DÜNYADAN DOĞA TARİHİ MÜZELERİ
Dünyadaki yaşamın ve canlılığın tarihçesi hakkında bizlere bilgi aktaran doğa tarihi müzeleri; hayvan ve bitki fosilleri, dünyamızın oluşumunda etki sahibi olan jeolojik oluşumlar, kayaç, mineraller ve gök olaylarına kadar birçok örneği içinde barındırıyor. Evrenimizi, gezegenimizi ve canlılığın gelişimini anlamamız adına milyonlarca yıllık örnekleri özel koruma teknikleri ile muhafaza ederek sergileyen en önemli doğa tarihi müzelerini listeledik.
1884’te açılan Londra Doğa Tarihi Müzesi’nde 80 milyon fosil ve canlılık çeşidi bulunuyor. Botanik, mineraloji, paleontoloji, entomoloji ve zooloji alanlarında önemli eserlerin sergilendiği bu devasa müze, Charles Darwin’in eserleri ile beraber, kitap, dergi, el yazmaları ve sanat koleksiyonlarını da kapsayan geniş bir dataya sahip. Diplodocus dinozorunun iskelet kemikleri ile dikkat çeken müzenin girişi randevu sistemi ile gerçekleşiyor.
1793’te kurulan Paris Ulusal Doğa Tarihi Müzesi, çok geniş bir alana dağılmış komplekslerden oluşuyor. Üçü Paris’te olmak üzere 13 adet tesisten meydana gelen müzenin bünyesinde eğitim kurumları da bulunuyor. Yaklaşık olarak 62 milyon parçanın sergilendiği müzede; balık, kuş, fosil, sürüngen, yumuşakça, kayaç, sediment ve çeşitli mineraller sergileniyor. Londra ve Amerikan Doğa Tarihi Müzeleri ile beraber dünyanın en büyük doğa tarihi müzesi olan Paris, ekoloji ve çeşitlilik yöntemi, dünya tarihi, moleküler çeşitlilik alanlarında da geniş bir dataya sahip.
30 milyondan fazla parçanın sergilendiği Viyana Ulusal Doğa Tarihi Müzesi, dokuz kilometrelik alanda 39 adet sergi salonuna sahip Avrupa’nın en önemli müzelerinden bir tanesi. Arkeoloji, antropoloji, jeoloji, zooloji ve mineraloji alanlarında parçaların ve değerli taşların sergilendiği müzenin tarihi binası 1889’da inşa edilmiş. Böceklerden dinozorlara pek çok ilgi çekici örneğin bulunduğu müzede simülasyon odaları sayesinde geçmiş dönemlere seyahat etmek ve bu hayvanların ilgi çekici dünyasını deneyimlemek mümkün. Müzenin en ilgi çekici bölümü ise ilk insanların yaşamının canlandırıldığı sergi odası.
1869’da kurulan ve 26 birbirine bağlı bloktan oluşan Amerikan Doğa Tarihi Müzesi, 45 adet sergi salonu ve çeşitli laboratuvardan oluşuyor. Yaklaşık 34 milyondan fazla parça eserin sergilendiği müzede; okyanus dünyasına ait canlılık çeşitleri, insan biyolojisi, bitkiler, mineraller, fosiller ve göktaşı kalıntılarından oluşan farklı bölümler bulunuyor. Central Park’ın yanında konumlanan müzenin ünlü giriş kapısına da birçok Hollywood filminden aşinayız.
1889’da kurulan Berlin Doğa Tarihi Müzesi; paleontoloji, zooloji ve mineraloji alanında 25 milyondan fazla parçaya ev sahipliği yapıyor. 13 metre yüksekliğiyle dünyanın en büyük dinozor iskeleti olma özelliğine sahip Brachiosaurus Brancai’nin eseri de bu müzede ziyaretçileriyle buluşuyor. Dinozorlar ile modern kuşların ortak genetiğini taşıyan ilk çağ kuşu Arkeopteriks de bu müzenin önemli koleksiyon parçalarından bir tanesi olarak müzede yer alıyor. Arkeopteriks, bildiğimiz kuşlardan farklı olarak uzun bir kuyruğa ve gagasında dişlere sahip… 2007’de eklenen “Evren, Güneş Sistemi ve Dünya’nın Oluşumu” ile ilgili bölümlerde kozmolojik bilgiler yer alıyor.
Stockholm’de yer alan İsveç Doğa Tarihi Müzesi, 1819’da Kraliyet Bilimler Akademisi tarafından kuruldu. İsveç’te bulunan iki doğa tarihi müzesinin en büyüğü olan müzede; dünyanın dört bir yanından toplanmış 10 milyondan fazla canlılık türü ve doldurulmuş hayvan sergileniyor. Yeryüzünün yapısı hakkında da geniş bir bilgi ve belge koleksiyonuna sahip olan müze, farklı birçok bilim dalından bilgileri modelleyerek ziyaretçilerine aktarıyor. Müzede sergilenen dev mavi balina ve devasa cüsseye sahip Afrika fili en çok ilgi çeken eserler arasında yer alıyor. Dünyadaki en yaşlı insan iskeleti Lucy adlı homininin hemen hemen eksiksiz olan kalıntıların replikası da müzenin ünlü diğer eserlerinden bir tanesi…
Ülkemizin ilk ve en büyük tabiat tarihi müzesi, Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü tarafından 1968’te kuruldu. 2003’ten bu yana yeni yerleşkesinde ziyaretçilerini ağırlayan müzede dünyanın ve ülkemizin çeşitli yerlerinden getirilen fosil, kayaç, mineral ve maden örnekleri sergileniyor. Müzenin giriş katında ziyaretçiler uzay yolculuğu yaparak güneş sistemindeki gezegenleri yakından görme imkânı buluyor. Sergilenen diğer eserler ise ay taşı, yıldırım taşı ve gök taşları olurken; müze 5 bini aşkın değerli esere ev sahipliği yapıyor. Birinci katında bulunan akvaryumda omurgalı ve omurgasız birçok fosil, Manisa’da yaşamış insanlara ait ayak izleri, mağara sanatına ait eserlerin replikası ve Ankara Beypazarı’nda bulunan soyu tükenmiş “Anadolu Panteri”ne ait iskelet bulunuyor.
5,804 okunma