Sizi Çocukluğunuza Götürecek Oyunlar
Sokaklarda koşup oynayıp, kire pasa bulanıp, sürekli söküklerimizi diken annelerimizden 40 kere azar işitmekti çocuk olmak. Sokaklarda sek sek, beştaş, topaç, misket oynamaktı çocuk olmak. Şimdi telefonla, tabletle binbir bilgisayar oyunuyla büyüyen çocukların ne yazık ki bilmediği, sizi çocukluğunuza götürecek eski sokak oyunlarını sıraladık.
“28, 29, 30… Önüm, arkam, sağım, solum sobe, saklanmayan ebe!” diyerek başlayıp her birimiz bir tarafa kaçışırdık. İçimiz kıpır kıpır bir yerde gizlenirken etrafı kolaçan eder, heyecanla nefesimizi tutardık.
Gözlerini bağladığımız arkadaşımızın etrafında halka olur, hoplar, zıplar ve şarkılar söylerdik. Önünü göremeyen ebeyle uğraşır, “Bil bakalım biz kimiz, elindeki değnekle göster bizi körebe.” diye koşuştururduk.
Pek çoğumuz resim yapmayı sek sek oynamak için yere çizdiğimiz şekillerden öğrendik. Tek ayak üzerinde zıplarken düştük, kalktık ama asla pes etmedik.
Hiçbir şey bulamazsak taşla oynardık. Taşın birini havaya atıp diğerlerini yakalamak elbette büyük maharet isterdi ama bu mahareti kazanmak için bol bol çalışmaktan asla geri kalmazdık.
Rengârenk topaçlarımız çocukluğumuzdaki en kıymetli oyuncaklarımızdan biriydi. Topacı var gücümüzle fırlatır ve başında ellerimizi kavuşturup diğerinden daha uzun süre dönmesi için dua ederdik.
Renk renk misketleri yan yana dizip seyretmesi bile ayrı bir keyifti. İstediğimiz misketi almak için tüm maharetlerimizi göstermeye çalışır, yeri gelir yerlerde yuvarlanırdık.
Bu oyunda marifet çeliği yerden kaldırmakta değil onu havada vurabilmektedir. Acemiler sabahtan akşama kadar ellerindeki çomakla çeliği havada vurabilmek için çalışırlardı, bunu başaranlar ise büyük abilerin kurduğu takımlarda yer alabilirdi.
İstop! Dendiğinde zaman da dururdu bizim için. Heyecanla ebenin kimin ismini söyleyeceğini beklerdik. Belki de kendi adımızı duyduğumuzda en heyecanlandığımız anlar istop oyunlarıydı.
Mendilin yanı başında karşı karşıya gelerek kaş göz yapar, rakibimizin dikkatini dağıtır, bazen de onu gülme krizine sokardık. Mendili kapma taktikleri gibi bu oyunun eğlencesi de sonsuzdu.
Fotoğraf: Gettyimages
Belki de ebe olmayı hiç istemediğimiz tek oyundu. Arkadaşlarımız sırtımızdan atlarken keyifle: “Birdirbir yerin dibine gir, ikidir iki ormandaki tilki, üçtür üç yapması pek güç.” şeklinde ilerleyen birbiriyle kafiyeli tekerlemeler söylerdi. Sonunda biraz sırt ağrısı olsa da sokakta geçirilen o birkaç saat paha biçilemezdi.
Sert gelen bir toptan sıyrılmak hiç de kolay değildi. Bunun için hem kıvrak olmak hem de topun nereye sekeceğini tahmin etmek gerekirdi. Bize hayatta atik davranmayı öğreten yakar top en popüler çocuk oyunlarından biriydi.
6,800 okunma