yazar Mark Twain ile tanıştı; yıllarca süren bu dostluk, onu iş insanı Henry H. Rogers’la da buluşturdu. Rogers, Helen’in Radcliffe Kolejindeki eğitim masraflarını karşıladı. Yanında her zamanki gibi Anne Sullivan vardı. Keller, daktilo, dudak okuma, Braille ve parmak alfabesinde ustalaşarak karanlıktan bilgiye uzanan yolunu aydınlattı; 1904 yılında 24 yaşındayken Radcliffe Kolejinden onur derecesiyle mezun oldu.

Anne Sullivan ve eşi John Macy’nin desteğiyle Helen Keller, ilk kitabı “Hayatımın Hikâyesi”ni yazdı. 1903’te yayımlanan eser, onun karanlıktan ışığa uzanan yolculuğunu anlattı. Hikâyesi kısa sürede ülke sınırlarını aştı; konferanslar verdi, engellilerin haklarını savundu ve görme engelliler adına konuştu. 1915’te şehir plancısı George Kessler ile “Helen Keller International”ı kurdu; körlük ve yetersiz beslenmeyle mücadele etti. 1920’de ise Amerikan Sivil Özgürlükler Birliğinin (ACLU) kuruluşuna katkı sağladı.

1921’de Amerikan Körler Federasyonu kurulduğunda çabalarında ulusal bir platform kazandı. 1924’te üye olarak farkındalık geliştirme ve bağış toplama kampanyalarına katıldı. Ayrıca, daha az şanslılara yardım amacıyla kurulan Kalıcı Körler Savaş Yardım Fonu gibi kuruluşlarda da aktif oldu. 1946’da Amerikan Yurtdışı Körler Vakfının uluslararası ilişkiler danışmanı olarak atandı ve 1946-1957 yılları arasında beş kıtada 35 ülkeyi gezdi. 1955’te 75 yaşındayken çıktığı 64.000 kilometrelik Asya yolculuğunda, yaptığı konuşmalarla milyonlarca bireye ilham ve cesaret verdi.

Helen Keller’ın otobiyografisi “The Story of My Life” 1957’de televizyon oyunu “The Miracle Worker”a ilham verdi. Bu hikâye, 1959’da Broadway sahnesine, ardından 1962’de Patty Duke ve Anne Bancroft’un başrollerini paylaştığı, ödüllü “The Miracle Worker” filmine uyarlandı. Keller, yaşamı boyunca çok sayıda ödül kazandı: 1936’da Theodore Roosevelt Üstün Hizmet Madalyası, 1964’te Başkanlık Özgürlük Madalyası ve 1965’te Ulusal Kadınlar Onur Listesi’ne kabul edildi. Ayrıca Temple ve Harvard başta olmak üzere dünyanın çeşitli üniversitelerinden fahri doktora ünvanları aldı ve İskoçya Eğitim Enstitüsü tarafından fahri üye seçildi.

Olağanüstü yaşamı; kararlılığın, sıkı çalışmanın ve hayal gücünün zorlukları nasıl aşabileceğinin güçlü bir örneği oldu. Keller, engelleri azmiyle aşarak, başkalarının iyiliği için çabalayan saygın ve dünyaca tanınmış bir insan olarak tarihe geçti. 1961’de geçirdiği felçten sonra hayatının geri kalanını evinde geçirdi ve 88. doğum gününden kısa bir süre önce, 1 Haziran 1968’de Connecticut’taki evinde uykusunda vefat etti.
224 okunma



