SAĞLIKLI, DAYANIKLI VE DOĞAYA DOST BİR OYUN KÜLTÜRÜ
Bir çocuğun elinde şekillenen bir tahta parçası… Kimi zaman bir kamyon olur kimi zaman da uçsuz bucaksız gökyüzünde havalanan bir uçak. Oyuncaklar aslında sadece vakit geçirmek için değil, hayal gücünü beslemek ve dünyayı keşfetmek için vardır. Üstelik her oyuncak, yapıldığı dönemin kültürünü ve estetik anlayışını da içinde taşır. Anadolu’da binlerce yıldır süren bu gelenek, bugün hâlâ küçük atölyelerde doğal ve sağlıklı malzemelerle üretilen oyuncaklarla yaşamaya devam ediyor. Yazımızda, ahşap oyuncakların tarihini ve öne çıkan özelliklerini sizler için derledik.

Tarihe baktığımızda ilk oyuncaklar doğadan elde edilen taş, kemik ve kil gibi malzemelerle şekilleniyordu. MÖ 3000’lerde Mısır ve Mezopotamya’da minyatür figürler, topaçlar ve oyun tahtaları çocukların dünyasına eşlik ediyordu. Orta Çağ’da el işçiliğiyle ahşap ve metal oyuncaklar öne çıkarken, Rönesans’la birlikte estetik kaygılar arttı ve oyuncaklar âdeta birer sanat eserine dönüştü. Sanayi Devrimi ile seri üretim devreye girdi ve oyuncaklar daha geniş kitlelere ulaştı; 20. yüzyılda ise plastik ve elektronik oyuncaklar sahneye çıktı. Ancak tüm bu değişimlere rağmen ahşap oyuncaklar, doğallığını ve sıcaklığını koruyarak köklü geleneğini günümüze kadar taşımayı başardı.

Bu köklü geleneğin Anadolu’daki en belirgin yansıması ise Osmanlı Dönemi’nde İstanbul’un Eyüpsultan semtinde görülür. 17. yüzyıldan itibaren Eyüpsultan’da oyuncakçılık köklü bir zanaat hâline gelmiş, marangozların ürettiği tahtadan oyuncaklar zamanla farklı meslek gruplarına da yayılmıştır. Çocuklar oyuncaklarını çoğu zaman Eyüpsultan’daki dükkânlardan ya da seyyar satıcılardan temin ederken, 19. yüzyılda semt hem üretim hem de satış merkezi olarak önemini korumuştur. Evliya Çelebi’nin seyahatnamesinde oyuncakçı dükkânlarından söz etmesi, bu geleneğin ne kadar canlı olduğunu ortaya koyar.

Peki, bu oyuncakları özel kılan ahşabın kendisi hakkında neler söyleyebiliriz? Ahşap, elde edilmesi ve işlenmesi kolay gibi görünse de aslında sabır ve ustalık isteyen bir malzemedir. Lifli yapısı sayesinde oldukça dayanıklı olan ahşap, küçük kazalarda tamir edilebilirliğiyle de öne çıkar. Bu özelliğiyle bir oyuncak yalnızca bir nesile değil, kuşaktan kuşağa aktarılan özel bir hatıraya dönüşür.

Dayanıklılığı ve tamir edilebilirliği bir yana, ahşap oyuncaklar çocukların gelişimine sunduğu katkılarla da öne çıkar. Sade tasarımları çocukların hayal gücünü harekete geçirir; nesneleri keşfetmelerine, neden-sonuç ilişkileri kurmalarına ve problem çözme becerilerini geliştirmelerine olanak tanır. Doğal yapısı sayesinde güven hissi verir, gözenekli dokusu ise statik elektrik oluşumunu engelleyerek bedensel rahatlama sağlar. Böylece çocuklar enerjinin oluşturduğu gerginlikten arınır ve hem fiziksel hem de duygusal açıdan daha kolay sakinleşir. Üstelik geri dönüştürülebilir olmaları ve yeni ağaç kesimine gerek bırakmamaları ahşap oyuncakları yalnızca sağlıklı değil, aynı zamanda çevre dostu bir seçenek hâline getirir.
Ve işte bu geleneği günümüzde yaşatmaya devam eden ustalardan biri de Ali Akbey’dir. UNESCO Somut Olmayan Kültürel Mirasın Korunması Sözleşmesi kapsamında “Yaşayan İnsan Hazinesi” ünvanıyla tanınan Akbey, yıllardır mobilya atıklarını değerlendirerek oyuncak üretmektedir. Onun için ahşap oyuncak yapmak yalnızca bir meslek değil, aynı zamanda bir yaşam biçimidir. Sıfır atık felsefesiyle çalışan Ali Usta, her oyuncağa doğayla uyumlu bir yaklaşım kazandırırken çocuklara geçmişle gelecek arasında köprü kuran değerli hatıralar bırakır. Mesleğine tutkuyla bağlı olan Ali Akbey’in çalışmalarını videoda izleyebilirsiniz.
98 okunma




