Mazide Kalan 9 Sosyalleşme Alışkanlığı
Bir zamanlar sevdiklerimizi kalbimiz kadar temiz sayfalarda muhafaza eder, duygularımızı ucunu yaktığımız mektuplarla ifade eder, özlemle andıklarımızı kartpostallar ile sevindirirdik. Belki artık telefonu elimize aldığımızda ya telesekreter çıkarsa diye kalbimiz atmıyor, arkadaşımızın doğum gününden önceki gece kaset doldurmak için sabahlamıyoruz ama o günlerden, nostaljik alışkanlıklarımızdan bahsedince hala içimiz titriyor. Sizi yakın geçmişin belki biraz tozlu ama özlemle anılan sayfalarına götürmek için bazıları çok eski günlerde kalan bazıları birkaç yıl öncesine kadar kullanılan sosyalleşme alışkanlıklarını 9 maddelik listemizde bir araya getirdik.
Bir kişiye değer verdiğinizi göstermenin en güzel yollarından biri ona hatıra defterinizi vermek ve kalbiniz kadar güzel bir sayfayı sizin için doldurmasını istemekti. Hala bir köşede sakladığımız hatıra defterlerimiz eski dostlukların nostaljik bir rehberi olarak kişisel tarihimizin en değerli belgeleridir.
Ailemizi, arkadaşlarımızı özlediğimizde; sevdiğimizin uzağında olduğumuzda özenle en özel mektup kâğıdını seçer, en güzel yazımızla mektubumuzu yazardık. Her biri ayrı bir tarih yazan pulları zarfa yapıştırır, tatlı bir heyecanla mektubumuzu postaneye teslim ederdik. En eski iletişim yöntemlerinden biri olan mektuplar, sandıklarda saklanır, geçen yıllarla sararsalar da onlara gözümüz gibi bakılırdı.
Seyahate gidince ilk yaptığımız kartpostal alıp sevdiklerimize göndermek olurdu. Sanki ailemize, dostlarımıza o kartpostalı göndermezsek seyahatin tadını çıkaramazdık. Biri bize kartpostal yolladığında ise kendimizi özel hissederdik.
Birisiyle arkadaş olmak eskiden şimdiki kadar teklifsizce gerçekleşen bir durum değildi. Arkadaş olmak istediğimiz kişiye aracılar gönderirdik. Arkadaşlık teklif etmek genelde okul yıllarında yaşanan bir deneyim olduğundan ağaç arkalarından, duvar kenarlarından bakılır ve heyecandan kıvranarak gelecek cevap beklenirdi.
Birini önemsediğimizi göstermenin en naif yollarından biri onun için olan duygularımızı şâirane bir şekilde ifade etmek değil midir? Okul defterlerinin arkasına, kokulu kâğıtlara, arasında çiçek saklanan defterlere yazılan akrostişler, mâniler en masum duygularımızın bir yansımasıydı.
Telesekreterler gündelik hayatımıza ilk girdiğinde bir devrim olmuşlardı. Karşılama mesajını en güzel şekilde kaydetmek için uğraşır, her eve geldiğimizde koşarak telesekreteri kontrol ederdik. Telesekretere mesaj bırakmak da bir o kadar zordu, sesimiz titreyerek mesaj bırakır heyecanla alacağımız cevabı beklerdik.
Sevdiklerimizle iletişim kurmanın en tatlı, en sıcak yollarından biri de onlara not bırakmaktı. Minik kâğıtlara yazılan hatırlatma ya da sevgi notları evde, okulda, iş yerinde uygun yere iliştirilir, okuyanların içini ısıtırdı.
Fotoğrafların eski makinelerle çekildiği günlerde özenle saklanan fotoğraflarla albümler oluşturuldu. Çocukluk ve aile fotoğrafları, okul anıları, düğün fotoğrafları… Her fotoğraf bir albüme yerleştirilir ve saklanırdı. Evimize gelenlere fotoğraf albümlerini göstermek, onlarla en güzel anılarımızı paylaşmak ise güzel bir dostluğun başlangıcı olarak görülürdü.
Bir insana verilebilecek en özel hediyelerden biri onun için karışık kaset ya da CD hazırlamaktı. 90’lardan önce doğmuş herkes en yakın arkadaşına, sevgilisine bir albüm hazırlamıştır. Karışık kaset hazırlarken çekilecek şarkıları özenle seçmek ve arada boşluk kalmayacak, ses kalitesi düşmeyecek şekilde kaydedebilmek maharet isterdi.
1,745 okunma