FATİH GEZİ REHBERİ
Fatih; başlı başına “İstanbul” denebilecek bir ilçe. Üzerine bir gezi rehberi oluşturmaya kalktığınızda ufak bir kitapçık hazırlamanızı gerektirecek kadar büyük ve çok yönlü bir yerleşim… Sadece aşağıda sıraladığımız yerler bile onun nasıl bir tarihi ve kültürü sırtladığını anlatmaya yeterli… Olabilecek en hızlı Fatih turuyla karşınızdayız.
Fatih ilçesinin önemli bir kısmı kentte ilk yerleşimin olduğu bölgelere yani Eski İstanbul’a karşılık gelmekte. Burası Roma’nın, Bizans’ın ve elbette Osmanlı’nın izlerini sürebileceğiniz Tarihi Yarımada’dır ve bu coğrafyanın dünyaca ünlü mekânlarından biri Topkapı Sarayı’dır. Dolayısıyla Fatih’i gezmeye Tarihi Yarımada’dan, bilhassa 600 yıllık Osmanlı İmparatorluğu’nun 400 yıl boyunca yönetim merkezi olmuş Topkapı Sarayı’ndan başlamak düşünülebilir.
Topkapı Sarayı’ndan geçiş yapılacak adres ise 10 dakika yürüyüş mesafesinde olan Gülhane Parkı olabilir. Osmanlı döneminde sarayın dış bahçesi olan, 1912 yılında park haline getirilerek halka açılan mekân, ağaçların arasından yürüyerek Boğaz’a kadar inmeye ve dünyanın en güzel manzaralarından biriyle buluşmaya fırsat verir. Ayrıca parkın içinde yer alan İslam Bilim ve Teknoloji Tarihi Müzesi de mutlaka görülmelidir.
17.yüzyıl Osmanlı’sından günümüze kalan, Batılıların Blue Mosque yani Mavi Camii olarak bildiği ve yine Tarihi Yarımada’da konumlanmış Sultanahmet Camii sadece Fatih’in değil İstanbul’un simge yapıları arasında yer alır. Sedefkâr Mehmed Ağa tarafından yapılan cami aslında bir külliyenin parçasıdır ve bu külliye, arastası, çeşmesi, sebili, türbesi, imarethanesi, hamamı ile şehrin en büyük tarihi yapılarından biridir. Adını camiden alan Sultanahmet Meydanı ve çevresi de gezi güzergâhı içine dâhil edilmelidir.
Tarihi Yarımada’yı hakkıyla gezebilmek için birkaç günün bu geziye ayrılması yerinde olacaktır. Çünkü dünyanın göz bebeği Ayasofya bile tek başına birkaç saatinizi alabilir. Buraya kadar gelmişken güney batısındaki Bazilika Sarnıcı ya da bilinen adıyla Yerebatan Sarayı görülmeden geçilmemelidir. 6. yüzyılda Bizans İmparatoru I. Justinianus tarafından yaptırılan yeraltı sarnıcı içindeki devasa sütunlar ve sütun başlıkları ile fantastik bir mekân görüntüsü çizmektedir.
Tarihi Yarımada’nın içlerine doğru girildikçe Beyazıt semti ve bu semtte gezilebilecek pek çok nokta karşımıza çıkar. Beyazıt Camii, Nuruosmaniye Camii, Beyazıt Kulesi, Sahaflar Çarşısı… Tabii ki bu semtin en ünlü yapısı dünyanın da en eski kapalı çarşısı olarak ün yapmış olan Kapalıçarşı’dır. Binlerce dükkân barındıran ve bu dükkânlarda satılan ürünlerle rengârenk bir dünya oluşturan Kapalıçarşı yerli ya da yabancı turistlerin tek bir tatilde birkaç kere uğradığı ender mekânlardandır.
İstanbul şehrinin siluetini çizen camilerin başında Süleymaniye gelir. 16. yüzyıl eseri olan bu cami hem şehre hâkim konumu hem de mimarisi ile göz kamaştırır. Kanuni Sultan Süleyman tarafından Mimar Sinan’a yaptırılan Süleymaniye Camii dört başı mamur Süleymaniye Külliyesi’nin en nadide parçasıdır. Mimar Sinan’ın “kalfalık eserim” dediği yapı, usta mimarın kendi türbesi ile Sultan Süleyman ve Hürrem Sultan’ın türbelerine de ev sahipliği yapmaktadır. Fatih’teki Süleymaniye semti adını içinde yer alan bu eserden almaktadır.
“Kimse, Patrike tahakküm etmesin, kim olursa olsun hiçbir kimse kendine ilişmesin…” diye devam eden sözler Fatih Sultan Mehmet’in çıkardığı fermanda geçmekte ve fermana konu olan mekân İstanbul Rum Ortodoks Patrikhanesi’ne karşılık gelmektedir. Bir Fatih gezi rehberinde olması gereken yerler arasında hem bu kilise hem de içinde yer aldığı Fener semti mutlaka yer almalıdır. Fener’le iç içe geçmiş Balat semti de listede olması gereken diğer tarihi yerleşimlerden biridir.
7,346 okunma