MİMARİNİN TARİHTEKİ ÖZEL VE FARKLI İSİMLERİ
Antik çağlardan günümüze inşa edilen birçok mimari yapıda insanlığın bilgi birikiminin, düşünsel dünyasının, estetik ve sanata bakışının izlerini sürmek mümkündür. Bu yüzden dünyanın farklı yerlerinde karşımıza çıkan kimi yapılar insanlığa mal edilirler. Ayasofya, Tac Mahal, Notre Dame Katedrali, Pisa Kulesi ve niceleri… Bu gibi eserlerin zihinlerde belirmesini, tasarlanmasını ya da yapılmasını sağlayan çok sayıda önemli mimar gelip geçti dünyadan… Bu listemiz tarihte mimariye farklı katkılar sunmuş özel isimlere ait…
1489’da Kayseri’de doğup 1588’de İstanbul’da hayatını kaybeden Mimar Sinan, 99 yıllık ömrünün 49 yılını üç kıtada egemenlik kuran Osmanlı İmparatorluğu’nun başmimarı olarak geçirdi. Çıraklıktan ustalığa uzanan hikâyesinde diyar diyar dolaşıp eserler restore etti, dünyanın gözdesi İstanbul’un evleri, caddeleri, sokaklarıyla ilgilendi, imza attığı eserlerle kendinden sonraki mimarlara eşsiz bilgiler ve ilham aktardı. Osmanlı mimarisi Selimiye Camii, Süleymaniye Camii, Haseki Külliyesi ve nicelerini tasarlayan mimarın adıyla yüceldi. Koca Sinan’ın bir eserinin (Büyükçekmece Köprüsü) üzerindeki imzası ise şöyleydi: Değersiz ve muhtaç kul, Saray özel mimarlarının başkanı.
İtalyan ressam, heykeltıraş, mimar ve şair Michelangelo di Lodovico Buonarroti Simoni 1475-1564 yılları arasında yaşadı. Adem’in Yaratılışı resmi ve Davut heykeli gibi başyapıtlar onun eseri ve günümüzde daha çok bu alandaki üretimleriyle tanınmakta. Oysa 1535 yılında Papa’nın heykeltıraşı ve mimarı olan Michelangelo neredeyse son 20 yılını tamamen mimariye vermişti. Aziz Petrus Bazilikası’nın kubbesini tasarladı fakat tamamlandığını göremeden hayata veda etti. Tıpkı resim ve heykelde olduğu gibi mimari üretimlerine de kişiliğini yansıtan sanatçı, Rönesans kuralcılığından öznelliğe geçişin, yani maniyerizmin öncüsü oldu.
Antoni Placid Guillem Gaudi i Cornet, 1852-1926 yılları arasında yaşayan Katalan bir mimardı. “Bu diplomayı bir deliye mi yoksa bir dâhiye mi verdiğimizi kim bilebilir? Bunu bize zaman gösterecek.” notunu Gaudi’nin mimarlık diploması üzerine yazan kişi ise öğretmeni mimar Elies Rogent oldu. Barcelona’daki sokak lambaları ve bir eldiven imalatçısının vitrin tasarımıyla başladığı mesleğinde sürreal olarak tanımlanabilecek çok sayıda eser üretti. Casa Batllo binası, Güell Parkı, La Sagrada Familia bazilikası ve diğerleri… Art Nouveau akımının İspanya’daki öncüsü Gaudi’nin doğadan ilham alarak süslediği bu yapılar hala insanlığın hayal gücünü zorluyor.
Mimar Antonio Manetti, yazdığı Filippo Brunelleschi biyografisinde şu cümleye de yer verir: “Bu adam, yüz yıllardır yolunu şaşırmış olan mimarlığı yenileştirmesi için bize Tanrı tarafından gönderildi.” Michelangelo’ya nereye gömülmek istediği sorulduğunda ise cevabı, “Brunelleschi’nin yapıtını sonsuza kadar seyredebileceğim bir yere” olur. 1377-1446 yılları arasında yaşayan İtalyan mimar ve heykeltıraş Brunelleschi Floransa Katedrali’nin kubbesi gibi olağanüstü eserler imza atmış, döneminde en çok tercih edilen Gotik üsluptan uzak durarak Rönesans mimarisinin öncülüğünü yapmıştır. Tasarladığı yapıların inşasının hızlı bir şekilde gerçekleşmesi için mekanik araçlar da icat eden mimar, perspektif çizimin de mucididir.
Farsça ve Arapçadan türeyen hezârfen ya da Yunancadan türeyen polimat kelimeleri birden çok alanda ihtisas yapmış kişiler için kullanılıyor. 1452’de İtalya’da doğup 1519’da Fransa’da hayatını kaybeden Leonardo di ser Piero da Vinci de işte böyle bir kişiydi. Resim, heykel, mimari, mühendislik, anatomi, mekanik, jeoloji, paleontoloji, matematik, fizik, astronomi gibi alanlarda uzmanlaşan Da Vinci homo universalis, yani evrensel insan kimliğiyle günümüzde pek çok mimara ilham vermeye devam ediyor. Mona Lisa’nın ressamı Leonardo, 500 yıl önce İstanbul için de bir köprü tasarlamış, Galata’ya yapılmasını önerdiği köprü için dönemin padişahı II. Bayezid’e mektup dahi yollamıştı.
1,186 okunma