EVLİYA ÇELEBİ’NİN GÖZÜNDEN TARİHE TANIKLIK ETMEK
Evliya Çelebi, 17. yüzyılda Anadolu, Avrupa, Batı Asya ve Mısır topraklarını gezerek gördüğü yerleri titizlikle kayıt altına almıştır. Seyahatleri sırasında halkın geleneklerini, sosyal yapıyı, şehirlerin mimarisini ve dönemin önemli olaylarını detaylı bir şekilde kaleme almıştır. Seyahatname hem tarihî hem de coğrafi açıdan dönemin en zengin kaynaklarından biri olarak kabul edilir. Evliya Çelebi’nin hayat hikâyesi ve 10 ciltlik bu benzersiz eseri yazımızda…
Evliya Çelebi, 25 Mart 1611 tarihinde İstanbul Unkapanı’nda dünyaya gelmiştir. Babası Derviş Mehmed Zıllî, aslen Kütahyalıdır ve I. Süleyman’dan I. Ahmed’e kadar padişahların kuyumcubaşılığını yapmıştır. Annesi Abhaz Hanım Abhaza asıllı olup I. Ahmed zamanında saraya gelmiş ve Evliya Çelebi’nin babası ile evlenmiştir.
Evliya Çelebi, iyi bir eğitim alarak Şeyhülislam Hamit Efendi Medresesi’nde yedi yıl okumuş, ardından bürokrat yetiştiren Enderun’a girmiştir. Burada Kur’an, Arapça, hat ve savaş sanatları üzerine özel eğitim almıştır. Güzel sesi ve derin müzik bilgisi sayesinde musiki eğitimi de alan Çelebi, etkili konuşma yeteneği, iyi bir binici oluşu ve maceracı kişiliğiyle tanınmıştır.
19 yaşında, Haliç Yemiş İskelesi’ndeki Ahi Çelebi Camii’nde rüyasında Hz. Muhammed’i kalabalık bir cemaatle birlikte görür. “Şefaat yâ Resûlallah” demek isterken “Seyahat yâ Resûlallah” diyerek elini öper. Rüyasını anlattığı Ebû Vakkās, ona şefaat ve seyahatin müjdelendiğini, gördüklerini yazması gerektiğini söyler. Saraydaki sipahi görevinden dolayı İstanbul’u semt semt dolaşan Evliya Çelebi, 1635 yılında Seyahatname’nin ilk cildi olan “İstanbul Seyahati”ni yazar.
Evliya Çelebi, kendisini “Seyyah-ı âlem ve nedim-i beni âdem, Evliya-yı bî riyâ” (Dünya gezgini, insanlığın dostu, riyasız Evliya) olarak tanıtır. İstanbul dışına yaptığı ilk yolculuk, 1640 yılında Bursa’ya gerçekleştirdiği ziyarettir. Bu yolculukta ona yakın dostu Okçuzâde Ahmet Çelebi eşlik eder. Daha sonra, Ketenci Ömer Paşazâde Bakki Paşa’nın Trabzon’a vali olarak atandığı heyete katılarak ilk uzun yolculuğuna çıkar. Evliya Çelebi, seyahatlerinde genellikle valilere, defterzâdelere ve paşalara eşlik eder. Gittiği yerlerde yalnızca gezmekle yetinmez; o bölgelerin tarihini, yaşayanlarını ve günlük hayatlarını da derinlemesine anlamaya çalışır. Eserlerinde, gözlemlerini ve deneyimlerini farklı anlatım yöntemleriyle okuyucularına aktarır. Şiir, tasvir, düz yazı, masal ve rapor gibi çeşitli türleri bir arada kullanarak zengin ve çok yönlü bir anlatım sunar.
1641 yılında Trabzon ziyaretinden İstanbul’a dönerken bindiği gemi batar. Ancak bu talihsizlikler Evliya Çelebi’nin seyahat etme ve yazma şevkini asla kırmaz. Tekrar yola çıkar ve kaybolan notlarını yeniden kaleme alır.
Seyahatname’nin ilk cildinde İstanbul’un sur içi semtlerini anlatan Evliya Çelebi, 2. ciltte İstanbul dışındaki ilk seyahatleri olan Bursa ve Tebriz ziyaretlerini; 3. ciltte Eskişehir, Konya, İznik ve Şam yolculuklarını; 4. ciltte Van, İran ve Bağdat’ı; 5. ciltte Balkanlar ve Trakya’yı; 6. ciltte Sırbistan, Macaristan ve Romanya’yı; 7. ciltte Almanya, Macaristan, Kırım ve Kafkasya’yı; 8. ciltte Kırım, Yunanistan ve Arnavutluk’u; 9. ciltte ise hac yolculuğunu ele alır. Tamamlanmamış son cilt olan 10. ciltte ise Mısır ve Sudan’ı konu edinir.
1683 yılı, Evliya Çelebi’nin Seyahatname’deki son notlarını yazdığı yıldır. Ancak, bir süre sonra eserini tamamlayamadan ansızın hayatını kaybeder. Mısır’a vardığında mı yoksa yolda mı öldüğüne dair kesin bir bilgi bulunmamaktadır. Mezarı da bilinmez. Yaygın kanıya göre, 1685 yılında inzivaya çekildiği Mısır’da yaşamını yitirdiği düşünülmektedir.
Bilinen odur ki Evliya Çelebi, ömrünü yolculuğa adamış ve gördüklerini geleceğe aktarmak için eşsiz bir çaba göstermiştir. Bu çabası sayesinde, uzak bir geçmişe ışık tutmuş ve bizlere tarihin farklı bir anlatımını kendi gözünden yeniden deneyimleme fırsatı sunmuştur.
203 okunma