Türklerden Dünyaya Armağan Dede Korkut Hikâyeleri
Bildiğiniz gibi Dede Korkut Hikâyeleri Türkçenin ve Türk edebiyatının eski ve en önemli eserlerindendir. Oğuz Türklerinin yaşadığı geniş bir coğrafyayı içine alan bu hikâyeler, 2018’in Aralık ayında da UNESCO Dünya Somut Olmayan Kültür Mirası Temsili Listesi’ne kabul edildi. “Dede Qorqud/ Korkyt Ata/ Dede Korkut Mirası: Destan, Masal ve Müzik” adıyla hazırlanan dosya UNESCO’ya Kazakistan, Azerbaycan ve Türkiye’nin katılımıyla çok uluslu bir değer olarak sunuldu. Acaba sahip olduğumuz bu değerli mirası ne kadar iyi tanıyoruz? 10 soruda bilgilerinizi sınamaya ne dersiniz?
10. ve 11. yüzyıllarda ortaya çıktığı düşünülen hikâyelerden kiminin tarihi daha da eskilere götürülüyor. Örneğin; Bamsı Beyrek hikâyesi 5. ve 6. yüzyılla tarihleniyor.
Oğuzların kendi içlerinde ve çevre boylarla aralarında gelişen olaylar konu edilir. Konuların içinde kahramanlık da vardır savaş da; yiğitlik gösterileri de vardır aşk da…
Hikâyeler, Oğuzların ana yurdu Orta Asya’da şekillenmeye başlamış, Türklerin Anadolu’ya geçişiyle Kuzeydoğu Anadolu’nun farklı yerlerinde devam etmiştir. Tabii bu süreçte hikâyeler hem inanç hem çevresel koşullarla ilgili bazı değişikliklere uğramıştır.
Hakkında o kadar çok rivayet var ki net olarak şu kişidir demek mümkün değil… Kimine göre türkü söyleyip saz çalan bir Şaman, kimine göre Oğuzların soyundan gelip 295 yıl yaşayarak İslamiyet’e geçişi de görmüş bir danışmandır. Halk da bir devin kızından dünyaya geldiğine inanmıştır. Hikâyelerde ise töreleri, gelenekleri çok iyi bilen, “dede” ve “ata” sıfatıyla anılan bilge bir anlatıcı rolündedir.
Anlatılanların içinde eski Türk gelenekleriyle uyuşan çok sayıda anlatım bulunur. Hatta Dede Korkut bu konuda başvurulan önemli kaynaklardan biridir. Bununla birlikte mitolojik ya da olağanüstü olaylar da fazlaca yer alır. Yani gerçekle kurgu iç içedir.
Dirse Han ile Boğaç Han, Deli Dumrul, Bamsı Beyrek, Kazan Bey’le oğlu Uruz, Kanturalı, Yegenek, Basat ve Tepegöz, Begil Oğlu Emren, Segrek ve Aruz, hikâyelerde ayrı ayrı yer alan kahramanlardır.
Ortak bir görüş Akkoyunluların bu hikâyeleri 15. yüzyılda yazıya geçirdiği şeklindedir. Kitabın orijinal adı “Oğuzların Diliyle Dede Korkut Kitabı” anlamına gelen, “Kitab-ı Dede Korkut Ala Lisan-ı Taife-i Oğuzan”dır.
Yazarı bilinmeyen kitap, önsöz dışında 12 hikâyeden oluşur. Düz yazı ile şiir iç içedir. Azeri Türkçesi ile yazıldığı bilinmekle birlikte bütün dil özelliklerinin bunu doğrulamadığı da söylenir.
19. yüzyılda Almanya Dresden’de ve 20. yüzyılda Vatikan’da iki el yazması bulunmuştur. Dresden’de bulunan 12 hikâyeden oluşan tam nüsha, Vatikan’daki 6 hikâyeden oluşan nüshadır. Birbirinden farklı üslup ve dille yazılmış, 15. yüzyıla ait bu el yazmaları Dresden ve Vatikan kütüphanelerinde bulunuyor.
İlk olarak, Türk dili ve edebiyatı araştırmacısı Kilis doğumlu Rıfat Bilge, Almanya’daki nüshadan yola çıkarak 1916 yılında basılmasını sağlamıştır. İstanbul’da yayımlanan bu kitap, Arap harfleri ile basılmıştır. Orhan Saik Gökyay ise 1938 yılında “Dede Korkut” adıyla Türkçe olarak yayımlamıştır. Kitap Rusçaya 1950-51, İtalyancaya 1952, Almancaya 1958, İngilizceye 1972-78’de çevrilmiştir.
4,405 okunma