Yukarı
Halkbank Kültür ve Yaşam
fade
30901
post-template-default,single,single-post,postid-30901,single-format-standard,eltd-core-1.1.1,flow-ver-1.4,,eltd-smooth-page-transitions,ajax,eltd-blog-installed,page-template-blog-standard,eltd-header-standard,eltd-fixed-on-scroll,eltd-default-mobile-header,eltd-sticky-up-mobile-header,eltd-menu-item-first-level-bg-color,eltd-dropdown-default,wpb-js-composer js-comp-ver-5.4.7,vc_responsive

MODERN DÜNYANIN GÖRÜNMEZ SORUNU: GÜRÜLTÜ KİRLİLİĞİ

Gürültü kirliliği, modern şehir yaşamında çoğu zaman farkında olmadan maruz kaldığımız ve etkileri düşündüğümüzden çok daha derin olan ciddi bir çevre sorunudur. Çevre kirliliği denildiğinde genellikle yalnızca gözle görülebilen ya da fiziksel olarak hissedilebilen unsurlar akla gelir; oysa gürültü kirliliği de sağlığımızı ve yaşam kalitemizi olumsuz yönde etkileyen önemli bir faktördür. Dünya Sağlık Örgütüne (WHO) göre, sağlığa yönelik en tehlikeli çevresel tehditlerden biri olan gürültü kirliliğiyle ilgili detayları yazımızda okuyabilirsiniz.

1#

Korna çalan sürücüler, yol çalışması yapan iş makineleri, gökyüzünde üzerimizden geçen uçaklar… Özellikle büyük şehirlerde, trafik, inşaat çalışmaları ve insan kalabalığı gibi kaynaklardan oluşan gürültü, Dünya Sağlık Örgütünün belirlediği sınırların üzerinde seyretmektedir. Bu durum, örgüte göre zamanla hem işitme kaybına hem de stres, uyku problemleri ve dikkat dağınıklığı gibi sağlık sorunlarına yol açabilmektedir.

2#

Gürültü kirliliği, modern yaşamın çoğu zaman göz ardı edilen ancak hem sağlığımızı hem de çevremizi olumsuz etkileyen önemli sorunlarından biridir. Gürültü, rahatsız edici ve anlam taşımayan sesler bütünü olarak tanımlanır. Yalnızca yüksek sesler değil, huzuru bozan her türlü ses de gürültü olarak kabul edilir.

3#

Elbette her ses gürültü kirliliği olarak değerlendirilemez. Dünya Sağlık Örgütü (WHO), 65 desibelin üzerindeki sesleri gürültü kirliliği olarak tanımlar. Gürültü seviyesi 75 desibelin üzerine çıktığında sağlık açısından zararlı hâle gelirken, 120 desibel üzerindeki sesler ise acı verici olabilir. Dünya Sağlık Örgütü, gündüz saatlerinde gürültü seviyesinin 65 desibelin altında tutulmasını önerirken; gece ortam gürültüsünün 30 desibeli aşması durumunda rahat bir uykunun imkânsız olduğunu belirtmektedir.

4#

Gürültü kirliliği sadece bizlerin sağlığını değil, yaban hayatının sağlığını ve refahını da olumsuz etkiler. Yapılan araştırmalar, yüksek seslerin tırtıllar gibi bazı böceklerin fizyolojik tepkilerini değiştirebileceğini göstermiştir. Gürültü kirliliğinin mavi kuşlar üzerindeki etkilerini inceleyen araştırmalar, yüksek ses seviyelerinin üreme başarısını olumsuz etkileyebileceğini ortaya koymuştur. Hayvanlar, yön bulmak, avcılardan kaçmak, yiyecek ve eş bulmak gibi çeşitli nedenlerle seslerini kullanır. Gürültü kirliliği, bu görevleri yerine getirmelerini zorlaştırır ve bu da hayatta kalma yeteneklerini tehdit eder.

5#

Modern dünyanın görünmez tehlikelerinden olan gürültü kirliliğini en aza indirmek, tıpkı temiz hava ve su gibi bir yaşam hakkı olarak görülmelidir. Bu konuda daha fazla bilinçlenmek ve özellikle şehirlerde sessiz alanlar oluşturmak geleceğin en önemli çevre hareketlerinden biri olabilir.

 

Dünya genelinde bu alanda yürütülen projeler giderek daha fazla görünürlük kazanıyor. “Sessiz Şehirler Hareketi”, şehirlerin daha sakin, çevre dostu ve huzurlu yaşam alanları oluşturmasını teşvik eden uluslararası bir hareket olarak ön plana çıkıyor. “Avrupa Gürültü Direktifi” Avrupa’daki şehirlerde gürültü haritaları çıkarılmasını ve aşırı gürültüye maruz kalan bölgeler için önlemler alınmasını zorunlu kılıyor. UNESCO’nun desteklediği “Sessiz Alanlar Projesi” ise şehir içinde doğal sessizlik bölgeleri oluşturarak insanların huzurlu alanlara erişimini sağlamayı amaçlıyor.

6#

Ülkemizde gürültü kirliliğini önlemeye yönelik yürütülen çalışmaların başında “Çevresel Gürültünün Değerlendirilmesi ve Yönetimi Yönetmeliği” gelmektedir. Bu yönetmelik kapsamında gürültü haritaları hazırlanmakta ve ses yalıtımı kurallarının uygulanması gibi düzenlemeler hayata geçirilmektedir. Belediyeler, parklar ve doğal yürüyüş alanları oluşturarak şehir içindeki gürültüyü azaltmaya çalışmaktadır. Özellikle otoyol kenarlarında kullanılan ses yalıtımlı bariyerler sayesinde çevredeki gürültü seviyesi düşürülmektedir.

7#

Uzmanlara göre, şehirlerde yeşil alanların artırılması ve ses yalıtımlı yapıların teşvik edilmesi çevresel gürültüyü önemli ölçüde azaltabilir. Elektrikli araçların yaygınlaştırılması, toplu taşımaya öncelik verilmesi ve bisiklet gibi sessiz ulaşım alternatiflerinin desteklenmesi ise trafik kaynaklı gürültünün önüne geçilmesine yardımcı olabilir. Endüstriyel ve kentsel alanlarda gürültü sınırlarının net biçimde belirlenmesi, denetimlerin sıklaştırılması ve bilinçlendirme kampanyalarının düzenlenmesi hem bireylerin hem de işletmelerin bu konuda daha duyarlı hareket etmesini sağlayabilir. Doğanın dengesini korumak, sessiz ve uyumlu bir çevre oluşturmak, canlıların yaşam alanlarını sürdürülebilir kılmak hepimizin sorumluluğudur. Gürültüsüz bir dünya, yalnızca kuşlar ve diğer canlılar için değil, insan sağlığı ve yaşam kalitesi için de büyük bir kazanç olacaktır.

 262 okunma

Derya Ülkar