Misafirperverliğin 10 Kanıtı
Türk milleti her zaman misafirini en iyi şekilde ağırlamıştır. Ona evinin en güzel odasını ayırır. En iyi yemekleri yapar. En ufak ihtiyaçlarını bile düşünür ve el üstünde tutar. Kendi ailesinden asla ayırmaz, hatta onun için daha iyisini yapar. Dünyanın her yerinde ev sahibi olabilirsiniz ama misafirperver olmak bize özgüdür. Bizi dünyanın geri kalanından ayıran 10 maddeyi sıraladık.
Misafirlerin gelmesine kısa bir süre kala, evin içindeki telaş seviyesi tavan yapar. Evin içinde dört dönen ve “Odanı topla, çoraplarını değiştir.” gibi görevleri nefes almadan sıralayan annelerin bile yüzünde güller açar.
Geleneksel Türk misafirperverliğinin olmazsa olmazlarındandır. Her evin portmantosunda ve her Türk kızının çeyizinde bulunur. Rahatlığından çok şıklığı ile tanımlanır ve boy boy dizilmiş olmalarıyla tanınırlar.
Eskiden neredeyse her evde olan ve ev halkının sadece misafir geldiğinde girebildiği odadır. Annelerin müze gibi donattığı ve müze gibi içinde bulunan her şeye dokunmanın yasak olduğu yerdir.
Saygı ve sevgi belirtisi olan el öpme durumu, bazen çocukların unutması ve hatırlatmaya çalışan anne ve babaların binbir şekle girmesiyle de sonuçlanır. Lakin bir misafirperveri asla yıldırmaz!
Bir misafirperver, misafirlerine ne içersiniz diye sormaz. O çay ikram edecekse yanında kek, börek ikram eder. Kahve ikram edecekse “Kahvenizi nasıl alırsınız?” diye sorar. İkrama itirazı asla kabul etmez. Sadece kek yerseniz, böreğin hatrı kalır. Börek yerseniz dolmaların boynu bükük kalır. Hayatta olmaz!
Misafir olma durumu, kişinin başka birinin evinde olma halidir ve bir misafirperver, misafirinin kendini rahat hissetmesi için elinden geleni yapar. Misafirin yastığını kabartır, şekerini uzatır, sehpaya uzaksa ayağının dibine zigon yerleştirir.
Bir misafirperver, günün hangi öğünü olursa olsun, eksiksiz olsun der ve kuş sütünün peşine düşer. Çeyizinden, vitrininden özel yemek takımlarını çıkarır. Börekler açılır, dolmalar sarılır, kırk kat dizip şerbetlediği baklavası için yedi mahalle methiyeler düzer.
Misafir terlikleri gibi misafir havluları da her Türk kızının çeyizinde bulunur. En pamuklusunu, en işlemelisini, en güzelini hazırlayan annelerimiz gibi bizim de bir misafirperver olacağımızın işareti olarak çeyizlerde yerini alır. Misafir havlularıyla birlikte misafirperverlik de kuşaktan kuşağa geçmiş olur.
İster büyük ister küçük, ister yatılı ister ‘bir kahve içmek için uğramış’ olsun, misafirler kapıya kadar uğurlanır. Misafirin büyüklerine selamlar, küçüklerine sevgiler iletilir. Hürmette kusur edilmez.
Misafir, özellikle uzaktan gelmişse “Su gibi geldin, su gibi git.” diye arkasından su dökülür. Eller sallanır, gözler dolar, misafirperverlik insanın içine işler. Böyle gelmiş, böyle gider. Sevgiler sel olur, kuşaktan kuşağa geçer.
11,090 okunma