BİNLERCE YILLIK TIP TARİHİNDEN SATIR BAŞLARI
Tıp Bayramı, ülkemizde her yıl Mart ayının 14’ünde kutlanıyor. Bu tarihte kutlanması ise “Türkiye’de modern tıp eğitiminin başladığı gün” olarak kabul edilmesinden ileri geliyor. Osmanlı saray hekimi Mustafa Behçet Efendi’nin önerisiyle açılan tıp okulu “Tıphane-i Amire ve Cerrahhane-i Amire”, 14 Mart 1827’de eğitim hizmetine başlamış, ilk kutlama ise 14 Mart 1919 yılında gerçekleşmişti. Biz de 14 Mart Tıp Bayramı’nı, tıp tarihindeki binlerce satır başından birkaç tanesini hatırlayarak kutluyor, hekimlerimiz başta olmak üzere tüm sağlık görevlilerine emekleri için şükranlarımızı sunuyoruz.
Tıp tarihinde, hastalıkların doğru ilaçlarını bulabilmek adına bitkilerden yararlanıldığı bilinmekte fakat uygulamaların ilk dönemlerine dair net bir zaman dilimi verilememektedir. Tıbbi bilgiler konusunda en eski belge, M.Ö. 1550’lerde yazıldığı düşünülen ve bir mumyanın kucağında bulunan Ebers Tıp Papirüsü’dür. Eski Mısır’a ait tıp bilgilerinin yazılı olduğu papirüste, 700 drog(*) ile 811 reçete bulunmaktadır.
(*)Drog, hayvan ve bitkilerden kurutularak veya özel metotlarla toplanarak elde edilen, eczacılık ve kısmen sanayide kullanılan ham maddedir.
Eski dönemlerden günümüze ulaşan en önemli tıp belgeleri arasında, “Tıbbın Babası” unvanına sahip Hipokrat’ın adını taşıyan “Hipokrat Yemini” de yer almaktadır. Tıbbi etik konularına değinen bu yeminin Hipokrat’ın öğrencilerinden biri tarafından yazıldığı düşünülmektedir. Hipokrat Yemini zaman içinde değişikliklere uğramıştır ve günümüzdeki modern formuna kavuşmuştur. Hekimlik mesleğine adım atan tıpçılar, doğrudan Hipokrat Yemini olmasa da tıbbi etik doğrultusunda hareket edeceklerini beyan ettikleri bir yemin etmektedirler.
Tıp tarihinin özellikle Orta Çağ’a denk gelen dönemine Müslüman bilim insanları damgasını vurmuştur. Özellikle 10. yüzyılda dünyaya gelen ve İslam Altın Çağı’nın önemli doktorlarından olan İbn-i Sina’nın “El-Kanun fi’t-Tıb” (Tıbbın Kanunu) isimli eseri Orta Çağ’ın tıp konusundaki en önemli eseri olmuş, yüzyıllarca üniversitelerde kaynak kitap olarak okutulmuştur. Bu aşamada, aynı zamanda bir hekim olan İbn-i Rüşd’ün yaptığı çevirilerin önemine de vurgu yapmak gerekmektedir. Kendisi, farklı uygarlıkların tıp alanındaki çalışmalarını Arapçaya tercüme ederek bilim insanlarının aydınlanmasında ve tıbbın bu bilgiler ışığında gelişmesinde kilit rol oynamıştır.
Tıp tarihinde, Avrupa’da kurulan ilk tıp okullarından olan Salerno Tıp Okulu (La Scuola Medica Salernitana) da eğitim kurumu kimliği ve sosyal yapısıyla önemli bir yere sahiptir. Kuruluşunda Müslüman, Hıristiyan ve Musevi bilim insanlarının yer aldığı bilinen Salerno’da kadınların da bulunuyor olması, Orta Çağ şartları düşünüldüğünde ilerici bir yaklaşım olarak kabul edilmektedir. Güney İtalya’nın Salerno kentinde kurulan okul, 11. ve 12. yüzyılda Avrupa, Asya ve Kuzey Afrikalı tıp öğrencilerine hizmet verdi.
Eski çağlardan modern tıp tarihine uzanan süreçte ilklere imza atan ya da çalışmalarıyla öne çıkan çok sayıda isim gelip geçmiştir. Mondino de Liuzzi, 14. yüzyıl başlarında insan kadavrasına diseksiyon uygulayan hekim olmuş, Andreas Vesalius 16. yüzyılda anatomi çalışmalarını resimli bir kitapta toplamış, Giovanni Battista Morgagni 18. yüzyılın ilk yarısındaki çalışmalarıyla “modern patolojik anatominin ve klinik tanıya dayalı tıbbın babası” olarak görülmüştür. Tüm bu süreçte otopsi yaygınlaşmış, muayene edilmenin önemi ortaya çıkmış ve operasyonlardaki başarı oranı yükselmiştir.
Tıbbın gelişiminde önemli rol oynayanlar arasında hekimler, bilim insanları kadar mucitler de önemli bir paya sahiptir. Örneğin, mikroskop fikrinin doğmasını sağlayan Hans Janssen ile Zacharias Janssen gözlük üreticisi olan bir baba ve oğuldur. İki merceğin, tek olana nazaran nesneleri daha fazla büyütebildiği tezinden yola çıkarak, bilinen ilk optik mikroskopu 16. yüzyılın sonunda icat etmişlerdir. Bilim insanı Robert Hooke ise 17. yüzyılda Christopher Cock’un yardımıyla bu mikroskopu geliştirmiş ve mercek altında incelediği canlılara ilişkin gözlemlerini Micrographia isimli kitapta toplamıştır.
Tıp tarihinden, “penisilin”in mucidi Alexander Fleming’den, kuduz aşısının mucidi Louis Pasteur’e çok sayıda isim gelip geçti. Tüm insanlığın faydasına olan bu tür buluş ve çalışmaların ödüllendirilmesi ise 20. yüzyılın başına denk gelmektedir. İsveçli kimyager ve mühendis Alfred Nobel’in kurduğu vakıf tarafından verilen Nobel Ödülü’nün, tıp alanında ilk sahibi Emil Adolf von Behring olmuştur (1901). 2021 yılının Nobel Tıp Ödülü’nü ise “ısı ve temas reseptörlerinin keşfi” nedeniyle David Julius ve Ardem Patapoutian kazanmışlardır.
4,307 okunma