Yukarı
Halkbank Kültür ve Yaşam
fade
30871
post-template-default,single,single-post,postid-30871,single-format-standard,eltd-core-1.1.1,flow-ver-1.4,,eltd-smooth-page-transitions,ajax,eltd-blog-installed,page-template-blog-standard,eltd-header-standard,eltd-fixed-on-scroll,eltd-default-mobile-header,eltd-sticky-up-mobile-header,eltd-menu-item-first-level-bg-color,eltd-dropdown-default,wpb-js-composer js-comp-ver-5.4.7,vc_responsive

BAHAR ALERJİSİ OLANLARA TAVSİYELER

Bahar, doğanın en coşkulu hâliyle yeniden doğuşunu müjdelerken, bazıları için burun kaşıntısı, göz sulanması ve bitmek bilmeyen hapşırık nöbetleri anlamına gelir. Evet, bahar alerjisi! Saman nezlesi ya da tıbbi adıyla alerjik rinit olarak da bilinen bu durum, bahar aylarında çiçeklerin, çayırların ve ağaçların yaydığı polenlerden kaynaklanır. Gelin, bu mevsimsel misafiri daha yakından tanıyalım; günlük yaşamda nelerle karşılaştığımızı ve hangi önlemleri alabileceğimizi birlikte öğrenelim.

1#

Alerjinin en yaygın nedenlerinden biri, bitkilerin üreme amacıyla doğaya saldığı polenlerdir. Ağaç, çimen ve yabani ot polenleri, rüzgârla birlikte soluduğumuz havaya karışır. Vücudumuz bu küçücük tanecikleri yabancı bir tehdit olarak algılar ve savunma mekanizmasını devreye sokar. İşte klasik alerji belirtileri de tam bu noktada ortaya çıkar.

2#

Alerjik bünyeye sahip kişiler, çevresel faktörlere karşı daha duyarlı olabilir. Genetik yatkınlık, yaşanılan bölgedeki bitki örtüsü ve hava koşulları, bireyin alerjik tepkilerden ne ölçüde etkileneceğini belirleyen başlıca etmenlerdir. Aynı şehirde bile bazı mahallelerde polen yoğunluğu daha fazla olabilir, bu da alerjisi olan kişiler için semptomların şiddetinde farklılıklara yol açabilir.

3#

Temiz havanın yerini hiçbir şey tutmaz. Ancak özellikle sabah 05.00 ile 10.00 saatleri arasında polen seviyesi en yüksek düzeydedir. Bu nedenle alerjisi olanlar için bahar aylarında sabah yürüyüşü ideal bir tercih olmayabilir. Polen yoğunluğunun arttığı, özellikle sabah erken saatlerde ve rüzgârlı günlerde, camları uzun süre açık bırakmak yerine, kısa süreli havalandırmalar yapılması önerilir. Cam açmak için havanın biraz daha durulduğu öğleden sonra ya da akşam saatlerini tercih etmek, iç ortama giren polen miktarını azaltmaya yardımcı olabilir.

4#

Bahar alerjisi sadece burnu etkilemez; gözlerde kaşıntı, kızarıklık ve sulanma gibi belirtilerle birlikte, bazı kişilerde ciltte hafif tahrişler de görülebilir. Gözlük kullanmak ise hem güneş ışınlarından hem de havada uçuşan polenlerden kısmen koruma sağlayarak alerji semptomlarını azaltmaya yardımcı olabilir.

5#

Dışarıdan geldikten sonra elleri ve yüzü yıkamak hatta mümkünse kıyafetleri değiştirmek, polenle teması azaltmanın etkili yollarından biri. Özellikle saçlara da polenler tutunabileceği için, dışarıda geçirilen bir günün ardından saçları yıkamak bazı kişiler için oldukça rahatlatıcı olabilir. Ayrıca dışarı çıkan kedi ve köpeklerin tüylerine de polen yapışabilir. Bu nedenle, eve geldiklerinde tüylerinin hafifçe silinmesi veya taranması, bu görünmez misafirlerin eve taşınmasını engellemeye yardımcı olur.

6#

Bahar alerjisi denince akla genellikle dış ortamlar gelse de iç mekânlar da alerjenler açısından düşündüğümüz kadar masum değil. Özellikle camların daha sık açıldığı ve çamaşırların balkonlarda kurutulduğu bu dönemde, dışarıdaki polenler evin içine kolayca taşınabilir. Perdeler, halılar ve diğer kumaş yüzeyler, bu polenlerin tutunabileceği başlıca alanlardır. Bu nedenle, bu yüzeylerin düzenli aralıklarla yıkanması veya güçlü bir elektrik süpürgesiyle temizlenmesi, evdeki alerjen yükünü azaltmada etkili olabilir.

7#

Klima filtrelerinin düzenli olarak temizlenmesi, polen ve toz gibi parçacıkların iç ortamda sürekli dolaşmasını engelleyerek alerji semptomlarını hafifletebilir. Polen filtreli hava temizleyiciler, özellikle yatak odasında kullanıldığında hava kalitesinde fark edilir bir iyileşme sağlar. Ev bitkileri genellikle zararsızdır; ancak çiçek açan ve yoğun kokulu bazı türler, hassas bünyelerde alerjik reaksiyonlara yol açabilir. Elbette her bitki herkeste aynı etkiyi oluşturmaz, bu tamamen kişisel duyarlılıkla ilgilidir. Yeter ki vücudumuzun sinyallerini iyi tanıyalım ve küçük önlemlerle yaşam kalitemizi artırmaya çalışalım.

 191 okunma

Derya Ülkar