İSTİKLAL MARŞI RÜTBESİ ile MEHMET ÂKİF ERSOY
Büyük ve onurlu bir milletin duygularına tercüman olmak, ona ulusal marşını armağan etmek, nesiller boyu sevgiyle anılmak… Yeryüzünde kaç kişi böyle bir rütbeye sahip olabilir ki? Mehmet Âkif Ersoy o rütbenin sahibi oldu. Vatan Şairimiz, milli duygularımızın gönüllü tercümanı, 1936 yılında Beyoğlu’nda Mısır Apartmanındaki adresinde vefat etti. Naaşı Edirnekapı Şehitliği’ne yatırıldı. Adı ve eserleri yaşayan insanlar için ölümsüz denir… Mehmet Âkif Ersoy öyle ölümsüz bir şairdi.
İstanbul’un Fatih ilçesinde 1873 yılında dünyaya geldi. Çocukluk yıllarını imam olan babasının mesleği nedeniyle Çanakkale’de geçirdi, Mülkiye İdadisindeki eğitimini yarıda bırakarak birincilikle bitireceği Tarım ve Veterinerlik Okulu’na girdi, okul hayatı boyunca spor faaliyetlerine büyük ilgi gösterdi. İlk şiirini öğrencilik yıllarında yazdı. Türkçe, Arapça, Farsça ve Fransızca biliyordu. 25 yaşında İsmet Hanım’la evlendi ve beş çocuk sahibi oldu. Bir süre öğretmenlik yaparak Türkçe dersleri verdi, sonra Veterinerlik Dairesi Müdür Yardımcısı oldu
Resimli Gazete ile Servet-i Fünûn’da şiirleri ve yazıları yayınlanan Mehmet Âkif, II. Meşrutiyetin ilan edilmesiyle yayın dünyasına adım attı. Arkadaşı Eşref Edip’in kendi desteği ile çıkardığı Sırât-ı Müstakîm’de ve daha sonra Sebillürreşad dergisinde yazılar yazdı. 1911 yılında yayımlanan ilk şiir kitabı Safahat oldu. Çanakkale Zaferi karşısında girdiği yoğun duygularla Çanakkale Destanı’nı kaleme aldı. Daha sonraları çıkardığı altı şiir kitabı, ilk kitabı da dâhil edilerek, yine Safahat adı verilen yapıtta bir araya toplandı.
Milli Mücadele’ye çok yönlü olarak destek veren şair, kayıtlara göre 1920-1923 yılları arasında TBMM’nde “Burdur milletvekili ve İslam şairi” olarak yer aldı. Bu sırada Ankara’ya taşınarak Taceddin Dergâhı’na yerleşmişti. Yukarıda fotoğrafını gördüğünüz o mekân şairin ulusal marşımızı kaleme aldığı yer oldu, günümüzde de Mehmet Âkif Ersoy Müzesi olarak ziyaret edilebilmekte. Ulusal marş yarışmasına katılması ise büyük ısrarlar üzerine olmuştu. Para ödüllü bir yarışma olması onun yarışmaya katılmak istememe nedeniydi.
Yarışma için ikna edildiğinde ise Türk Ordusuna ithaf ettiği İstiklal Marşı’nı yazdı. Marş önce dergide yayımlandı, sonra TBMM’nde Hamdi Suphi Bey tarafından okunurken ayakta dinlendi ve 12 Mart 1921 tarihinde ulusal marşımız olarak kabul edildi. Vatan Şairi sıfatıyla sonraki tüm nesillerin sevgisini kazanan Mehmet Âkif Ersoy yarışma ödülünü kadın ve çocuklara meslek edindirmek için kurulan Darülmesai’ye bağışlamış, eserin Türk Milleti’ne ait olduğunu söyleyerek toplu yapıtı olan Safahat’a dâhil ettirmemişti.
2,102 okunma