DUYGUSAL ZEKÂ NEDİR? NASIL GELİŞTİRİLİR?
Duygusal zekâ yani EQ, bir insanın kendisinin veya diğer insanların duygularını anlama, sezinleme kapasitesidir. Duygusal zekâsı yüksek olan kişiler aile, sosyal ve iş hayatlarında daha kolay başarıya ulaşmakta ve sosyal ilişkilerinde daha dengeli ve sakin ilişkiler kurmaktadır. Kendi duygularını anlayan bir bireyin karşısındaki insana empati yapması kaçınılmaz olurken, doğru kurulan ilişkiler neticesinde bireylerin öz güveni de artmaktadır. Bir kişinin analitik düşünme yeteneğine karşılık gelen IQ zekâsı yüksek olsa da duygusal zekâsının yeteri kadar gelişmemesi yine bu kişiyi sosyal ilişkilerde sorunlara ve çıkmaza sürükleyebilir. Kısaca EQ olarak tanımlanan ve kurduğumuz tüm sosyal ilişkilerin temelini oluşturan duygusal zekâyı artırmak için uzmanlar tarafından tavsiye edilen maddeleri yazımızda okuyabilirsiniz.
Empati yani duygudaşlık; bir başkasının duygularını, içinde bulunduğu durum ya da sergilediği davranışlardaki motivasyonu anlamak ve içselleştirmek ile mümkün olmaktadır. Bir insanın kendisini karşısındaki kişinin yerine koyarak anlama yetisi insan ilişkilerini geliştirir, insanlar arasındaki gerginliği azaltır. Farklı bakış açıları edinmemizi sağlayan empati yeteneği, duygusal zekânın gelişmesinde oldukça önemlidir.
Bazen herhangi bir kişiden duyduğumuz eleştiri ya da negatif geri bildirimler hoşumuza gitmese de bu eleştirilere kulak asmak eksik yanlarımızı kavramamız açısından oldukça önemlidir. Sürekli pohpohlanan bir insanın kendini bütünsel olarak kavraması söz konusu olduğunda hiç de yeterli olmayacaktır. Bu konuyla ilgili söylenmiş “Dost acı söyler” atasözü tam olarak bu tavsiyeye denk düşmektedir.
İnsanlar bilgiyi çok farklı şekillerde edinir; mantıksal, işitsel, görsel vb. Zihnimiz her şeyi anlamaya ve tanımlamaya çalışır. Öğrendiklerimizi ya da bir anımızı hatırlamak istediğimizde ise en hızlı aklımıza gelen konular beş duyu organımız ile algıladığımız -eğlendiğimiz, üzüldüğümüz ya da şaşırdığımız- anlar olur. Zekânın gelişmesinde tecrübelerin yeri kaçınılmazdır ve yaşadığımız tecrübeleri içselleştirerek yeni davranışlar edinmek, duygusal zekâmızın gelişimini sağlar.
Bir kriz anında sergilediğimiz tutum aslında o olaya kaç yönlü yaklaşabildiğimizle alakalıdır. Problemler karşısında panik olmamak ve en doğru çözüme ulaşmak ise tamamen duygusal zekâ ile ilişkili… Mümkün olduğunca çok sayıda ve farklı problemlere çözüm bulmak hem tecrübe kazanmamıza hem de sonuca kolayca ulaşmamıza olanak sunar.
Yukarıda saydığımız tavsiyelerin tümünü kapsayan konulara farklı açılardan bakma yetisi hem duygusal zekânın gelişmesinde hem de duygusal zekâyı geliştirecek diğer önerilerin uygulanmasında kilit rol oynar. Kalıplaşmış düşünce yapısı bireylerin olaylara tek bir çerçeveden bakmasına neden olur ve empati gibi yetilerin gelişmesine engel olacağı gibi olayların objektif bir şekilde değerlendirilmesinin de önüne geçer.
Bir kişinin duygularını tanıması çok önemlidir. Düşüncelerin beslediği duyguları dengeli ve uyumlu bir şekilde ortaya koyabilmek ve kendini doğru bir şekilde ifade edebilmek sağlıklı bir iletişimin olmazsa olmazıdır. Karşımızdaki insanı anlamak ne kadar önemliyse karşımızdaki insana kendimizi doğru bir şekilde ifade edebilmek, hedeflere daha kolay ulaşmamızı sağlar.
Öz bilinç, bireyin ruh hâlinin ve o ruh hâli hakkındaki düşüncelerinin farkında olabilmesidir. Öz bilince sahip bir bireyin duygusal hayatı hakkında fikirleri vardır ve bu fikirler farkındalık getirir. Kendi sınırlarını bilen, özerk ve güçlü bir insana dönüşmemizi sağlayan bu bilinç; hayata olumlu bir gözle bakabilen, olayları büyütmekten imtina eden, kısa bir süre içinde yaşadığı problemlere çözüm bulan bireylere dönüşmemizi sağlar. Bakış açımızı geliştirmek için gösterdiğimiz her çaba bizleri öz bilince götüren yolun zeminine döşediğimiz bir tuğla görevi görmektedir.
2,234 okunma