
İSTANBUL’UN TARİHÎ İSKELELERİ İLE ZAMAN YOLCULUĞU
İstanbul, tarih boyunca ulaşım ağlarını denizle kurmuş bir şehir. Yüzyıllar boyunca Boğaz’ın iki yakasını, Haliç’i ve Marmara kıyılarını birbirine bağlayan en önemli duraklar ise şüphesiz iskelelerdi. Bugün hâlâ vapur trafiğinin merkezinde yer alan bu iskeleler, yalnızca bir ulaşım noktası değil; aynı zamanda mimari ve kültürel miras açısından da büyük önem taşır. Birçoğu 19. yüzyılın sonları ile 20. yüzyılın başlarında inşa edilen bu yapılar, dönemin mimari anlayışını yansıtan detaylarıyla dikkat çeker. Bu tarihî durakların bazıları günümüze ulaşamamış olsa da kent hafızasındaki yerini siyah-beyaz fotoğraflarda korumayı başarıyor. Hem ulaşımda hem de kent silüetinde önemli bir yere sahip olan tarihî iskeleleri yazımızda listeledik.

Tarihî Moda İskelesi, İstanbul’un Kadıköy ilçesine bağlı Moda semtinde, Marmara Denizi’ne uzanan zarif yapısıyla 1930’lu ve 1940’lı yıllarda, İstanbul’un Anadolu Yakası’nda yaşayanlar için şehir merkezine kolay ulaşımın kapısı olmuştur. 1916–1917 yıllarında, dönemin önemli mimarlarından Vedat Tek tarafından tasarlanan Moda İskelesi hem mimarisi hem de bulunduğu konumla İstanbul’un kültürel dokusunda özel bir yere sahiptir. İskele, dönemin neoklasik ve Erken Cumhuriyet Dönemi üsluplarını yansıtan mimarisiyle dikkat çeker. Şehir silüetine estetik katkı sunan bu yapı, 1980’lerden itibaren bakımsız, kullanılmayan ve neredeyse terk edilmiş bir hâle gelmişti. Ancak 2000’li yıllarda, orijinal yapısına sadık kalınarak restore edilip yeniden hayat bulmuştur.

İstanbul’un Kadıköy ilçesinde yer alan Caddebostan İskelesi, az bilinse de oldukça ilginç bir tarihî geçmişe sahiptir. Moda İskelesi kadar sık anılmasa da Osmanlı’nın son dönemlerinden Cumhuriyet’in ilk yıllarına uzanan bir hikâyesi vardır. 1910’lu yıllarda, Kadıköy’ün gelişmekte olan sahil yerleşimlerinden biri olan Caddebostan’da bir iskele inşa edilmişti. Bu dönemde Caddebostan, İstanbul’un gözde yazlık yerlerinden biriydi. Sahil boyunca uzanan plajlar, köşkler, yazlık evler ve sayfiye mekânları, vapurla gelen yolcuları karşılayan canlı bir kıyı atmosferi oluşturuyordu. İskele; Kadıköy-Adalar-Kabataş gibi hatlara bağlanır, kimi zaman da Adalar seferlerinde ara durak olarak kullanılırdı. Ancak 1950’li yıllardan sonra vapur seferlerinin azalması ve kara ulaşımının öne çıkmasıyla Caddebostan İskelesi de işlevini yitirmiş, zamanla tamamen ortadan kalkmıştır. Bugün iskelenin izlerine yalnızca tarihî haritalarda ve bazı eski İstanbul fotoğraflarında rastlanabilir. Caddebostan sahili ise günümüzde yürüyüş yolları, bisiklet parkurları ve plaj alanlarıyla modern bir kentsel dinlenme alanı olarak düzenlenmiştir.

İstanbul’un Sarıyer ilçesinde, Boğaz’ın en dar noktasında yer alan Rumeli Hisarı İskelesi, 1851 yılında ahşap olarak inşa edilmiştir. 1890 yılında 15.216 kuruşa yenilenen iskele, 1910 yılında yıkılarak tamamen yeniden inşa edilmiş ve uzun yıllar deniz taşımacılığına hizmet etmiştir. 1991 yılında, aslına uygun şekilde restore edilerek bir balık restoranına dönüştürülmüştür. Yıllar içinde farklı işlevlerle varlığını sürdüren bu tarihî iskele, günümüzde Boğaz’ın kıyısında, denizle iç içe bir sosyal mekân olarak ziyaretçilerini ağırlamaya devam etmektedir.

İlk Kadıköy İskelesi, 18. yüzyılda, III. Mustafa Dönemi’nde inşa edilen İskele Camii’nin önünde yer alan uzun bir ahşap yapıydı. 1908 yılında Haydarpaşa Garı’nın inşası sırasında sahil doldurulmuş, bu nedenle mevcut iskele kıyıdan içeride kalmıştı. Bunun üzerine, 1926 yılında Rıhtım Caddesi üzerinde, neoklasik tarzda yeni bir iskele binası inşa edildi. Yeni Kadıköy İskelesi, Osmanlı’nın son dönemleri ile Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk yıllarında (yaklaşık 1908–1930) etkili olan mimari anlayışlardan biri olan “Birinci Ulusal Mimarlık Dönemi”nin önemli örneklerinden biri olarak kabul edilir. Günümüzde bu iskeleden Beşiktaş ve Adalar’a düzenli vapur seferleri yapılmakta, iskele hem ulaşım hem de mimari miras açısından önemini korumaktadır.

Tarihî Tarabya İskelesi, İstanbul Boğazı’nın Avrupa Yakası’nda, Sarıyer ilçesine bağlı Tarabya semtinde yer alan ve geçmişte önemli bir deniz ulaşım noktası olan yapıdır. 19. yüzyılın sonlarında Osmanlı Dönemi’nde inşa edilmiştir. İlk başta ahşap olarak yapılan iskele, 1911 yılında yıkılarak yeniden inşa edilmiştir. Şirket-i Hayriye’nin (1851’den 1945’e kadar Boğaziçi’nde yolcu ve yük taşımacılığı yapan ilk anonim şirket) işlettiği vapur seferlerinin önemli duraklarından biri olmuştur. Ahşap yapıda olan iskele, 1984 yılında motorlu taşıtların artmasıyla kapatılmış, bir süre sonra tamamen yerinden sökülmüştür.

İstanbul’un Anadolu Yakası’nda, Beykoz ilçesine bağlı Çubuklu Mahallesi’nde yer alan Çubuklu İskelesi, 1912 yılında inşa edilmiştir. Osmanlı Dönemi’nde sayfiye alanı olarak oldukça gözde bir yer olan Çubuklu, saray mensupları, devlet adamları ve İstanbul’un seçkin aileleri tarafından tercih edilmiş; buraya köşkler ve yalılar yaptırılmıştır. 1991 yılında betonarme olarak yeniden inşa edilen Çubuklu İskelesi, günümüzde de aktif olarak arabalı vapur seferlerinde kullanılmaktadır.

Beylerbeyi semti gibi iskelesi de Osmanlı Dönemi’nden kalmadır. Semtin adı, burada bir zamanlar “Beylerbeyi” ünvanına sahip bir devlet adamının yaşadığı konaktan gelir ve iskeleye de adını vermiştir. Anadolu Yakası’nda inşa edilen ilk iskelelerden biri olan Beylerbeyi İskelesi, 1851 yılında ahşap olarak yapılmıştır. 19. yüzyılda özellikle Sultan Abdülaziz’in inşa ettirdiği Beylerbeyi Sarayı sayesinde hem mimari hem de deniz ulaşımı açısından gelişme göstermiştir. Sarayın misafirlerini karşılamak amacıyla kullanılan iskele, bir dönem saray iskelesi olarak da işlev görmüştür. 1894 yılındaki depremde hasar gören iskele, 1898 yılında yenilenerek uzun yıllar boyunca kullanılmıştır. 2000’li yılların başında kapatılan Beylerbeyi İskelesi, betonarme olarak yenilenmiş ve 2006 yılında tekrar hizmete açılmıştır.
203 okunma