TÜRK KAHVESİNİN TARİHTEKİ YOLCULUĞU
Kahvenin kökeni, Afrika’nın kalbinde yer alan Etiyopya’daki “Kaffa” bölgesine kadar uzanmaktadır. Efsaneye göre, 9. yüzyılda bir çoban, keçilerinin kahve bitkisinin kırmızı meyvelerini yedikten sonra daha canlı ve hareketli olduklarını fark eder. Bu keşfin ardından, meyvelerin kaynatılmasıyla elde edilen su içilmeye başlanır. 15. yüzyılda Arap Yarımadası’nda içilmeye başlanan kahve, 16. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu’na, daha sonra da Avrupa’ya yayılır. Bugün, sosyal yaşamın ayrılmaz bir parçası olan Türk kahvesinin yurda geliş hikâyesini yazımızda keşfedin…
Etiyopya’da yetişen ve kısa sürede Arap Yarımadası’na yayılan kahve, 15. yüzyılda Yemen’e kadar ulaşır. Afrika’dan Arap Yarımadası’na gemilerle taşınan bu değerli kahve çekirdeklerini, 16. yüzyılda Yemen Valisi Özdemir Paşa, Kanuni Sultan Süleyman’a ve saray mensuplarına hediye olarak İstanbul’a getirir. Türkler tarafından geliştirilen özgün pişirme tekniğiyle ün kazanan Türk kahvesi, güğümde pişirilip seramik fincanlarda sunularak eşsiz bir lezzet haline gelir. Böylece, tüm dünyada tanınan ve bir kültür simgesi haline gelen Türk kahvesi efsanesi doğmuş olur.
Osmanlı döneminden itibaren toplumsal yaşantıda önemli bir yer edinen Türk kahvesi, sarayda “kahvecibaşı” adı verilen özel bir görevli tarafından hazırlanırdı. Osmanlı saraylarında seremoni eşliğinde sunulan bu eşsiz kahve, diplomatik görüşmelerde yabancı devlet adamlarına ve önemli misafirlere ikram edilirdi. Böylece, kahve sadece bir içecek olmaktan öte, misafirperverliğin ve zarif sohbetlerin simgesi haline gelerek kültürel yaşamın ayrılmaz bir parçası olmuştur.
Saray erkânı tarafından keyifle tüketilen kahve, kısa sürede halk arasında da büyük ilgi görmüş ve 1554 yılında İstanbul Fatih’teki Tahtakale’de ilk kahvehane açılmıştır. Kahve, sosyal yaşamın ve hoş sohbetlerin vazgeçilmez bir parçası haline gelirken, kahvehaneler yalnızca kahve içilen yerler olmaktan öteye geçerek fikir alışverişlerinin yapıldığı, sanat etkinliklerinin yapıldığı kültürel merkezler haline gelmiştir.
Kahvenin Avrupa’ya uzanan serüveninde Osmanlı İmparatorluğu önemli bir köprü vazifesi görmüştür. 17. yüzyılda Venedik ve Viyana gibi şehirlerde hızla popüler hale gelen kahve, İstanbul’da ilk kez kahve içen Venedikli tüccarlar aracılığıyla 1600’lü yıllarda Venedik’e taşınmıştır. Bir başka rivayete göre, 1683 yılında gerçekleşen Viyana Kuşatması sırasında Osmanlı ordusunun geri çekilirken bıraktığı kahve çuvalları, Avrupa’nın kahveyle tanışmasını sağlamıştır. Bu süreçte Viyana’da açılan ilk kahvehaneler, kahve kültürünün Avrupa’da yayılmasına öncülük etmiştir. Her ülke, kahveyi kendi damak tadına uygun farklı pişirme teknikleriyle hazırlamış ve sunumlarına kendi kültürel yorumunu katmıştır.
UNESCO, 2013 yılında Türk kahvesini İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirası listesine alarak bu kadim geleneği taçlandırmıştır. Kendine özgü hazırlama ve pişirme yöntemi, ince öğütülmüş kahve kullanımı ve köpüğüyle, Türk kahvesi dünya kahve kültüründe benzersiz bir yere sahiptir. Günümüzde hâlâ hoş sohbetlerin, dostluğun ve misafirperverliğin simgesi olarak kabul edilir. Ülkemizde yüzyıllardır geleneksel bir lezzet olarak yerini koruyan Türk kahvesi, farklı bölgelerde yerel tatlarla ve sunumlarla çeşitlendirilmiştir. Bu lezzetler hakkında daha fazla bilgi için linki tıklayabilirsiniz.
Dünya çapında bir marka haline gelen Türk kahvesi, günümüzde başta Türkiye ve Orta Doğu olmak üzere tüm dünyada büyük bir keyifle tüketiliyor. Geleneksel kahvehanelerden modern cafe ve restoranlara kadar pek çok yerde sunulan Türk kahvesi, yanındaki ikramlar farklılık gösterse de yüzyıllardır aynı geleneksel yöntemlerle pişirilmeye devam ediyor. Günümüzde ise elektronik ev aletleri üreten birçok marka, sadece Türk kahvesi pişirmek için özel makineler tasarlıyor ve bu da kahvenin modern yaşamda da yerini sağlamlaştırıyor.
890 okunma