Yukarı
Halkbank Kültür ve Yaşam
fade
9572
post-template-default,single,single-post,postid-9572,single-format-standard,eltd-core-1.1.1,flow-ver-1.4,,eltd-smooth-page-transitions,ajax,eltd-blog-installed,page-template-blog-standard,eltd-header-standard,eltd-fixed-on-scroll,eltd-default-mobile-header,eltd-sticky-up-mobile-header,eltd-menu-item-first-level-bg-color,eltd-dropdown-default,wpb-js-composer js-comp-ver-5.4.7,vc_responsive

Gül Gibi 9 Madde

Koklamak için yaklaştığınızda yapraklarıyla burnunuzu kucaklayıveren bu çiçeğin ayaklarınızı saniyeler içinde yerden kesecek kokusunu verebilmesi için dalında ve taze olması gerekir. Zaten onun için de şair, “Bir gül, dalında durduğu müddetçe tazedir. / Bir gül, çelenge girdiği gün bir cenazedir.” demiştir. Her zaman dalında olmasa da, varlığı ve ilham olduklarıyla hayatımıza sirayet etmiş çiçeği gül gibi 9 maddede listeledik.

1#

Mahalle arkadaşlarınızla sokakta yürürken bahçelerin duvarlarından taşan güllerin sizi de cezbettiği olmuştur mutlaka… Dalında kalmasına pek de kafa yorulmayan o yıllarda birbirinizin omuzuna tutunarak bir iki tanesini koparmaya çalıştığınız, sonra da güllerin sahibi tarafından kovalandığınız günler hani… Gül ve diken, çoğumuzun hayatına işte çocukluk yıllarındaki bu kovalamaca hikâyesiyle girmiştir.

2#

Gülün edebiyatımızdaki yeri gönlümüzdeki yeri ile paraleldir. Ahmet Hamdi Tanpınar onun için, “Ey bir âna sığmış ebediyet rüyası!” demiş, Cemal Süreya sokağa düşen gülü alıp yüzüne sürmüş, Edip Cansever sevgilinin kokusunu gittikçe daha yoğun, amansız ve acımasız kokan bir gülün kokusuna benzetmiş. Bir de Divan edebiyatındaki gül ve bülbül hikâyesi vardır ki, Mevlana’ya, “Sen gül ol da uğrunda ötmeyen bülbül utansın!” sözünü söyletmiştir.

3#

Her şeyden önce güllerin bir dili var. Renkleriyle konuşan, insandan insana mesaj taşıyan birer ulak onlar. Lal olmuş küsmüşlerin, bir türlü derdini anlatmayı beceremeyenlerin, gönül almak, gönül vermek isteyenlerin en güçlü ve gür sözcükleri… Çok az bir pratikle bu dili öğrenmek de mümkün. Örneğin, açmamış beyaz bir gül, kişinin “saf ve temiz duygular beslediği” anlamına geliyor. Kırmızı gül “evlenmek” isteyenlerin, dikenleri ayıklanmış kırmızı ve beyaz gül goncası “artık korkmuyorum ve umut ediyorum” diyenlerin, kırmızı-beyaz-pembe gül ise “yıldırım aşkına tutulduğunu ”söyleyenlerin mesajını taşıyor.

4#

Gülün insanı gülümsetmesi için sadece kucağınıza gelen şık bir buket olması gerekmez. Paslı bir peynir tenekesinde de yetişse, bir bahçenin içinde de; bir kitap arasında kurutulmuş ya da bir fotoğrafta çerçevelenmiş de olsa görüldüğü her yerde gülümsetmeyi bilir.

5#

Bu şahsiyetli çiçek zarifliği, çekiciliği, kokusu ve kırılganlığı ile çoğu zaman iltifat malzemesidir. Bir şey çok güzelse “gül gibi” denir… Gülüyorsa, mutluysa, “gül açmış”, sevmeye kıyılamıyorsa “gülüm benim”… Ama her zaman iltifat için de kullanılmaz. Mesela gülün solması oldukça hazin bir meseledir. Yapraklarını dökmesi de öyle… “Gül gibi sararmış solmuş.” sözü dramatik durumlar için sarf edilir. Hele bir de dikeni vardır ki… Hepimiz biliyoruz: Gülü seviyorsanız dikenine katlanırsınız.

6#

“Renksiz” derken siyah ve beyazı kastediyor olmak insanoğluna has bir hata. Siyah bir güle bakarken adeta hipnoz olmanızı sağlayan etken tam da bu can alıcı renktir aslında. Türkiye’de sadece Halfeti’de yetişen “kara gül”ün tohumunu alıp başka bir yere dikmeye kalkıştığınızda artık siyah gülmüyor olduğunu göreceksiniz. Ama bazen yerinde açarken de rengini kırmızıya çevirdiği olabiliyor. Hissettirdiği tüm matem havasına rağmen, “kara” da olsa bir gül olan çiçek, dalında buram buram koku salmaktan geri durmaz.

7#

Zaman zaman arabesk anlamlar yüklendiği de olmuştur. Yere serpiştirilen gül yaprakları, yakaya takılan kırmızı bir gül, eldeki gülü koklayarak yürümek, kaset takılı teypten, “Gülüm benim gülüm benim, derdim aşkım canım benim.” şarkısını dinlemek gibi…

8#

Gördüğünüz gibi insanoğlu gülü her zaman dalında bırakmamış, onun anlamından olduğu kadar kokusundan, tadından, suyundan faydalanmanın yollarını aramıştır. Koklamakla yetinmeyip gül gibi kokmaya özenenler için yağından parfüm, ferahlatıcı etkisini cildinde hissetmek isteyenler için suyundan da gül suyu üretilmiş mesela… Türkiye’de gül yağı elde edilebilecek güller en çok Isparta ve Burdur’da yetiştirilmekte.

9#

Ve gül, sonunda “reçel” olarak soframıza kadar gelmiş. Gül reçeli çok hafif, kolay yapılan ama her gülden de yapılamayan bir tatlı. Özellikle pembe, kokulu ve taze güllerden yapılıyor. Gül yaprakları yıkanıp üzerine şeker ilave ederek bir gece bekletiliyor. Ertesi gün üzerine biraz daha su ekleyerek kaynatılıyor. Kaynayan reçele limon sıkılıyor ve böylece tadı kadar, asla aslı gibi olmasa da kokusuna da doyum olmayan bir tatlı elde ediliyor.

 1,872 okunma

akin aksoy