9 Madde İle Kadim Zamanların Şehri Semerkant
Semerkant, Orta Asya’nın en değerli, en verimli topraklarında kurulmuştur. Seyhan ve Ceyhan nehirlerinin arasında yer alan Maveraünnehir’de çağlar önce kurulan masallar şehri, tarihi boyunca büyük devletler tarafından paylaşılamamıştır. Semerkant’ın bu kadar eskiye uzanan tarihi, birçok değerli miras bırakmıştır ve şehir UNESCO Kültürel Miras Listesi’ne dâhil edilmiştir. Bin yılların tarihine ev sahipliği yapan Semerkant, 9 maddeyle listemizde…
Semerkant ismi, Farsça’da taş, kaya anlamına gelen “Soğdça” ve kent ve kale anlamına gelen “Kand” kelimelerinin birleşmesinden oluşur. Günümüzde Özbekistan sınırları içinde bulunan Semerkant’a büyük ve ihtişamlı olması sebebiyle bu ismin uygun görüldüğü düşünülmektedir.
Günümüzde Özbekistan sınırları içinde bulunan Semerkant, dünya üzerindeki en eski şehirlerden biri olarak kabul edilir. Şehrin, Persler tarafından MÖ 14. yüzyılda kurulduğu düşünülür. Antik Yunan zamanında Marakanda olarak adlandırılmıştır.
Ahameniş İmparatorluğu’nun önemli bir şehri olan Semerkant, MÖ 329 yılında Büyük İskender’in hükümdarlığına girmiştir. 712 yılında Müslümanlar şehri alır. Çin’den sonra ilk kâğıt değirmeninin bu dönemde Semerkant’ta kurulduğu rivayet edilir.
1220’de Cengiz Han’ın aldığı Semerkant, Timur’un şehri başkent ilan etmesiyle daha da gelişir. İpek Yolu’nun üzerinde yer alan Semerkant, önemli bir ticaret ve kültür merkezi olur. 14. ve 15. yüzyıllar şehrin altın çağı olarak bilinir.
Semerkant’ın güzelliği ve etkileyici tarihi edebiyatta da yer bulur. Ünlü yazar Amin Maalouf’un “Semerkant” romanı Ömer Hayyam’ın Rubaiyat’ı çevresinde gelişen ve Semerkant’ta geçen öykülerden oluşur. Ünlü yazar bu güzel şehir için “Semerkant, dünyanın güneşe dönük en güzel yüzü.” demiştir.
Semerkant’ta güneşin doğuşunun ayrı bir güzel olduğu söylenir ve bu güzellik sadece yakın coğrafyanın edebiyatçılarını değil, Batılı sanatçıları da etkilemiştir. Ünlü şair ve yazar Edgar Allan Poe da Semerkant’ın büyüsüne kayıtsız kalamamış ve şöyle yazmıştır: “… Ve şimdi bakışlarını Semerkant üzerinde gezdir! O yeryüzünün kraliçesi değil mi? Tüm kentlerin kaderini ellerinde tutmuyor mu?”
Dünyanın en eski şehirlerinden biri olan ve bereketli toprakları, kültürel ve ekonomik açıdan önemli coğrafi konumu nedeniyle kurulduğu günden itibaren önemli bir şehir olan Semerkant, geçmişin tüm zenginliğini sokaklarında, mimarisinde yaşatır. Bu sebeple Semerkant’ı gezmek herhangi bir şehri gezmekten çok farklı bir deneyimdir.
Registan Meydanı, şehrin kalbi olarak kabul edilir; bu meydanda üzeri çinilerle kaplı, heybetiyle her göreni etkileyen devasa yapılar bulunur. Bunların biri 15. yüzyılda yapılan Uluğ Bey Medresesi’dir. Uluğ Bey astronomi alanında önemli çalışmaları bulunan bir bilim insanıdır. Burada matematik, kimya, astronomi gibi alanlarda ders verilmiştir. Alanda yer alan diğer medreseler ise Yaldızlı Medrese ve Kaplanlı Medrese’dir.
Sokaklarında gezerken kendinizi tarihi bir yolculuğa çıkmış gibi hissedeceğiniz Semerkant’ta farklı zaman dilimlerinden kalan birçok mimari eser bulunur. Semerkant’a gitme şansı bulursanız; Bibi Hanım Camii, Gur Emir Medresesi, Şah-ı Zinde Camii ve Türbeleri, Eski Ticaret Çarşısı, Kok Sarayı’nın kalıntılarını görmek isteyebilirsiniz.
7,443 okunma