Yukarı
Halkbank Kültür ve Yaşam
fade
17858
post-template-default,single,single-post,postid-17858,single-format-standard,eltd-core-1.1.1,flow-ver-1.4,,eltd-smooth-page-transitions,ajax,eltd-blog-installed,page-template-blog-standard,eltd-header-standard,eltd-fixed-on-scroll,eltd-default-mobile-header,eltd-sticky-up-mobile-header,eltd-menu-item-first-level-bg-color,eltd-dropdown-default,wpb-js-composer js-comp-ver-5.4.7,vc_responsive

Karanlık Dünyasında Çiçekler Açtıran Âşık: Veysel Şatıroğlu

Dostlar beni hatırlasın diyerek göçtü bu dünyadan ama bırakın hatırlanmayı yaşadığı coğrafyada onu tanımayan, sazıyla sözüyle anmayan nerdeyse kalmadı. Fiziksel olarak görmüyor olmasına rağmen insan ruhunun zayıf ve erdemli taraflarını en iyi o görüp anlattı. Türküleriyle hala aramızda olan Âşık Veysel’i şimdi de yaşam hikâyesinden başlıklarla karşınıza getiriyoruz.

Kendi cümleleri ile gözlerini kaybedişi

“Çiçeğe yatmadan evvel anam güzel bir entari dikmişti. Onu giyerek beni çok seven Muhsine kadına göstermeye gitmiştim. Beni sevdi. O gün çamurlu bir gündü, eve dönerken ayağım kaydı ve düştüm. Bir daha kalkamadım. Çiçeğe yakalanmıştım… Çiçek zorlu geldi. Sol gözümde çiçek beyi çıktı. Sağ gözüme de, solun zorundan olacak, perde indi. O gün bugündür dünya başıma zindan.”

Gözlerini kaybettiğinde sazına kavuştu

Sivas ili Şarkışla ilçesi Sivrialan köyünde dünyaya geldiğinde yıl 1894’tü. Çiçek hastalığından kaybetmeden önce iki kız kardeşi vardı Veysel’in. Kendisinin de ifade ettiği gibi yedi yaşında bir gözünü kör edip diğerinin büyük hasar almasının nedeni aynı hastalıktı. Hasarlı gözü tedavi edilecek iken talihsiz bir kaza ile onu da tamamen kaybetmişti. Çiftçi olan babası çocuğunu biraz olsun mutlu etmek için bir saz hediye etti.

Öyle ya da böyle “âşık” olacaktı

Âşıkların bol olduğu bir coğrafyada dünyaya gelmek belki de en büyük şansıydı. Önce onların türkülerini çalıp söylemeye başladı. Sonra sazına kendi cümleleri eşlik etti. Yalın Türkçesi ile kader dedi, umut dedi, sevin dedi, çalışın dedi, insanın zaaflarını dile getirip doğanın vefasından söz etti. Uzun İnce Bir Yoldayım türküsünü yazdığında 49 yaşındaydı.

Âşık Veysel’in dünyasını genişleten şair

Yazıp söyledikleriyle geniş bir dünyası olduğunu gösteren Veysel’in somut dünyasını genişleten ise şair ve öğretmen Ahmet Kutsi Tecer oldu. O dönem Sivas Maarif Müdürü olarak görev yapan Tecer, 1931 yılında ilk kez düzenlenen Halk Şairleri Bayramı’nda Âşık Veysel’le tanışmış, sonrasında onun Köy Enstitülerinde saz öğretmenliği yapmasını sağlamış, sanat çevresiyle diyaloğunun artmasına zemin hazırlamıştı.

Uzun ince bir yolda

Hüsranla biten 8 yıllık bir evliliğin ardından çocuklarının annesi torunlarının büyükannesi olacak Gülizar Hanım’la ömürlük bir evlilik gerçekleştirmişti. Bakın çocuklarından biri yıllar sonra nasıl anlatacaktı Veysel’i: “Çocuklarının saçlarını tarar, boylarını ölçerdi. Bizimle her zaman oyun oynardı. ‘Gelin çocuklar halay çekelim’ derdi. Türkü söylerdik biz o da dönerdi, yüreğiyle görürdü. Aklına şiir geldiği zaman yazdırırdı babam.”

Benim sadık yârim kara topraktır

Çocuklarına “kuzum” diye seslenen, yemeklerden en çok kuru fasulyeyi seven, şiirlerini genellikle gece üreten Veysel Şatıroğlu 21 Mart 1973’te doğduğu köyde vefat etti. “Her kim olursa bu sırra mazhar / Dünyaya bırakır ölmez bir eser / Gün gelir Veysel’i bağrına basar / Benim sadık yârim kara topraktır.” dizelerindeki gibi ölmez eserler bırakmış, onu anlayanlar bağrına basmış ve o da sonunda sadık yârine kavuşmuştu.

Evi müze, sureti heykel

Sivas’tan başlayıp tarihi önemi bulunan Gülhane Parkı’na kadar birçok yere heykeli dikilen ozanın doğup büyüdüğü ev günümüzde Âşık Veysel Müzesi olarak ziyaret ediliyor. Şiirleri, Deyişler, Sazımdan Sesler, Dostlar Beni Hatırlasın kitaplarında okuyucusuyla buluşurken, türküleri yaşlı-genç birçok sanatçının sesinde yaşıyor. Farklı müzik türleri Âşık Veysel dizeleriyle onurlanırken dostları onu hala hatırlıyor.

 3,478 okunma

akin aksoy