Eminönü’nün Tadını Çıkarmak İçin 8 Öneri
İstanbul’da yaşıyor olsak bile eğer günlük rotamızın üstünde değilse çoğumuz için Eminönü’ne gitmek bir işimizin düşmesini gerektirir. Buna rağmen ancak Eminönü gibi semtlere gittiğimizde anlarız nasıl kozmopolit bir şehirde yaşadığımızı… Oysa bu tarihi yer, şehre gelmiş yerli yabancı turistlerin ilk sıralarındadır. Sanıyoruz ki Eminönü İstanbul’da bir semttir demek kadar, Eminönü, sınırları içinde küçük bir İstanbul yaşatır demek de doğru bir cümledir. Gelin bir günümüzü olduğu gibi Eminönü’ne ayıralım ve sadece semtin değil İstanbul’un da havasını soluyabileceğimiz 8 önerimizden söz edelim.
Eminönü’ne yapılan bir gezi balık-ekmek ile başlamamış ise balık-ekmekle bitmelidir. Çünkü 1950’li yıllardan beri sahilde yer alan balık ekmek tekneleri semtin hinterlandı gibidir ve adeta geleneksel bir kültüre dönüşmüş vaziyettedir. Kıyıdaki küçük masalara oturarak balık-ekmek yemeden yola devam etmek hayatınızın bir yerinde pişmanlık sebebi olabilir.
Eminönü kalabalığı hatta açık konuşalım keşmekeşi ile meşhurdur. Ama tam meydanında sizi alabildiğine sakinleştirecek, huzur yükleyecek bir mabetle karşılar. Yeni Camii mimari yapısı, iç mekânda turkuaz, mavi, beyaz renklerin hâkim olduğu İznik çinileri ve geniş avlusu ile mutlaka görmeniz gereken bir yerdir. Avlusunu insanlarla paylaşan güvercinleri beslemek ise başlı başına hayat veren bir eylemdir.
Eminönü’nde baharat kokularının izini sürerek İstanbul’un tarihi çarşılarından Mısır Çarşısı’na ulaşabilir, rengârenk vitrinlerini süzerek alışveriş yapabilirsiniz. Hemen Mısır Çarşısı’nın yanındaki Çiçek Pazarı’nda da rengârenk çiçeklerin dünyasına girebilir, mis kokular eşliğinde pazarı dolaşabilirsiniz.
Eminönü’nde yapabileceklerinizden biri de dükkânında ya da tezgâhında bijuteriden hasıra, hırdavattan oyuncağa alabildiğine çeşit barındıran satıcıların, hareketin, canlılığın olduğu Tahtakale’ye gitmektir. İhtiyacınız olan ya da gözünüze takılan bir şey almasanız bile kendisine has havası sizi gün sonunda mutlu etmeye yetecektir. Fakat satıcıların ve kalabalığın sokaklarda çınlayan sesine hazırlıklı olmanız gerektiğini de söylemeliyiz.
Eminönü, İstanbul’a kimliğini veren tarihi yapılara yakınlığı ile şehrin kalbi gibidir. Örneğin Sirkeci’deki tarihi Büyük Postane’yi görmek Eminönü’ne gittiğinizde yer verebileceğiniz farklı bir rota olabilir. Hatta oradan Cağaloğlu’na ve oradan da Sultanahmet tarafına yürüyerek çıkabilir her adımın keyfini çıkarabilirsiniz.
Sokaklarını, çarşılarını, yapılarını dolaşırken farklı türde lezzetler sunan pek çok tarihi restoran çıkacaktır karşınıza… Bu restoranlardan birinde yemek yedikten sonra, tadabileceğiniz en iyi Türk kahvesinden çektirip, hakiki Türk lokumu ve şekerlemelerinden alarak eve götürmek zihninizde Eminönü’ne dair hoş hatıralar bırakacaktır.
Galata Köprüsü’nün yeni İstanbul ile eski İstanbul’u birbirine bağladığı söylenir. Siz de Eminönü’ne gittiğinizde Galata Köprüsü’nde yürüyerek Karaköy tarafına geçebilir, İstanbul’da yaşayan tarihi soluyabilirsiniz.
Eminönü turunuzu tamamladıktan sonra bir banka yaslanıp denizi ve martıları seyredebilirsiniz. Bu sırada böyle küçük bir semtin bunca rengi nasıl bir arada barındırdığını düşünmeniz işten bile değildir.
9,887 okunma