GRAVÜR SANATI VE TARİHSEL GELİŞİMİ
Resim sanatını öncülemesi açısından tarihsel arenada oldukça önemli bir yere sahip olan gravür sanatı, 15. yüzyıldan bu yana sanatçıların özgün eserler ürettiği sanatsal bir alan. Çeşitli materyaller üzerine kazıma veya oyma tekniği ile yapılan bu sanatın tarihsel serüvenini yazımızda okuyabilirsiniz.
Fransızca “gravure” sözcüğünden alınan gravür, kazıma resim sanatı demektir. Gravürde genellikle sözlü ve yazılı grafikler ile hikâyeler betimlenir. Bir baskı tekniği olan gravür, matbaacılıkta ve sanat ürünlerinde kullanılmaktadır. Eserlerin çeşitli materyallere kazınması ile oluşturulan gravür, bir kazıma şekli, çukur baskı veya oyma baskı olarak adlandırılabilir.
15. yüzyıldan sonra ortaya çıkan gravür eserler ince detaylardan oluşmaktadır ve titizlik isteyen bir çalışma gerekmektedir. Muşamba, taş, metal ve ahşap gibi çeşitli materyaller üzerine kazınarak veya taş üzerine yağlı kalem ile işlenerek yapılmaktadır. Ağaç üstüne kazınarak yapılan gravür, bilinen ilk eserler arasında yerini almıştır.
Gravürlerin dünyada ilk örnekleri Batı Avrupa’daki Ren kıyılarında ağaçlar ve taşlar üzerine kazınarak yapılmış olan figürlerdir. Eski zamanlarda dini semboller gravür sanatının konusu olurken, sonraları doğayı ve insanı simgeleyen figürlere de yer verilmiştir.
Gravür sanatının ilk temsilcisi Fransız Jean Duvet’tir. Flaman ressam Peter Paul Rubens, renkli gravür eserleri ile tanınırken; Hollandalı sanatçı Rembrandt Harmenszoon van Rijn, bakır üzerine yaptığı desenlerle büyük ifade gücü olan eserler üretmiştir. Dünyaca ünlü Alman ressam Albrecht Dürer, bu sanat dalına muhteşem eserler vermiş ve gravür eserleri büyük beğeni toplamıştır.
Matbaacılık alanında da sıkça kullanılan gravürleri özellikle 19. yüzyılın sonlarına kadar basımı yapılan kitaplardaki resimlerin kaliteli reprodüksiyonlarında sıkça görmek mümkündür. Genellikle gezi, hayvan ve bitki bilimi kitaplarındaki resimlerin oluşturulması için kullanılan gravürler kimi eserlerde ayrı bir ciltte albüm şeklinde de yayımlanmıştır.
19. yüzyılda Osmanlı döneminde kentin en önemli mimari eserleri gravür sanatının konusu olmuş ve CarI Gustaf Löwenhielm, William Bartlett, Louis-François Cassas gibi birçok ressam; ülkemizdeki sarayların, camilerin ve tarihi yapıların gravür resimlerini yapmıştır.
Gravür sanatının diğer sanatlardan en farklı ve belirgin özelliği çoğaltılabilir olmasıdır. Yani aynı resmi ya da figürü istenilen sayıda çoğaltmak mümkündür. Çizgiler ile muhteşem eserler çıkarmaya öncü olan ve resmin sanatının oluşmasına zemin hazırlayan gravürde; ölçü, düzen, titiz çalışma, sabır, incelik, matematiksel kavramlar ve oranlar bu sanat dalının olmazsa olmaz bileşenleri arasında yer alır.
4,340 okunma