Anadolu’nun Dört Bir Köşesinden 7 Halk Oyunu
Ülkemizin dört bir yanında geçmişten süzülerek gelmiş binlerce çeşit halk oyunu oynanır. Kadın erkek, tek tek, karşılıklı ya da omuz omuza… İsimleri, müzikleri, kıyafetleri ile hepsi kendi içinde yöreye ait bir hikâye barındırır. Tekrarlanan figürlerde kimi doğa olaylarını, kimi savaşta göğüs göğüse çarpışmayı, kimi sevdayı ya da ayrılığı, kimi de tarla sürmeyi, ekmek yapmayı, yün eğirmeyi anlatır. Kimi diz, topuk ya da el vurarak oynanır, kimi dönerek, çökerek ya da kol kola girerek… Birbirinden farklı bu oyunlar sadece tempomuzu yükseltmekle kalmaz, aramızda tarifsiz bir duygusal birliktelik de sağlar. Biz de sizleri doğudan batıya, kuzeyden güneye listelediğimiz 7 bölgemizin 7 halk oyunu ile birlikte ritim tutmaya davet ediyoruz.
Kişilerin karşılıklı durarak oynadıkları “karşılama” Marmara Bölgesinde özellikle Trakya’da oynanır ve çoğu içinde 9/8’lik ritim barındırır. Grup olarak oynanacak ise kız ve erkek çiftler karşılıklı olarak iki sıra oluşturur fakat birbirlerine tutunmazlar. Ellerde mendil tutulduğu da olur ve davul, zurna, klarnet eşliğinde sekerek karşılamaların en güzeli yapılır.
Ülkemizin pek çok yerinde oynanan halayın Doğu Anadolu bölgemizde onlarca türü bulunur. Halayda esas olan yan yana dizilmek, kol kola girmek, omuz omuza vermektir. Davul zurnanın yüreklendiren sesine halay başı narası ve zılgıtlar eşlik eder.
Özellikle Doğu Karadeniz’de horon tepen uşakların hızlı ve sert hareketlerinin ilham kaynağı Karadeniz’in hırçın dalgalarıdır. Horon, oynandığı yörenin doğasını yansıtır. Büyük bir disiplin içinde el ele tutuşarak oynanan oyunun temposuna ayak uydurmak her baba yiğidin harcı olmasa da izleyen herkesin nabzı mutlaka kemençenin yayıyla birlikte hızlanır.
Batı Anadolu’nun seyrine doyum olmayan oyunudur zeybek… Tek tek oynandığı gibi daire şeklini alarak toplu olarak da oynanır ve ağır, kaşıklı, kırık, kıvrak gibi türleri vardır. Hepimizin aşina olduğu türünde ise efe kollarını bir kartal gibi iki yana açar ve arada eğilip dizini yere dokundurur. Aslında efe o an dosta düşmana karşı yiğitliği ve cesareti sahnelemektedir.
“Silifke’nin yoğurdu, ah seni kimler doğurdu? Seni doğuran ana, bal ilen mi yoğurdu?” dizelerini okuduğumuz anda kaşıkların sesi kulağımızda belirir. Ülkemizin pek çok yerinde ama özellikle İç Anadolu’da oynanan halk oyununda müziğe tahta kaşıklar eşlik eder.
İnsanın hayvanları taklit etmek suretiyle ürettiği halk oyunlarından biri olan “teke zortlatması” Batı Akdeniz’de oynanır. Karakeçinin erkeği olan tekenin korkuyla arkasına bakması, sıçraması, birden hareketlenmesi, kaçması bu halk oyunu içindeki figürleri doğurmuştur. Sipsi, üç telli cura, kaval ve kabak kemane eşliğinde oynanan oyunu, sadece kadınlar veya erkekler ya da kadın erkek birlikte oynayabilir.
Güneydoğu Anadolu’da Barak Türkmenlerinin yaşadığı bölgede doğan halk oyunlarıdır ve her biri içinde duygusal metinler barındırır. Örneğin “Hasan Dağı” bir ağır hava halk oyunudur. Davul zurna çalmaya başladığında önce başlar öne eğik bir süre hareketsiz beklenir. Sonra halay başı iki elinde birer mendille hareketlenir ve oyuna başlar. Sonra ikinci oyuncu, sonra üçüncü, dördüncü ve diğer oyuncular peş peşe harekete geçer. Bu oyunda kervan misali tek tek halaya kalkarak canlandırılan bir göç trenidir aslında…
25,629 okunma