
KEMAL SUNAL SİNEMASINDA MİZAH
Kemal Sunal… Unutulmaz filmleriyle hafızamıza kazınan, aramızdan ayrılalı 25 yıl olsa da her izleyişte evimizin neşesi olmaya devam eden o tanıdık yüz. Ekrana yansıyan samimiyeti ve oyunculuğuyla Türk sinemasının unutulmaz isimlerinden biri. Gelin, yalnızca bir dönemin değil, kuşaktan kuşağa tanınan Kemal Sunal filmlerini ve bu filmlerle sinema tarihimizin gelişimini beraber inceleyelim.

Türkiye’de mizahın kökleri, Karagöz-Hacivat gibi geleneksel gölge oyunlarına, meddah anlatılarına, orta oyunlarına ve Keloğlan hikâyelerine kadar uzanır. Halkın gündelik yaşamından beslenen bu anlatılar, zamanla radyo skeçlerinden tiyatro sahnesine, oradan da sinema perdesine taşınır. 1970’li yıllara gelindiğinde Türk sinemasında yeni bir güldürü dalgası filizlenmeye başlar. 1972’de Yeşilçam’a adım atan Kemal Sunal, Keloğlan’ın saflığını, Karagöz’ün eleştirel mizahını ve halkın zekâsını harmanlayarak sinemaya yepyeni bir karakter kazandırır. Böylece, Türk sinemasında güldürünün yeni bir evresi, yani “Şabanlaşma” dönemi başlamış olur.

Kemal Sunal’ın 1972-1975 yılları arasında yer aldığı “Tatlı Dillim”, “Salak Milyoner”, “Hanzo” gibi filmler, fiziki mizahın, abartılı mimiklerin ve saf komedinin öne çıktığı yapımlardır. Ancak bu kahkahaların altında Anadolu’nun yoksulluğu, iyimserliği ve umut dolu sesi yankılanır. Asıl çıkışını Hababam Sınıfı (1975) filmindeki “İnek Şaban” karakteriyle yapan Sunal sadece bir oyuncu değil, toplumun içinden gelen bir temsil hâline gelir. Bu dönemin Şaban’ı alaya alınmaz; sevilir, sahiplenilir ve izleyici onda kendini bulur.

1976-1981 yılları arasında çekilen “Kapıcılar Kralı”, “Süt Kardeşler” ve “Umudumuz Şaban” gibi filmlerle Kemal Sunal sinemasının etkisi zirveye ulaşır. Geniş kitlelerin sevgisini kazanan bu filmlerde köylü Şaban şehirle tanışır. O artık sadece saf biri değildir; dürüstlüğünü korurken, sistemin açıklarını görebilecek kadar da deneyimlidir. Maddi zorlukları, sınıfsal uçurumları ve küçük insanların büyük mücadelelerini hem komik hem de anlamlı bir şekilde yansıtan Şaban; uyanıklığı, aklı ve vicdanı sayesinde çoğu zaman çevresine ders verir, seyirciye ise ilham kaynağı olur. Bu yıllar, Şaban’ın büyüyüp toplumla daha doğrudan konuşmaya başladığı, sokaktaki herkesin sesi olduğu, halkın vicdanı ve mizahı hâline geldiği bir dönemin başlangıcıdır.

1982-1989 yılları arasında, “Şendul Şaban”, “Düttürü Dünya” ve “Deli Deli Küpeli” gibi filmlerle Kemal Sunal sinemasındaki dönüşüm derinleşir ve genişler. Bu dönemde mizah; artık sadece güldürmekle kalmaz, sorgulamak, rahatsız etmek ve düşündürmek için de bir araç hâline gelir. Sunal, güldürünün ardına saklanmadan, onu açık bir toplumsal eleştiri aracına dönüştürür.

1990’lı yıllar hem Türk sinemasının hem de Kemal Sunal’ın kariyerinde önemli bir kırılma noktası olur. Özel televizyonların yükselişi, video-kaset kültürünün yaygınlaşması ve Hollywood’un etkisiyle popüler sinema anlayışı hızla değişir. Kemal Sunal, bu dönemde “Koltuk Belası”, “Varyemez”, “Boynu Bükük Küheylan” gibi oynadığı filmlerde daha ciddi, doğrudan ve dramatik bir anlatıma yönelir. Ayrıca dizilerde rol alarak televizyon izleyicisiyle de buluşur.

Kemal Sunal hayat verdiği karakterlerle sadece bir oyuncu değil, halkın sesi olmayı başaran bir anlatıcıdır. Bu yönüyle, filmleri yıllar geçse de toplumun belleğinde canlı kalan bir ayna ve kalplerde yer eden bir kültür mirasıdır.
131 okunma