OĞUZ ATAY HAYRANLARI BU SAYFAYA!
1934-1977 yılları arasında yaşayan yazarın hayattayken hiçbir kitabının ikinci baskısını göremediğini daha önceki Oğuz Atay listemizde dile getirmiştik. Şimdi de ölümünün ardından baskı üstüne baskı yapan kitaplarından tadımlık alıntılarla karşınızdayız. Peki, neden böyle oldu dersiniz? Neden, Oğuz Atay kendi döneminde anlaşılamadı ve hak ettiği ilgiyi göremedi? Şüphesiz eğer yaşasaydı bunun nedenini de en iyi o anlatabilirdi! Ne de olsa kendisi hem yazar hem neredeyse insanın o tuhaf yapısını çözmüş bir matematikçiydi.
İnsan genel bir isimdir, çeşitli şartlar altında, çeşitli bireyleri ifade etmek için kullanılabilir. Ona, ‘insan’ yerine, mesela ‘X’ de diyebilirsiniz. Ona ‘X’ denilebilirse, özellikle ben, bu varsayımdan dolayı çok mutlu hissederim kendimi. Çünkü ben bir matematikçiyim ve içinde bulunduğum durumda bütün umudum, başıma gelenleri, bir ‘X’ bilinmeyeninin çözülebilir fonksiyonlarından ibaret olarak görebilmektir. Böylece birçok korkulu rüya hiç yaşanmamış olacaktır.
İşte bu ahşap evimde, bir gece için de olsa, seni barındırıyorum; bir işe yaradığımı hissediyorum. Son zamanlarda neye yaradığımı pek bilemiyorum da. Belki yarın sabah soğukta uyanmanın bir anlamı olur, sana çay pişirmek gibi.
Hayır! Romantikler ölmez, his ve acı ölmez! İnsanlar büyük acılara her zaman ilgi göstermişlerdir. Büyük insanlar ve büyük acılar! İşte tiyatronun iki temel direği. (Ümitsiz) Fakat nerde eski acılar, nerde kralların eski acı çekişleri? Nerde büyük ihanetler ve büyük sadakatlar? (Yüzünü buruşturur.) Şimdi sıradan vatandaşların okuyucu mektuplarında yer alan dertleriyle seyircide merak uyandırmaya çalışıyoruz. (Emel’e parmağını sallar.) Yani seyirciye kendisini göstermeye çalışıyoruz. İnsan, kendisi gibi olanlara merhamet eder mi hiç?
Ter içinde uyandı. Görünmeyen iplerle bağlandığı yataktan kendini ayırmak için, ona dayanılmaz ve ümitsiz gelen bir çırpınma, bir hayata dönmeği isteği ile kıvranıyordu; ya da kıvrandığını sanıyordu. İçinde bir yerde, artık hiç hareket edemeyeceğini hissediyordu. Gene içinde bir yer, bir duygu, kendini bütünüyle bırakmasına engel oluyordu. Bir kıpırdayabilse tekrar yaşayacaktı. Birden, bir oluştan başka bir oluşa geçmenin ölçülemeyen süresi içinde kendine geldi.
Her şeye yeniden başlamak mümkün değildi. İstesem de mümkün değildi. Nerede kaldığımı unuttuğuma göre, baştan başlamak için de birtakım yetenekler gerekliydi; daha talihli doğmuş olmak gerekliydi mesela. Yeni bir dil öğrenebilmek için, hiç dil bilmemek gerekliydi.
Konuşur gibi yazmak ve yazar gibi konuşmak. İkincisi bir maniyer elbette. Fakat öyle bir tadı var ki iyi yapılırsa, insan pek anlamasa da bir şeyler sezebilir. Uzun ve karmaşık cümleler. Düşünürken, cümle haline getirmeden önce, insan, çok karmaşık ve birbirine nasıl bağlandığı belirsiz uzun cümlelerle düşünüyor.
346 okunma