İSPANYA’DAKİ İSLAM MİMARİSİ: ELHAMRA SARAYI
Elhamra Sarayı anlatılırken en çok kullanılan ifadelerdir; “şiir gibi”, “masal gibi”, “rüya gibi”, hatta ve hatta “cennet gibi” … Tesadüflere yer bırakmayan zarif mimarisiyle, yüzlerce yıldır Batı’nın ve Doğu’nun gözde yapılarından olmayı sürdüren Elhamra Sarayı’nı biraz daha yakından tanımaya ne dersiniz?
Elhamra Sarayı, İspanya’nın Endülüs Bölgesi’ndeki Granada şehrinde yer almaktadır. Yapı, Darro ve Henyil Vadileri arasındaki Sabika Tepesi üzerinde inşa edilmiştir. Yeşillikler içindeki konumuyla manzaraya hâkim durumdadır. Elhamra, Arapçada “kızıl” anlamına gelmekte, yapının bu ismi, inşasında kullanılan ve kızıla çalan kil harçtan aldığı düşünülmektedir.
İspanya’daki son İslam devleti Nasrîler (1232-1492) tarafından yapılmış olması, Elhamra Sarayı’nı Müslümanlar için Batı’daki pek çok esere kıyasla özel kılmaktadır. Sarayın yerinde ilk olarak, Kurtuba Emîri Abdullah’ın 9. yüzyılda yaptırdığı küçük çaplı bir kale olduğu, zamanla bu kalenin genişletildiği ve bugünkü görkemli halini hükümdarlık sarayına dönüştürüldüğü 14. ve 15. yüzyıllarda, bilhassa I. Yusuf (1333-1354) döneminde aldığı biliniyor.
Elhamra Sarayı’nın hâkimiyeti şehirle birlikte İspanyollara geçtikten sonra, yapının korunması için kimi hükümdarlar özel ilgi göstermiş, V. Carlos gibi kimi hükümdarlar ise sarayın içine farklı bir üslupta saray yaptırmaya, bazı yerleri yıktırmaya kalkışmıştır. Sarayın, tarih içinde hiç ilgi görmediği dönemler de olmuştur. 19. yüzyılın sonlarından itibaren, hukuki statüsü köklü esaslara bağlanmış ve böylece günümüze kadar korunabilmiştir.
Dışarıdan nispeten sade görünen Elhamra Sarayı, içine doğru ilerledikçe karmaşık yapısı ve dantel gibi işlenmiş duvar, tavan ve sütunlarıyla insanı etkisi altına almaya başlar. Süsleme sanatının en güzel örneklerinin verildiği eserin mimarisinde, dünya hayatı, ahiret ve cennet fikrinden ilham alındığı ileri sürülmektedir. Elhamra’nın büyüleyiciliğini, İspanya’daki elçilik görevi sırasında yazdığı yazı ile Yahya Kemal Beyatlı şöyle anlatmaktadır…
“… Elhamra’ya basit bir dış kapıdan giriliyor. Girerken harikulade bir mekân içine girileceğinin farkına bile varılmıyor. Girdikten sonra bir âlemden başka bir âleme geçmiş, sanki bir rüyanın ortasına düşmüş gibi gözlerimi kapadım ve açtım, öylesine bir hayret içindeydim. Bu şaşkınlık, daireden daireye geçtikçe arttı. Nazar değmemiş bir beyazlık içinde, sülüs bir yazı sarmaşığı gülümseyen bir güzellikle bütün duvarları sarmış; nakışın ve oymanın hudutsuz oyunları, tavanların derinliklerine kadar her tarafı örtmüş, ama her taraf yine de bembeyaz görünüyor.”
Elhamra Sarayı’nı gezerken kitabelerin kesinlikle atlanmaması gerektiği söylenir. Kimisi bir duvarın tamamını kaplayan bu kitabelerde bilgilendirici metinlerin yanı sıra Kur’an ayetleri, Müslüman şairlerin şiirleri yer almaktadır. Elhamra Sarayı, çok sayıdaki oda ve salonları, açık ve kapalı avluları kadar fıskiyeli havuzların, akar çeşmelerin donattığı yemyeşil bahçeleri ile de etkileyicidir.
Yapıyı görmeye gelen turistler, doğayla iç içe hissettiren yeşil alanın nefes kesen manzarasını izlemek ve sarayı tam anlamıyla gezebilmek için geniş zaman ayırmaktadır. Bu yönüyle Elhamra Sarayı’nda özellikle turizm sezonunda uzayıp giden ziyaretçi kuyruklarına şaşırmamak gerekmektedir.
8,984 okunma