
DÜNYADAN EN İLGİNÇ DÜĞÜN RİTÜELLERİ
Dünyanın dört bir yanında düğünler, yalnızca iki insanın evliliğini kutlamakla kalmaz; aynı zamanda her kültürün tarihini, inançlarını ve toplumsal değerlerini yansıtan ritüelleri içerir. Çin’den Polonya’ya, Hindistan’dan Endonezya’ya kadar her ülkede gelin ve damadın katıldığı gelenekler, bazen dramatik, bazen eğlenceli, bazen de sıra dışı bir şekilde evlilik yolculuğunu simgeler. Yazımızda, dünyanın farklı ülkelerinden hem tanıdık gelen hem de ilginç bulduğumuz gelenekleri sizler için bir araya getirdik.

Çin’in kuzeybatısında hâlâ yaşatılan en ilginç düğün geleneklerinden biri: Ağlayan gelinler. Bu ritüelde gelin, evlenmeden haftalar önce her gün bir saat boyunca ağlıyor. Üstelik bu ağlama yalnızca onun işi değil; annesi, arkadaşları, akrabaları da ona katılıyor. Aslında bu gözyaşları bir hüzün değil, daha çok bir veda. Gelin, ailesinden ayrılıp yeni bir hayata adım atarken hem bağlılığını hem de heyecanını bu ritüelle gösteriyor.

Çoban Maasai halkı, Kenya ve Tanzanya’nın otlaklarında yaşayan ve yaşamını geçiş ritüelleriyle anlamlandıran bir topluluk. Onlar için düğün, sade görünen ama sembollerle dolu bir tören: Gelin ve damat sütle arınarak kutsanıyor, kıyafetlerine ot bağlanıyor, ailelerse bal içeceğini paylaşarak bereket diliyor. En özel an ise gelinin annesinin kızının saçlarını kazıyıp başına kuzu yağı sürmesi; bu ritüel, gelinin yeni hayatına saf ve arınarak başlamasını, yağ ise bereketi ve ruhsal korumayı simgeliyor. Ardından kadın akrabaları gelini boncuklarla süsleyerek köyün dualarıyla yeni yaşamına uğurluyor.

Hindistan’daki Hindu düğünlerinin en etkileyici ritüeli saptapadi, “birlikte yedi adım atmak” anlamına geliyor. Bu ritüel, kutsal ateş agni etrafında yapılırken, yedi küçük pirinç yığını bulunuyor ve gelin-damat, gelinin sağ ayağıyla batıdan başlayarak her birine basıyor. Çift, yedi tur atarken birbirlerine yedi temel ilkeyi yerine getireceklerine dair söz veriyor. Her adım; sağlıklı bir yaşamı, ruhsal gücü, refahı, sevgiyi ve saygıyı, mutlu bir aileyi, uzun ömrü ve birbirine sadakati simgeliyor. Ellerini dupatta (gelinin omuzlarına sarılan uzun, renkli şal) veya chuni (ince, uzun bir örtü) ile bağlı tutarak adımlarını atarlarken, aile üyeleri de gül yaprakları ve pirinçle onları kutsuyor.

Polonya’da düğünler için ay seçerken ay adında “r” harfi bulunmasının müstakbel eşlere şans ve refah getireceğine inanılıyor. Gelenek Orta Çağ’a kadar uzanıyor; o dönemde aylar Latincede Ianuarius, februarius, martius, aprilis şeklindeydi ve özellikle yaz aylarının adlarında “r” harfi bulunmadığı için düğünler genellikle aralık ve nisan aylarında yapılırdı. Ayrıca numerolojide “r” harfine 9 sayısı atanıyor ve bu sayı mutluluk ile refahı simgeliyor. Bazı yorumlara göre ise “r” harfi aileyi temsil ediyor. Bu nedenle “r” harfini içeren aylarda düğün yapmak hem çiftin bağlılığını hem de sosyal etkinliğin önemini vurguluyor.

Almanya’da düğün öncesi konuklar genellikle gelinin evinin önünde porselen tabakları kırıyor ve çift kırıkları temizleyerek kötü ruhları kovuyor. Düğün günü ise yeni evliler, şans ve bereketi simgeleyen köknar dallarından oluşan bir yolda yürüyor ve birlikte bir kütüğü testereyle keserek evliliklerinde hem birbirine güveni hem de birlikte zorlukların üstesinden gelebileceklerini gösteriyor.

Endonezya’da düğünler, göz alıcı ve sıra dışı ritüellerle dikkat çekiyor. Gelin ve damat, siraman töreninde çiçek, bitki ve baharat karışımıyla yıkanarak arınıyor ve yeni bir hayata hazırlanıyor. Solo şehrinde gelin, batik elbisesiyle dört erkek görevli tarafından taşınıyor, bu sayede düğüne gizemli ve heyecanlı bir giriş yapıyor. Batak topluluğunda nedimeler geleneksel kıyafetlerle dans ederek yeni evlilere iyi şans diliyor. Cava’da ise uzmanlar çiftin doğum tarihlerinin uyumunu hesaplayarak evliliğe şans ve mutluluk getirdiğine inanıyor.
125 okunma