İPEĞİN DESTANSI HİKÂYESİ
İpeğin kozadan çekilip kumaş olarak dokunmasına M.Ö. 2600 yıllarında Çin’de başlanmıştır. Bir zamanlar altından daha değerli görülen ipek, Çin’den Avrupa’ya uzanan antik ticaret yolu “İpek Yolu”na da ismini vermiştir. Bu kumaşın hikâyesi sadece tekstil tarihinin değil, aynı zamanda kültürel ve ekonomik gelişimin de önemli bir parçasıdır. Doğanın sunduğu en zarif hediyelerden biri olan ipeğin kozadan başlayan muhteşem serüvenini yazımızda okuyabilirsiniz.
Dişi ipek böceği dut ağacına 200 ile 500 yumurta bıraktıktan sonra ölür. Minik tırtıllar yumurtadan çıkar çıkmaz dut yaprağıyla beslenmeye başlar ve hızla büyüyerek 20-30 günde 7-8 santimetreye ulaşır. Büyümesi tamamlanınca yemeyi bırakır ve incecik ipek liften çevresine bir koza örer. Bir kozadan 450 ile 900 metre arasında iplik çıkabilir. Bu iplikler tezgâhlarda dokunarak kumaş haline gelir.
İpek böceği, yumurtaları için özellikle dut ağacını tercih eder çünkü dut yapraklarında flavonoidler bolca bulunur. Flavonoidler bitkilere sarı, turuncu, kırmızı gibi parlak renkleri veren; insan ve hayvanlar için de antioksidan işlevi olan moleküllerdir. Hücrelerin zarar görmesini engeller ve mikrop kırıcı özelliği vardır. Bu da kuluçka için steril ve dayanıklı bir ortam sağlar. Yani kullandığımız ipek bir şalın hikâyesi kelebek olmak için kozaya yatmış tırtıllara ve yaşam döngüsüne kadar uzanır.
İpek lifleri çok ince, uzun, hafif ve yumuşaktır. Aynı zamanda naylondan iki kat daha esnek, çelikten sekiz kat daha güçlüdür. Isı yalıtımı sağlaması, boyanabilir, parlak ve yalıtkan bir malzeme olması nedeniyle insanlar tarafından dokumacılıkta olduğu kadar sağlık ve çeşitli endüstri sektörlerinde de kullanılır. İpeği bu kadar güçlü bir ham madde yapan ise yapısındaki “fibroin” ve “serisin” proteinleridir.
Suda çözünmeyen bir protein olan fibroinin yoğunluğu yüksektir. İşlenmemiş ipeğin yaklaşık %75’ini oluşturur. Serisin ise yapıştırıcı görevindedir ve fibroin proteinlerini bir arada tutar. Serisin esnek olmayan, kırılgan bir maddedir. Aynı zamanda antibakteriyel özellikte, mor ötesi dalga boyundaki ışınlara karşı dirençli, nem alıp verebilen bir yapıdadır. Ancak ipek böceği kozasından ipek elde edilmesi işlemi sırasında ipeğe parlaklık kazandırmak için mevcut oranı düşürülür. Özetle; tırtılların kozadayken güvenli bir kuluçkada kalmasını sağlayan lifli yapı, ipek dokumacılığında işleme uğrayarak daha esnek hâle getirilir.
Koza için iyice beslenen ve artık hazır olan tırtıllar koza örmeye başlamadan hemen önce saydam bir sıvı salgılar. Daha sonra başını ileri geri sallayarak küçük bir miktar ipek çıkarır. Maksimum 48 saat sonunda ipek ipliği ile kozasını örmeyi tamamlar. İpek böceği güve yolunda kozanın içindeyken son kez tüy döker. Salgıladıkları sıvı kristal yapıdaki fibroin proteinleri hava ile temas edince sertleşir. Serisin ise ipek liflerini bir arada tutar. İpek böceği 3-8 gün süreyle yaklaşık 300.000 kez dönerek kozayı oluşturur. Bir kelebek olarak uyanacağı uykusuna artık hazırdır; kozasını örerek güvenli uykusuna yatmak için hazırladığı ipek ise işlenmeye…
Çin’de saygın bir uğraş olarak yüzyıllar boyunca büyük bir gizlilik içinde yürütülen ipek böcekçiliği ve dokumacılığı, ülkeye para ve ün kazandırdıktan sonra bu değerli hazineyi kaybetmemek için yüzyıllar boyunca katı kurallar uygulanarak bu sanatın ülke dışına çıkmasına engel olmaya çalışılır. Ancak ipek böceği yetiştiriciliği ve dokuması Japonya, Hindistan ve Kore gibi ülkelerde de yaygınlaşır. Hindistan’dan Bağdat’a sonrasında Şam ve İstanbul’dan geçen ipek yolunu takip ederek Avrupa’da üretilmeye başlanır. 16. yüzyılda İtalya’da ve Fransa’da altın çağını yaşar. Ünlü “İpek Yolu” ismini bu ticaret yolundan almıştır.
1,061 okunma