Yukarı
Halkbank Kültür ve Yaşam
fade
30422
post-template-default,single,single-post,postid-30422,single-format-standard,eltd-core-1.1.1,flow-ver-1.4,,eltd-smooth-page-transitions,ajax,eltd-blog-installed,page-template-blog-standard,eltd-header-standard,eltd-fixed-on-scroll,eltd-default-mobile-header,eltd-sticky-up-mobile-header,eltd-menu-item-first-level-bg-color,eltd-dropdown-default,wpb-js-composer js-comp-ver-5.4.7,vc_responsive

EL İŞÇİLİĞİNDEN MAKİNE ÇAĞINA KAYBOLMAYA YÜZ TUTMUŞ MESLEKLER

Teknolojinin hızla ilerlediği ve yaşam alışkanlıklarımızın köklü değişimlere uğradığı günümüzde, geçmişten bugüne uzanan birçok zanaat ve meslek sessizce unutuluyor. Bir zamanlar toplumların temel ihtiyaçlarını karşılayan ve kültürel kimliklerini yansıtan bu meslekler, artık yalnızca tarih sayfalarında veya nostaljik anılarda yer buluyor. Hakkâklik, divitçilik, nalbantlık gibi meslekler, el emeğinin, sabrın ve estetiğin somut birer örneğiydi. Bugün bu unutulmaya yüz tutmuş meslekleri hatırlamak ve onların hikâyelerine kulak vermek için sizlere bir liste hazırladık.

Basmacılık

Basmacılık, Anadolu’dan Hindistan’a, Orta Asya’dan Avrupa’ya kadar geniş bir coğrafyada yüzyıllar boyunca uygulanan önemli bir tekstil zanaatıdır. Pamuklu kumaşlara, kök boyalarla baskı yöntemiyle desenlerin işlendiği bu sanat, İpek Yolu aracılığıyla farklı kültürlere yayılmış ve Osmanlı Dönemi’nde özellikle Tokat, Bursa ve İstanbul gibi merkezlerde büyük bir gelişme göstermiştir. Ağaçtan oyulan kalıplarla desenlerin tek tek kumaşa aktarılmasıyla yapılan baskılar, kök boyalarla sabitlenip güneşte kurutulur. Bu yöntem, kumaşa hem doğal hem de uzun ömürlü bir renk kazandırır. Günümüzde basmacılık yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olsa da sürdürülebilirlik ve el yapımı ürünlere artan ilgi sayesinde yeniden canlanma yolunda ilerlemektedir.

Nalbantlık

Nalbantlık, atların ayak bakımını yapmak ve ihtiyaçlarını karşılamak için ortaya çıkan, köklü ve hayati öneme sahip bir zanaattır. Atların ulaşım, tarım, savaş ve ticaret gibi alanlarda yaygın olarak kullanıldığı dönemlerde, nalbantlar toplumun vazgeçilmez meslek gruplarından biriydi. Nalbantlar, atların tırnak sağlığını koruyarak onlara özel tasarlanmış nalları özenle takar. Bu işlem, atın ağırlığını dengeli bir şekilde taşımasını ve sağlıklı hareket etmesini sağlayacak hassasiyetle gerçekleştirilirdi. 19. ve 20. yüzyıllarda motorlu araçların yaygınlaşmasıyla birlikte atların kullanım alanları daralmış ve bu durum nalbantlık mesleğinin gerilemesine yol açmıştır. Günümüzde atlar daha çok spor ve turizm sektörlerinde yer aldığından nalbantlara duyulan ihtiyaç belirgin şekilde azalmış, bu da mesleğin ekonomik değerini düşürmüştür.

Hakkâklik

Tahta, maden veya taş üzerine oyma yaparak yazı yazan zanaatkârlara “hakkâk”, bu meslek dalına ise “hakkâklik” denir. Hakkâklar; el yazması kitaplar, levhalar, mezar taşları ve sanat eserleri üzerine yazı yazma ve süsleme işleriyle uğraşırlardı. Ayrıca, mühür yapımı ve önemli belgelerin işlenmesi gibi görevler de hakkâkların uzmanlık alanına girerdi. Özellikle mezar taşlarındaki ince işçilik, süslemeler ve kitabeler hakkâkların sanatında zirveye ulaştığı alanlardan biriydi. Camiler, medreseler, kütüphaneler ve evler için hazırlanan hat levhaları da onların elinden çıkardı. Devlet memurlarının ve tüccarların kullandığı mühürlerin oyulmasında da büyük ustalık sergileyen hakkâklar, Sanayi Devrimi’yle birlikte teknolojinin gelişmesi ve makineleşmenin yaygınlaşması sonucu eski ihtişamını kaybetti. Ancak bu köklü meslek, günümüzde bazı özel alanlarda ve sanat odaklı çalışmalarda hâlâ varlığını sürdürmektedir.

Divitçilik

Divitçi, Osmanlı Dönemi’nde yazı yazmaya yönelik geleneksel araçlar üreten zanaatkârlara verilen isimdir. Divit, içine mürekkep konulan ve yanında kalem saklanan bir tür kalemliktir. Genellikle pirinç, bakır, gümüş gibi metal malzemelerden veya taş gibi dayanıklı malzemelerden yapılırdı. Hem mürekkep haznesine hem de kalem için özel bir bölmeye sahip olan divit, taşınabilir bir yazı seti olarak işlev görürdü. Divitçiler yalnızca divitleri değil, aynı zamanda mürekkep hazneleri ve kalemler gibi yazı gereçlerini de özenle üretirdi. Özellikle hattatların ve kâtiplerin bu tür yazı araçlarına olan ihtiyaçları, divitçiliği önemli bir meslek hâline getirmişti. Divit, sadece bir yazı aracı değil, aynı zamanda sanatsal bir obje olarak da büyük değer taşıyordu. Modern yazı araçlarının yaygınlaşmasıyla birlikte divitçilik, günlük kullanımını kaybetmiş olsa da günümüzde koleksiyonluk ya da hediyelik eşya olarak hâlâ değerini korumaktadır.

Saraçlık

Saraçlar, atların arabaları çekmesini sağlamak için vücutlarına takılan bir dizi araç ve ekipman olan koşum takımları, hayvan eyerleri ve deri ürünleri üreten zanaatkârlardır. Deriyi işlemek için sıyırgı bıçağı, matkap ve teber gibi özel aletler kullanırlardı. Hayvan gücüne dayalı ulaşımın yaygın olduğu dönemlerde, saraçlık son derece önemli bir meslek koluydu. Ancak motorlu araçların yaygınlaşmasıyla birlikte hayvan gücüne duyulan ihtiyaç azalmış ve bu nedenle saraçlık mesleği büyük ölçüde yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalmıştır. Günümüzde az sayıda saraç deri çanta ve diğer el yapımı ürünler üreterek bu köklü zanaatı yaşatmaya çalışmaktadır. İstanbul’daki Saraçhane semti, bir zamanlar bu mesleğin merkezi olarak bilinir ve ismini de buradan almıştır.

Debbağlık

Debbağlık, her türlü deriyi çeşitli amaçlarla işleme zanaatıdır, bu işi yapan zanaatkârlara ise “debbağ” denir. Debbağlık, ham deriyi işleyip kullanılabilir hâle getirme zanaatıdır, yani deri üretiminin ilk aşamasını oluşturur. Saraçlık ise işlenmiş deriyi kullanarak eyer, kemer, çanta gibi çeşitli ürünler yapma sanatıdır ve bu noktada birbirinden farklılaşırlar. Deri ürünlerinin işlenmesi, temizlenmesi ve yumuşatılması gibi işlemleri gerçekleştiren debbağlar, deriyi kullanılabilir hâle getirmek için çeşitli kimyasal işlemler ve teknikler uygular. Bu meslek, geçmişte özellikle hayvancılık ve deri üretiminin yoğun olduğu bölgelerde oldukça yaygındı. Bir zamanlar İstanbul’da en kalabalık esnaf gruplarından birini oluşturan debbağlar, deri işleme zanaatını lonca sistemi içinde sürdürüyordu. Günümüzde ise debbağlık mesleği sanayi sitelerinde gerçekleşmektedir.

Kalafatçılık

Kalafatçılık, gemi ve teknelerin su sızdırmazlığını sağlamak için gövde aralıklarının çeşitli malzemelerle doldurulup koruma altına alınmasına dayanan, denizcilik tarihinin en eski mesleklerinden biridir. Bu zanaat, ilk olarak antik çağlarda Akdeniz medeniyetlerinde ortaya çıkmış ve zamanla gelişerek Yunan, Roma ve Osmanlı Dönemleri’nde büyük önem kazanmıştır. Ahşap gemilerin deniz taşımacılığının temelini oluşturduğu bu dönemlerde, kalafatçılar gemilerin dayanıklılığını ve güvenliğini sağlamak için vazgeçilmez hâle gelmiştir. Osmanlı İmparatorluğu’nda, özellikle tersanelerde yoğunlaşan kalafatçılık, ticaret ve donanma gemilerinin bakım ve onarımında önemli bir rol üstlenmiştir. 19. yüzyılda çelik ve metal gövdeli gemilerin yaygınlaşması, kalafatçılığın eski önemini yitirmesine yol açmıştır. Metal gemilerde kaynak ve perçin teknolojilerinin kullanılmasıyla da ahşap gemilere olan talep azalmıştır. Ancak kalafatçılık, günümüzde hâlâ geleneksel ahşap teknelerde uygulanmaya devam etmektedir. Özellikle yatçılık ve turistik amaçlarla kullanılan ahşap teknelerde bu zanaat hâlâ değerini korumaktadır.

 1,043 okunma

Derya Ülkar