Yukarı
Halkbank Kültür ve Yaşam
fade
30003
post-template-default,single,single-post,postid-30003,single-format-standard,eltd-core-1.1.1,flow-ver-1.4,,eltd-smooth-page-transitions,ajax,eltd-blog-installed,page-template-blog-standard,eltd-header-standard,eltd-fixed-on-scroll,eltd-default-mobile-header,eltd-sticky-up-mobile-header,eltd-menu-item-first-level-bg-color,eltd-dropdown-default,wpb-js-composer js-comp-ver-5.4.7,vc_responsive

KİL TABLETLERDEN PAPİRÜSLERE ANTİK DÖNEM HARİTALARI

İlk çağlarda, temel amacı hayatta kalmak ve beslenmek olan toplumların; besin kaynakları bulmak, vahşi hayvanlardan korunmak ve saklanabilecekleri yerleri işaretleyerek yaptıkları çizimler, dünyanın en ilkel haritaları olarak kabul ediliyor. Yazının icadından bile daha eskiye dayanan bu ilkel haritalar, çağlar boyunca farklı ülkelerde ve kıtalarda yaşayan medeniyetler tarafından geliştirilmiş ve haritacılık tarihi İlk Çağ, Orta Çağ, Yeni Çağ haritacılığı olarak üç aşamaya ayrılmıştır. Haritacılık tarihinin İlk Çağ dönemini oluşturan en eski haritalarını yazımızda okuyabilirsiniz…

1#

1965 yılında Ukrayna’nın Mezhyrich Köyü yakınlarında bir çiftçi, arazisinde mamut kemikleri buldu. Bu keşfin ardından yapılan kazılar, tarihsel açıdan oldukça önemli bulguların gün yüzüne çıkarılmasını sağladı. Araştırmalar sonucunda, günümüzden yaklaşık 14.500 yıl önce 149 mamut kemiğinden inşa edilmiş, en büyüğü 8 metre çapında olan dört barınak keşfedildi. Barınaklardan birinde bulunan ve aynı döneme tarihlenen bir fildişi parçası ise dikkat çeken bir başka keşif oldu. Bu fildişinin üzerine kazınmış bir harita, çevredeki diğer barınakların yerlerini gösteren ilkel bir çizim olarak değerlendirildi. Bu bulgu, dünyanın bilinen en eski haritası olarak kabul edilmektedir. Harita, bölge sakinlerinin çevreleriyle olan ilişkileri ve yerleşim düzenleri hakkında basit çizimlerden oluşmaktadır. Bölgedeki kalıntıların bir kısmı Ukrayna Ulusal Bilimler Akademisi Ulusal Doğa Tarihi Müzesinde, bir kısmı ise New York’taki Amerikan Doğa Tarihi Müzesinde sergilenmektedir.

2#

Mezhyrich’te bulunan ve haritacılığın başlangıcı olarak kabul edilen fildişi haritanın ardından 1963 yılında Konya’daki Çatalhöyük kazılarında M.Ö. 6200 yılına tarihlenen bir başka antik harita keşfedilmiştir. Yaklaşık 3 metre uzunluğunda ve 90 santimetre yüksekliğinde olan bu bulgu, haritacılığın tarihsel gelişimi açısından önemli bir dönüm noktası olarak kabul edilmektedir. Bir duvara işlenmiş çizimlerde, Çatalhöyük’ün arkasında yükselen volkanik Hasan Dağı’nın tasvir edildiği düşünülmektedir. Söz konusu harita, günümüzde Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesinde sergilenmektedir.

3#

İlerleyen dönemlerde haritacılık teknikleri gelişmiş ve farklı coğrafyalarda çeşitli haritalar ortaya çıkarılmıştır. Örneğin, İtalya’daki Seradina-Bedolina Arkeoloji Parkı’nda bulunan, M.Ö. 2500 civarına tarihlenen Bedolina Haritası, kaya üzerine oyularak yapılmıştır. Yüksekliği 9 metre, genişliği 4 metre olan bu ilkel haritada; barınma amaçlı kullanılan altı bina, geometrik desenler, insan ve hayvan figürleri yer almaktadır.

4#

İlk Çağ haritaları arasında öne çıkan bir diğer önemli bulgu ise Nippur Haritası’dır. 1899 yılında, Bağdat yakınlarındaki eski Sümer şehri Nippur’da yapılan arkeolojik kazılarda keşfedilen bu harita, M.Ö. 1500’lü yıllara tarihlenmektedir. Kanal, tapınak ve şehir surları gibi yapıların ilk kez detaylı bir şekilde çizildiği Nippur haritası Almanya’daki Friedrich Schiller Üniversitesinde sergileniyor.

5#

İlk Çağ’a ait ilk jeolojik harita olarak bilinen ve Torino Papirüsü adıyla anılan Antik Mısır haritası, M.Ö. 1316-1295 yıllarına tarihlenmiştir. Bu jeolojik harita, yer kabuğunun yapısını, bileşenlerini ve bu bileşenlerin dağılımını detaylı bir şekilde gösteren önemli bir bulgudur. Yaklaşık 3 metre genişliğindeki haritada, yer kabuğuna dair bilgiler detaylı bir şekilde aktarılmıştır. İtalya’daki Engizio Müzesinde sergilenen Torino Papirüsü üzerinde hiyeroglif yazılarla “denize götüren yol” ve “altın işleme evleri” gibi ifadeler yer alır. Altın madenine giden yolu tasvir ettiği düşünülen bu haritada, iki dağ yamacı arasında uzanan vadiler dikkat çekici bir şekilde resmedilmiştir.

6#

Bugünkü Dicle ve Fırat nehirleri arasında kalan bölgede, dönemi için oldukça ileri bir medeniyet olan Babillilere ait bir başka harita M.Ö. 8 ile 6. yüzyıllar arasına tarihlenmektedir. Bu harita, iki kil tabletten oluşur ve üzerinde coğrafi yer adları, sınırlar, nehirler, dağlar, önemli yerleşim birimleri, tarım alanları, sulama kanalları ve ticaret yolları gibi bilgiler yer alır. Babilliler, bu haritaları tarım faaliyetlerini planlamak ve yönetmek için kullanmışlardır. Babil uygarlığı, gök bilim ve astroloji alanında da önemli gelişmeler kaydetmiştir. Babil’e ait bazı kil tabletlerde, gökyüzündeki yıldızların konumları ve gezegen hareketleri gibi bilgiler yer almakta olup, bu eserler tarihin ilk gökyüzü haritaları olarak kabul edilmektedir. Söz konusu tabletler, bugün British Müzesinin koleksiyonunda sergilenmektedir.

7#

M.Ö. 6. yüzyılda Miletli (Aydın-Didim) Anaksimandros tarafından çizilen dünya haritası, modern coğrafyanın ve haritacılığın ilk örneklerinden biri olarak kabul edilmektedir. Bu çizimde, o dönemin dünyayı anlama biçimini yansıtan Anaksimandros, haritasını dairesel bir biçimde tasarlamış, Akdeniz’in güneyi ve kuzeyini, ayrıca 10 farklı yerleşim bölgesini belirtmiştir. Her ne kadar bu harita günümüze ulaşmamış olsa da hakkında detaylı bilgiler Yunanlı tarihçi Herodot’un arşivleri sayesinde edinilmektedir. Herodot’un ifadelerine göre bu haritada, Avrupa ve Asya’nın ilk kez birbirinden ayrıldığı görülür. Ayrıca harita, alışılmış doğu-batı ekseni yerine kuzey-güney ekseni temel alınarak tasarlanmıştır. Bu yenilik, haritacılığın gelişiminde önemli bir dönüşümün başlangıcı olarak kabul edilmektedir. Anaksimandros’un bu erken dönem haritası, sonraki coğrafyacılar için temel bir referans noktası olmuş ve daha sonraki haritaların gelişiminde büyük bir rol oynamıştır.

8#

İskenderiyeli Ptolemaios (Batlamyus), M.Ö. 2. yüzyılın ilk yarısında dünyanın yuvarlaklığını dikkate alarak hazırladığı haritasında, ilk kez konik projeksiyon (izdüşüm düzlemi) sistemini kullanmıştır. Bu haritada, boylam ve enlem dairelerini detaylı bir şekilde çizmiştir. Romalılar ise haritacılığı, belli amaçlara hizmet eden bir araç olarak değerlendirmiştir. Özellikle geniş imparatorluklarının yönetimi için askerî hareketlere rehberlik edecek yol haritaları oluşturmuşlardır. Bunun yanı sıra, M.Ö. 60 yılında Krates ve M.S. 80 yılında Pomponius Mela tarafından da çeşitli dünya haritaları çizilmiştir. Bu çalışmalar, antik çağın haritacılık anlayışına katkıda bulunmuş ve sonraki dönemlerin harita bilimini etkilemiştir.

 53 okunma

Derya Ülkar