DUYGULARIN TASVİRİ OLARAK NİTELENEN AKIM: İZLENİMCİLİK
Birbirine tepki olarak doğan sanat akımları içinde özgür üretimlerin kapısını aralayan akımdır, izlenimcilik. Orijinal adı empresyonizmdir. Bu akım, sanatçıyı kalıpların ve kuralların ötesine taşıyarak, kendi düşünsel varlığını ortaya koyma imkânı tanımış, gördüklerini duygularıyla birlikte tasvir etmesine izin vermiştir.
19.yüzyıl Fransa’sında doğan empresyonizm, tüm sanat dallarını etkilemiş olsa da, en çok resim sanatında kendini göstermiştir. Fransızca kelimenin dilimizdeki karşılığı izlenimciliktir. Empresyonizm ismini ünlü Fransız ressam Claude Monet‘nin “Impression: soleil levant” isimli tablosundan almıştır. Hatta bu tanım, Monet’nin sergisini ve tablosunu hedef alan Paris gazetesindeki bir eleştiri yazısında kullanıldıktan sonra akımın ismi haline gelmiştir.
Empresyonizm ya da izlenimcilikte, sanatçının eserinde ne gördüğüne değil nasıl gördüğüne yer vermesi beklenir. Başka bir deyişle, sanatçı gördüğü gerçekliği duygularıyla birlikte yorumlar ve kendi izlenimiyle eserine yansıtır. Objektif bakış yerini sübjektif yaklaşıma bırakır. Ressam, izlenimlerini yansıtırken büyük oranda ışık ve renklerden etkilenir. Yukarıdaki resimde, Pierre Auguste Renoir’nın izlenimci eserlerinden birini görüyorsunuz…
Yürüyüş isimli bu tablo da empresyonist ressam Pierre Auguste Renoir’ya aittir. Renoir, Claude Monet, Frédéric Bazille ve Alfred Sisley ile çalışmış ve aralarına Paul Cézanne, Edgar Degas, Berthe Morisot, Camille Pissarro gibi isimleri de alarak empresyonizmin temellerini atmışlardır. Akımın en ünlü eserlerini üreten bu ressamlardan kimi ölümünden önce kimiyse ölümünün ardından değer görmüştür.
Lorient’teki Liman tablosunun ressamı Berthe Morisot ‘dur. 1841-1895 yılları arasında yaşayan sanatçı, Fransız sanat eleştirmeni Gustave Geffroy tarafından, Marie Bracquemond ve Mary Cassatt ile birlikte “empresyonizmin üç büyük kadını”ndan biri olarak gösterilmiştir. Morisot, çoğunlukla portreler, ev ve aile hayatı ile manzaralar üzerine çalışmıştır. Aynı zamanda bir süre empresyonist ressamlara modellik yapan Julie Manet’nin de annesidir.
Empresyonizm, ortaya çıktığı 1800’lerin ikinci yarısında, geleneksel sanat camiasının büyük tepkisiyle karşılaşmıştı. 1800’lerin sonunda izlenimci olarak yola çıkıp bir süre sonra bu akımın sınırlarını aşmak isteyen kimi ressamlar da empresyonizmin kurallarına tepki gösterdi ve böylece kısa bir dönemde var olacak ama yepyeni akımlara kapı aralayacak olan post-empresyonizm doğdu. Ünlü ressam Vincent van Gogh da post-empresyonizmin öncülerinden biriydi.
Duyguların, hayallerin, sezgilerin gerçekle buluştuğu empresyonist akım en çok ressamları etkilemiş olsa da sanatın diğer dalları da kendisine düşen payı almıştı. Örneğin müzikte pek çok kalıbın dışına çıkılmış ve müzisyenler şairane taraflarını kullanmaya başlamışlardır. 20. yüzyılın en önemli Fransız bestecilerinden olan Claude Debussy empresyonizmin öncüsü kabul edilir. Yukarıda okuduğunuz alıntı ise Fransız şair Arthur Rimbaud’un Ofelya şiirine ait olmakla birlikte empresyonizmin edebiyata yansımasına bir örnektir.
Akımın edebiyat alanındaki diğer temsilcileri olarak Rainer Maria Rilke, James Joyce gösterilebilir. Türk edebiyatçılar arasında Ahmet Haşim, Cenap Şahabettin, Ahmet Muhip Dıranas da eserlerinde izlenimci örnekler vermişlerdir ve yukarıda okuduğunuz Ahmet Haşim’e ait dizeler bunun güzel bir örneğidir.
7,301 okunma