ÇAĞDAŞ TÜRK RESİM SANATININ ÖNCÜ KADIN RESSAMLARI
20. yüzyıl başlarında çağdaş resim sanatının gelişmesinde öncülük eden kadın ressamlarımız sadece ülkemize değil, dünyanın kültürel mirasına değerli eserler bıraktı. Yetenek, başarı ve azimleriyle gelecek nesillere örnek olan, kendilerinden sonra gelen genç sanatçılara ilham veren ve ülkemizdeki sanat ortamının gelişmesine önemli katkılar sağlayan çağdaş kadın ressamlarımızı yazımızda okuyabilirsiniz.
1880’de Selanik’te dünyaya gelen Ayşe Celile Hikmet, aynı zamanda ünlü şairimiz Nazım Hikmet’in annesidir. Sultan Abdülhamit’in yaveri olan babasının görev yaptığı dönem, saray ressamı olan İtalyalı sanatçı Fausto Zonaro’dan resim dersleri alır. Portreler, çiçekler ve hamam geleneklerini tasvir ettiği resimleri ile imparatorluk ile cumhuriyet arasında sanat köprüsü kuran Türk resim sanatının en önemli ilk kadın ressamlarından Celile Hanım, ilk eşi Hikmet Bey’den ayrılmak üzere olduğu sırada tanıştığı ünlü şairimiz Yahya Kemal Beyatlı ile büyük bir aşk yaşar. Beraberlikleri bittiğinde Paris’e yerleşerek resim çalışmalarına burada devam eden Celile Hanım, İstanbul’a döndükten sonra karma sergilere katılır, kişisel sergiler açar, dönemin en üretken sanatçıları arasında yer alır. Son yıllarında görme yetisini kaybeden sanatçı, 1956’da Ankara’da vefat eder.
İlk kadın ressamlarımızdan olan Mihri Müşfik Hanım’ın babası ülkemizdeki ilk tıp fakültesinin ünlü hocalarından Dr. Mehmet Rasim’dir. 1886’da doğan Mihri Hanım, yaptığı resimleri Sultan II. Abdülhamit’e gösterir ve yeteneğinden etkilenen Sultan, henüz 10’lu yaşlarının başındaki Mihri Hanım’a saray ressamı Fausto Zonaro’dan resim dersi almasına olanak tanır. İlerleyen yıllarda eğitim hayatına devam etmek ister ancak o dönem, ülkenin güzel sanatlar eğitimi veren tek okulu kız öğrenci almamaktadır. Eğitimi için, 1903’te, 17 yaşında tek başına İstanbul’dan ayrılıp Roma’ya ve daha sonra da Paris’e gider. Portre ve gravür ağırlıklı resimler yapar, çağdaş resim akımlarını yakından takip eder, kübizm ve dışavurumcu akımdan etkilenir. Fransa’dan güzel sanatlar okulunda görev almak için yurda dönen Mihri Müşfik Hanım, ülkemizde sanat eğitimi veren kurumların açılmasına öncülük eder ve bu kurumlarda eğitimler verir. Atatürk, ABD Başkanı Franklin Delano Roosevelt ve Amerikalı mucit Edison gibi önemli isimlerin portrelerini çizer. Eserlerinin çoğu kaybolsa da Türkiye’de 32, İtalya’da 36, Fransa’da 23 ve Amerika’da 60’ı aşkın olmak üzere 150 dolayında eseri kayıt altına alınır. 1954’te vefat eden sanatçının “Çingene” tablosu Fransa’nın en ünlü sanat müzesi olan Louvre’da sergilenmektedir.
1890’da İstanbul’da dünyaya gelen Müfide Kadri Hanım, Türk arkeolog ve ressam Osman Hamdi Bey ile Sanayi-i Nefise Mektebi hocası İtalyan ressam Salvatore Valeri’den resim dersleri alır. Natürmort tabloları ve manzara resimleriyle tanınan Müfide Hanım’ın, 21 yaşında, o sıralarda İtalya kökenli bir cemiyete ait olan Beyoğlu’ndaki sanat galerisinde üç yağlı tablosu ve bir pastel boya eseri sergilenir. Eserleri çok beğenilir, tablolarından biri Münih’te bir sergiye gönderilir ve burada altın madalya kazanır. Bu başarı onu, Osmanlı İmparatorluğu döneminde yurt dışındaki bir sergide yer alan ve ödül kazanan ilk kadın sanatçımız yapar. Aynı zamanda Osmanlı’daki ilk profesyonel Müslüman kadın resim öğretmeni de olan Müfide Hanım, çok yönlü bir sanatçıdır ve müzikle de ilgilidir. Sözleri Selahattin Bey’e ait olan “Tenan-i Şebap” adında ünlü bestesi bulunan sanatçının “Mesirede Ud Çalan Kadınlar” tablosundaki ud çalan kadın kendisidir. 1912’de çok genç yaşta yakalandığı tüberküloz hastalığından dolayı vefat eder.
1904’te İstanbul’da dünyaya gelen Sabiha Rüştü Bozcalı, 5 yaşında başladığı resim eğitimine 15 yaşında Berlin’de devam eder. Hem Doğu’yu hem Batı’yı yakından gözlemleme fırsatı bulan Sabiha Hanım, Paris’te Sultan Abdülhamid döneminde İstanbul’u ziyaret eden ünlü sanatçı Paul Victor Jules Signac atölyesinde üç sene resim eğitimi alır. Münih ve Roma da dahil olmak üzere dönemin sanat akımlarını yakından gözlemler, ünlü ressamların atölyelerinde resim ve desen dersleri alarak tekniğini ilerletir. Manzara, natürmort ve portre tarzındaki eserlerinin yanı sıra yağlı boya, sulu boya, pastel ve kara kalem çalışmaları ile yeteneğini ortaya koyan sanatçı, İstanbul Ansiklopedisi başta olmak üzere çeşitli kitaplar ve ulusal gazetelerde desen ve resimler çizer; kendi özgün stilini başarıyla yansıtır. Sabiha Rüştü Bozcalı’nın diğer bir özelliği ise ülkemizdeki ilk kadın illüstratörlerden olmasıdır. Ayrıca “endüstriyel üretim”in resmini yapan ilk sanatçıdır. Sabiha Hanım 1998’de İstanbul’da vefat eder.
1905’te İstanbul’da doğan Hale Asaf, Mihri Müşfik Hanım’ın yeğenidir. Asker ve doktor kökenli bir aileden gelen Hale Hanım, sağlık sorunları nedeniyle ilköğrenimi evde özel olarak, ortaöğrenimini bir Fransız lisesinde tamamlar. İngilizce, Rumca ve Fransızca bilen sanatçı, 14 yaşında anne ve babası ile birlikte Roma’ya, teyzesi Mihri Müşfik Hanım’ın yanına giderek ilk resim derslerini alır, burada İtalyanca öğrenir. Ardından dönemin sanat merkezi Paris’e gider ancak eğitimi için Berlin’i seçer ve Güzel Sanatlar Akademisine kaydolur. Berlin’de yaptığı portreler ünlü sanat dergilerinde yayımlanır ve sanat çevresinde tanınmasına yol açar. 1924’te yurda dönen sanatçı, ünlü ressamlarımız Feyhaman Duran ile İbrahim Çallı’dan dersler almaya devam eder. 1925’te sanat bursu sınavını kazanmasıyla Avrupa’da eğitime gönderilen ilk kadın sanatçımız olur. Almanya’da sanat çalışmalarına ve eğitimine devam eden Hale Hanım, bir süre de Fransa’da yaşadıktan sonra 1928’de Paris’te nişanlandığı seramik sanatçısı İsmail Hakkı Oygar ile yurda döner. Bursa Kız Öğretmen Okulunda hem resim hem Fransızca dersler verir. 1929’da “Müstakil Ressamlar ve Heykeltıraşlar Birliği”nin kurucuları arasında yer alan Hale Asaf, böylelikle ilk kadın kurucu ünvanına da sahip olur. Çocukluk hastalığı nükseden sanatçı, 33 yaşında hayata veda eder.
1907’de İstanbul’da doğan Maide Arel, ilk ve ortaöğrenimini tamamladıktan sonra Güzel Sanatlar Akademisine girerek resim dersleri alır ve 1930’da mezun olur. 1935’te evlenir; resim öğretmeni eşinin görevi gereği Erzincan’a giden Maide Arel, burada Fransızca ve müzik öğretmenliği yapar. 1948’de düzenlenen bir yarışmada resmiyle ikincilik ödülü kazanır. Takip eden yıllarda Paris’te çeşitli sanatçıların atölyelerinde sanatını ve tekniğini geliştirmek için eğitim almaya devam eder. İlk kişisel sergisini Paris dönüşü 1951’de İstanbul’da açan sanatçı, ayrıca Paris’te düzenlenen “Kadın Ressamlar Sergisi” ile Edinburgh Festivali’ndeki karma sergilere katılır. Eşi Şemsi Arel ile Hatay’a giderek TBMM için bu ili tasvir eden tablolar yaptıktan sonra 1959’da yurt dışındaki kişisel sergisini Paris’te eşi Şemsi Arel ile birlikte açar. Türkiye’de kadın sanatçılar arasında kübizm akımından etkilenen ve çizimlerinde geometrik soyutlamayı başarıyla uygulayan Maide Hanım, yöresel motifleri bu tekniklerde harmanlayan öncü bir isimdir. 1997’de İstanbul’da vefat eder.
2,690 okunma