İstanbul’un Altında Dev Bir Yapı: 8 Madde ile Yerebatan Sarnıcı
Sarnıç sözlükte, “Yağmur suyu biriktirmeye yarayan yer altı su deposu” olarak geçiyor. Sultanahmet’te, Ayasofya’nın hemen yanında bulunan Yerebatan Sarnıcı ise “dünyanın en eski su deposu” deyip geçilemeyecek kadar görkemli ve estetik bir yapı… 1500 yıla yaklaşan yaşı ve hala koruduğu gizemiyle İstanbul’un kimliğini oluşturan eşsiz eserlerden bir tanesi… Buyurun, listemizdeki 8 madde ile birlikte Yerebatan Sarnıcı’nda bir gezintiye çıkalım.
Dikdörtgen formda, 9.800 metrekarelik bir alanda, yüz bin ton su saklama kapasitesindeki bu devasa yapı, saraylıların ve çevredeki halkın su ihtiyacını karşılaması için 6. yüzyılda Bizans İmparatoru I. Justinianus tarafından yaptırılır.
Osmanlılar İstanbul’u fethettikten sonra sarnıcı kısa bir süre Topkapı Sarayı’nın bahçelerini sulamak için kullanırlar. Fakat kullanacakları suyun sağlıklı olabilmesi için durgun değil akar vaziyette olması gerektiğini düşündüklerinden kendi su tesislerini kurarlar, sarnıç da zamanla işlevini kaybeder ve unutulur.
Yerebatan Sarnıcı’nın karanlık dünyası 16. yüzyıl ortalarında Hollandalı gezgin Petrus Gyllius sayesinde adeta aydınlatılır. Antik metinleri araştırmak üzere İstanbul’a gelen gezgin, Ayasofya civarındaki evlerin zemin katlarında bir delik olduğunu, insanların buradan kova sarkıtarak su çekip balık tuttuklarını öğrenir. İçine inebilecek yolu bulunca da bir meşale ve sandal ile sarnıcı dolaşır ve bu büyüleyici mekânı Batı’ya tanıtan kişi olur.
52 basamaklı bir taş merdiveni indikten sonra göreceğiniz 336 adet sütun sarnıcın mimarisini eşsiz kılar. Bir su deposunun içinde yükselen bu sütunlar ve başlıkları onun halk tarafından “Yerebatan Sarayı” ismiyle anılmasını sağlayacak kadar gösterişlidir.
Sarnıcın içindeki bir sütun, hakkındaki rivayetler ile diğerlerinden ayrılır. Bu sütun, tavus gözü, sarkık dal ve gözyaşı kabartma ve oymalarıyla şekillendirilmiştir ve “ağlayan sütun” olarak bilinir. Rivayete göre sarnıcın 38 yıl süren inşasında 7.000 köle çalışmış yüzlercesi hayatını kaybetmiş ve işte bu sütun onların anısına dikilmiştir.
Sütunların altında kaide olarak duran “Medusa” başları Yerebatan Sarnıcı’nı gizemli bir yapıya dönüştürür. İki sütunun altında yer alan ve nereden getirildiği bilinmeyen bu eserler hakkında çoktan efsaneler üretilmiştir.
Bu efsanelerden birinde, güzel bir kız olan Medusa’nın saçlarını âşık olduğu Perseus’tan kıskanan Athena yılana çevirir. Ve Medusa baktığı herkesi taşa dönüştürmeye başlar. Bunun üzerine Persesus Medusa’nın başını keserek onun gücünü kendisine katar. Bu efsane “Medusa Başı”nın Bizans’ta kılıç kabzalarına ve sütun kaidelerine bakanların taşa dönmemesi için ters olarak yerleştirilmesine neden olur.
Karanlıkta geçirdiği yüzlerce yılın ardından bugüne gelindiğinde ise içinde şarkılar söylenen ve 21. yüzyıl insanına büyüleyici anlar yaşatan tarihi bir mekâna dönüşür.
45,428 okunma