Yukarı
Halkbank Kültür ve Yaşam
fade
24831
post-template-default,single,single-post,postid-24831,single-format-standard,eltd-core-1.1.1,flow-ver-1.4,,eltd-smooth-page-transitions,ajax,eltd-blog-installed,page-template-blog-standard,eltd-header-standard,eltd-fixed-on-scroll,eltd-default-mobile-header,eltd-sticky-up-mobile-header,eltd-menu-item-first-level-bg-color,eltd-dropdown-default,wpb-js-composer js-comp-ver-5.4.7,vc_responsive

AYNANIN KISA TARİHİ

Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler masalındaki kötü kalpli cadının aynaya sorduğu tek bir soru vardır: “Ayna, ayna! Söyle bana. Var mı bu dünyada benden daha güzeli?”. Ayna, kötü kalpli cadıdan korkmadan, çekinmeden ona cevap verir; “Evet kraliçem Pamuk Prenses bu dünyanın en güzel kadınıdır”. Masalda da geçtiği üzere aynalar yalan söylemez. Bakan kişinin vereceği tepkinin, statüsünün ve gücünün hiçbir önemi yoktur. Kişiye kendi beden algısının farkındalığını sağlayan ayna, geçmişten günümüze tüm toplumlarda önemli bir yere sahiptir. Bundan 400 sene önceye kadar ayna altından daha değerliydi. İnce tabaka halinde cam dökmenin henüz yeni yeni yapılmaya başlandığı dönemde görkemli katedrallerin ve sarayların süslemeleri için kullanılan aynalar bir servet değerindeydi. Sanattan mitolojiye, dekorasyondan bilime kadar birçok alanda kullanılan; toprak altından çıkıp uzayın derinliklerine kadar uzanan hikâyesini yazımızda okuyabilirsiniz.

1#

İnsanoğlunun kendisiyle ilk karşılaşması sudaki yansıması ile olmuştur. Ancak insanoğlu ilk ayna olarak, volkanik patlamalar sonucu lavın soğumasıyla ortaya çıkan obsidyen taşını kullanmıştır. 2006 yılında Dr. Jay Enoch’un yaptığı araştırma sonucunda Anadolu topraklarında 8 bin yıl önce topraktan ve cilalı obsidyenden ayna kullandıklarını ortaya koymuştur.

2#

Arkeolog James Mellaart tarafından Çatalhöyük’de M.Ö. 6000 yılında ait bilinen en eski ayna bulunmuştur. Yaklaşık 3000 yıl sonra Mısırlılar değerli metallerin yanı sıra son derece parlak bakır ve bronzdan metal aynalar yapmışlardır. Mezopotamyalılar, Yunanlılar, Çinliler ve Romalıların da bronz ve bakırdan yapılmış aynalar kullandıkları belirlenmiştir.

3#

Aynanın eski medeniyetlerde ve mitolojilerde önemli bir yeri vardır. Sümerlere ait Gılgamış Destanı’nda ayna kurtarıcı bir öğe olarak yer alır. Eski Mısır’da ölümsüzlüğün ve güzelliğin sembolü, Güney Amerika’daki İnka mitolojisinde savaşlarda fetihleri müjdeleyen ve savaşçılara doğru yolu gösteren bir sembol olarak yer alır. Yunan mitolojisinde ise ayna Narkissos’un sudaki yansımasında kendi siluetine âşık olduğu hikâyede geçer.

4#

Günümüzde kullandığımız aynaların bugünkü halini almasında Venediklilerin rolü büyüktür. Cam üretme tekniklerinde kendilerini oldukça geliştiren Venedikli zanaatkârlar, cıva ve kalayın karışımıyla elde ettikleri sırlama tekniğini geliştirmişlerdir. Kalayın ince bir tabaka haline getirilmesinden sonra üzerini cıva ile kaplayarak önce bir kâğıt, kâğıdın üzerine de cam levha koyduktan sonra kâğıdı aradan sökerek oluşturdukları alaşımdan ayna üretmeyi başaran Venedikliler o dönemin en değerli meslek kolunu oluşturmuşlardır. Hatta bu zanaatkârlar, formüllerini diğer ülkelere öğretmesinler diye özel kalelerde çalıştırılmış, izole bir hayat yaşamak zorunda kalmışlardır. Bu teknikleri öğrenmek isteyen Fransa, ayna ustalarına kendi ülkelerinde üretim yapması karşılığında yüklü meblağda paralar ve hatta soyluluk unvanı vermeyi teklif etmişlerdir.

5#

Venediklilerin tüm çabalarına karşın birçok ayna ustası Fransa’nın teklifine karşı koyamamış ve formülleriyle birlikte Fransa’ya göç etmişlerdir. Fransa da, Venedikliler gibi ayna yapım tekniklerinin gizli kalması için çabalasa da, Avrupa’nın diğer ülkelerinde ayna yapımı hızla çoğalmıştır. Cıvanın sağlığa zararları ortaya çıktıkça üreticiler farklı üretim teknikleri geliştirmeye başlamışlardır. 1835’te Alman kimyacı Justus von Liebig ayna yapımında gümüşü kullanarak yeni bir kaplama yöntemi geliştirmiş ve bugün bildiğimiz aynaların üretimine başlanmıştır.

6#

Toplumların gelişmesinde önemli yer tutan ayna, bilimsel gelişmeler için de özel bir yere sahip. 1668 yılında teleskopun yan tarafına monte ettiği göz merceğini yansıtmak için düz bir diyagonal ayna kullanan Newton, yeni gezegenlerin ve uzayın keşfedilmesi için atılan adımın fitilini ateşlemiştir. Bu icattan çok kısa bir süre sonra 1672 yılında Laurent Cassegrain, aynalı teleskopu geliştirerek reflektörün tasarlanmasına öncülük etmiştir. İnsanın kendi suretini keşfetmesini sağlayan aynanın serüveni devam ediyor ve ötegezegenlerin, bilinen evrenin keşfi için de insanlığa ışık tutuyor.

 9,341 okunma

Derya Ülkar