BAŞKENTLER SERİSİ: YENİ DELHİ
Hindistan; görkemli sarayları, etkileyici yapıları, büyüleyici doğal güzellikleri, ünlü Bollywood filmleri ile meditasyon ve yoga kampüsleriyle ün salan dünyanın en renkli ülkesi. Sokaklarında her an vahşi hayvanların dolaştığı ve her yıl milyonlarca gezginin ziyaret ettiği zamansız bir ülke olan Hindistan’ın başkenti Delhi; eski ve yeni olarak iki farklı merkezden oluşuyor. Eski Delhi, Babürler tarafından kurulan şehrin tarihi merkezi olurken, Yeni Delhi ise İngilizler tarafından kurulan yeni bir bölge. Eski Delhi 12-19. yüzyıllar arasında Müslümanların hâkim olduğu dönemde devlet merkezi oldu. 1200’lerde Babürler tarafından ele geçirilerek, 1649-1857 yılları arasında da Babürler’e başkentlik yaptı. Sonraları Afgan egemenliğine geçen ve bu dönemde pek çok cami, medrese, kale ve anıtsal yapı inşa edilen Eski Delhi, tarihi bir merkez olurken; 1911’de İngilizler tarafından inşa edilen Yeni Delhi modern bir atmosfere sahip. Günümüzde bürokratlar Yeni Delhi’de yaşadığı için Hindistan’ın en şık bölgesi olduğunu söyleyebiliriz. İngilizler, başkenti Kalkuta’dan Delhi’ye taşımaya karar verdiklerinde İngiliz Mimar Edwin Lutyens ve Herbert Baker’ı İngiltere’nin kudretini yansıtacak bir başkent yapmakla görevlendirdi. Bu nedenle Yeni Delhi, Lutyens’ Delhi olarak da geçiyor. Şehrin eski ya da yeni olsun her noktası görülmeye değer. Yazımızda Delhi’nin en etkileyici ve en çok ilgi gören mekânlarını listeledik.
Kızıl Kale, 1639’da Babür İmparatoru Şah Cihan tarafından Ahmed Üstad Lahori’ye inşa ettirilmiş, mimari açıdan etkileyici bir yapı. Zamanında Babür hanedanı imparatorlarının ikametgâhı için kullanılan ana yerlerden biri olan Kızıl Kale, günümüzde farklı müzelere ev sahipliği yapıyor. Kızıl Kale’nin önemli olmasının bir diğer nedeni 1947’de ülke, Hindistan bayrağı bu kaleye dikerek bağımsızlığını ilan etmiştir. 2007’de UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne eklenen sarayın bir diğer önemi, devasa kalenin duvarlarındaki kırmızı kum taşından kaynaklanıyor. Red Fort olarak da anılan kalenin özel odaları, “Nahr-i-Behisht” olarak bilinen, bir su kanalıyla birbirine bağlı köşklerden oluşuyor. Sarayın planlanması İslam mimarisine dayansa da özel köşkler Pers ve Timurlu mimarisinin sentezini yansıtıyor. Kızıl Kale, Eski Delhi bölgesinde yer alıyor.
1. Dünya Savaşı’nda Fransa, İran, Doğu Afrika, Gelibolu ve başka ülkelerde ölen İngiliz Hint ordusundaki 84 bin askerinin anısına dikilen anıtsal yapı, 42 metre yüksekliğe sahip. Roma’daki Konstantin Kemeri’nden esintiler taşıyan yapının sütunlarında savaşlarda ölen 13.300 askerin ismi yazılıdır. Her sene resmî bayramda ülkenin yönetimi saygılarını sunmak için tarihi kapıyı ziyaret eder, ardından geçit töreni ve gösteriler başlar. Sir Edwin Lutyens tarafından tasarlanan kapının dünyadaki diğer benzerleri ise Paris’teki Zafer Takı ile Mumbai’deki Hindistan Geçidi’dir. Hindistan Kapısı, Yeni Delhi’nin ikonik mekânlarından biri…
Yeni Delhi’deki ruhani ve kültürel bir Hindu tapınağı merkezi olan Akshardham Tapınağı, binlerce yıllık geleneksel ve modern Hindu kültürünü, maneviyatını ve mimarisini sergiliyor. 2005’te törenle açılan tapınak, Hindistan’daki en büyük Hindu tapınağı ve tıpkı Kızıl Kale’de olduğu gibi kırmızı kum taşından oyularak yapıldı. 8 bin kişinin inşasında gönüllü olarak çalıştığı 43 metre yüksekliğe sahip tapınağın kapısı herkese açık olsa da içeriye telefon ve fotoğraf makinesi gibi elektronik cihazlarla girmek yasak. Dokuz kubbeyi 234 sütunun desteklediği yapıda, panteonlarına ait 20 bin kadar rölyef eser sergileniyor. Tapınağın tam merkezinde üç metre yüksekliğinde Hint Tanrısı Krishna’nın tezahürü olduğuna inandıkları altından yapılmış dev Swaminarayan heykeli bulunuyor.
108 basamaklı, 60 metre uzunluğu ve 15 metre genişliği olan tarihi merdivenin 14. yüzyılda kesin olmamakla birlikte Kral Agrasen tarafından inşa edildiği düşünülüyor. Eski çağlarda su tapınağı olarak kullanılan yapının etkileyici bir panoramik manzarası bulunuyor. Üç seviyeden oluşan yapı; her katındaki nişli kubbe kemerler ve batısında bulunan küçük cami ile İslam mimarisinden izler taşıyor. Bollywood filmlerinde de sıkça karşımıza çıkan mekânı, Aamir Khan’ın PK ve Salman Khan’ın Sultan filmlerinde de görmek mümkün. Agrasen ki Baoli, Eski Delhi’de yer alıyor.
Delhi’nin güneyinde merkezi bir konuma sahip olan Hauz Khas, 13. yüzyıldan kalma Delhi Sultanlığı’ndan izler taşıyan, turistlerin uğrak yeri şirin ve lüks bir köydür. Hauz Khas’ta bir kraliyet su deposu, İslami bir ilahiyat okulu, eski bir cami, Firuz Şah Tuğluk’un mezarı ve köşkler bulunmaktadır. Hindistan’ın çok kültürlü geçmişinin özünü yansıtan Hauz Khas’ta, önde gelen çağdaş ve lüks moda tasarımcılarının mağazaları bulunuyor. Köyde bakımlı yeşil parklar, süs ağaçlarıyla çevrili yürüyüş yolları, modern pazar ve konut kompleksleri, albenisini ve gizemini koruyan eski dünya ile modern dünya ile çevrili yürüyüş yolları bulunuyor. Günümüzde modern binalar, bu asırlık binalara ve çevredeki alana benzersiz bir görünüm kazandırmıştır. Hauz Khas, Yeni Delhi’de bulunuyor.
Lotus Tapınağı, 1986’da üç küme ve 27 bağımsız mermer bölümden oluşacak şekilde Yeni Delhi’de inşa edildi. Nilüfer çiçeğinin taç yapraklarından esinlenerek yapılan ibadet merkezi; 34 metreden fazla yüksekliğe sahip bir merkez alana sahip ve tapınağın 40 metreden fazla uzunluğundaki dokuz kapısı, 2.500 kişi kapasiteli bu merkeze açılıyor. İnancın, ölümsüzlüğün ve saflığın sembolü olan lotus çiçeğinin yaşam alanı sulak yerler olduğu için tapınağın kapılarına da dokuz havuz inşa edilerek özel bir mimari tasarım elde edildi. İranlı Mimar Fariborz Sahba’nın inşa ettiği, 27 yaprakla çevrili bu modern tapınağın her taç yaprağı, Yunanistan’daki Pentelicus Dağı’ndan getirilen mermerle kaplandı. Lotus Tapınağı, Hint geleneklerine göre inşa edilmiş, oldukça sade ve ihtişamlı, bir o kadar da parlak ve yalın bir yapı. Lotus Tapınağı’nın en önemli özelliklerinden bir tanesi de çevreci oluşu. Yeni Delhi’de güneş enerjisi kullanan ilk tapınak olan yapı, toplam 500 kW olan elektrik kullanımının 120 kW’sini güneş enerjisi ile üretiyor.
Hindistan’da inşa edilen ilk bahçeli türbe olan Hümayun Türbesi, Babür İmparatoru Hümayun Şah’ın ölümden sonra eşi Bega Begüm’ün ölen kocasının anısına yaptırdığı, tıpkı Tac Mahal gibi; iki insan arasındaki sonsuz sevgiyi sembolize eden, etkileyici bir yapı. Kemerli duvarları, kırmızı kum taşı ve beyaz mermerlerden oluşan 47 metre yüksekliğindeki yapı, aynı zamanda Tac Mahal’e de ilham kaynağı olmuş. Unesco Dünya Mirası Listesi’nde yer alan Hümayun Türbesi’nin yemyeşil bahçesi cenneti tasvir ederken; eğimli olan bahçedeki geometrik şekildeki su kanalları alanın kendine has bir iklim oluşturması için tasarlanmış. 16. yüzyılda İranlı Mimar Mirek Mirza Giraz tarafından inşa edilen yapı ve bahçesi, turistlerin en çok ziyaret ettiği mekânlardan biri.
3,932 okunma