Üsküp Şehri Tanıdık Bir Yüz Gibi
Üsküp, 1392 yılından 1913 yılına kadar Osmanlı toprağı olan hatta adını da bu dönemde alan bir şehir. Günümüzde ise Kuzey Makedonya’nın başkenti ve aynı zamanda en büyük şehri. Yine de herhangi bir sokağında yürürken geçmişten kalan tanıdık izlere rastlamanız da fazlasıyla mümkün… Biz de eski ve yeni izlerle bu kez Üsküp’ün peşindeyiz…
Büyük İskender Heykeli’ni çevreleyen devasa bir alan ve çevresinde kafeler, restoranlar, mağazalar… İşte burası Makedonya Meydanı. Şehir merkezindeki 18.500 metrekarelik bu geniş meydan, turistlerin alışveriş yapıp Vardar Nehri’ni seyrettikleri bir yer ve her türlü ulaşımın kesişme noktası.
Makedonya Meydanı’nın hemen yanından akıp giden Vardar Nehri ve üstündeki Taş Köprü de Üsküp’ün simgeleri arasında. Osmanlı’dan yadigâr bu köprünün yapımına Sultan II. Murat zamanında başlanmış ve Fatih Sultan Mehmet döneminde bitirilmiş. Bu nedenle Fatih Sultan Mehmet Köprüsü olarak da bilinmekte.
Sadece Vardar Nehri’ni değil şehrin büyük kısmını kuşbakışı seyretmek isteyenlerin adresi ise Üsküp Kalesi. Yüksek noktadaki konumuyla ilgi gören tarihi kale, Üsküp şehrinin arması ve bayrağında da yer almış fakat 1963 depremiyle büyük hasar gören yapıda daha sonra herhangi bir restorasyon çalışması yapılmamış.
Vardar Nehri’nin bir yakasında Makedonya Meydanı olduğunu söylemiştik. Köprünün üstünden geçerek diğer yakasına geçildiğinde ise Türk Çarşısı olarak da bilinen Eski Üsküp Çarşısı’na çıkılıyor. Bir fincan Türk kahvesi içmek, geleneksel ürünler satan küçük dükkânlardan alışveriş yapmak için burası en doğru adres.
Üsküp’teki Osmanlı izleri mimari yapılar üzerinden takip edilebilir. Kapan Han, Kurşunlu Han, Sulu Han, Sultan Murat Camii ya da Alaca İshak Bey Camii en başta sayabileceklerimiz. 15. yüzyılda Pena Nehri’ne yakın bir konumda barok Osmanlı tarzıyla inşa edilen Alaca İshak Bey Camii rengârenk görüntüsüyle görenleri hayran bırakıyor.
Rahibe Teresa’yı artık tüm dünya tanıyor. Peki, Arnavut kökenli rahibenin asıl adının Agnes Gonca Boyacı olduğunu biliyor muydunuz? 1979 yılının Nobel Barış Ödülü sahibi olan hayırsever rahibenin doğum yeri de Üsküp. 1910 yılında doğduğu o ev 2009 yılında müze olarak açılmış ve günümüzde de ziyaretçilerini ağırlamaya devam ediyor.
Neoklasik üslubuyla dikkat çeken Arkeoloji Müzesi binasının geçmişi yakın tarihe dayanıyor ve hizmete açılış tarihi de 2014. İçinde Antik ve Ortaçağ’dan eserlerin sergilendiği Arkeoloji Müzesi’nde Osmanlı dönemine ait eserler de bulunmakta. Müzede sergilenen İskender Lahdi ise orijinali İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde bulunan İskender Lahdi’nin bir replikası.
Üsküp’te doya doya yiyebileceğiniz yemeklerin başında köfte geliyorsa tatlıların başında da trileçe geliyor. Trileçe, üç ve süt kelimelerinin birleşmesinden meydana gelmiş İspanyolca bir kelime. Manda, inek ve keçi sütünden yapıldığı için bu adı almış. Ülkemizde de çok sevilen bu hafif ve leziz tatlıyı yerinde yemenin keyfi de tadı da bir başka olsa gerek.
1,081 okunma