80 YILLIK YAŞAMINDAN KESİTLERLE HÜSEYİN RAHMİ GÜRPINAR
Hüseyin Rahmi Gürpınar doğalı 150 yılı geçmiş… Deli Filozof, Efsuncu Baba, Dirilen İskelet, Gönül Bir Yeldeğirmenidir Sevda Öğütür, Cadı, Can Pazarı gibi kitapları ise sürekli gençleşen bir ilgi görmeyi sürdürüyor. Biz de Türk Edebiyatı’nın usta kalemini yaşamından kesitlerle karşınıza getiriyoruz.
“Validem okuryazar bir kadındı. Beni dört buçuk yaşında teyzemin terbiye aguşuna bırakarak pek genç iken yirmi ikisinde hayata veda etti. Söz valideme intikal edince kalemimi tutamam, ağlamadan duramam. Çünkü kendisine pek düşkündüm. Kucağından hiç inmezdim. Çocukluğumda bütün ateşleriyle zihnime intiba etmiş birkaç levha vardır ki tahatturu beynimi daima yakar. O zaman ne olduğunu bilmediğim, itiraf lâzım gelirse hâlâ öğrenemediğim hayatın acılığı masum yanaklarımı pek insafsızca şamarlamıştı. Sızısı hâlâ gitmiyor…”
1864 yılında İstanbul’da doğan Hüseyin Rahmi, hünkâr yaveri olan Mehmet Sait Paşa’nın oğluydu. Babasının ikinci evliliğinin ardından altı yaşında iken Aksaray’da oturan anneannesinin yanına gönderildi ve onun tarafından yetiştirildi. Anneannesi ve teyzelerinden nakış işlemeyi, örgü ve dantel örmeyi, yemek yapmayı öğrendi. Okul hayatı düzenli devam ederken yakalandığı bir hastalık nedeniyle mülkiyeyi yarıda bırakmak zorunda kaldı.
Birkaç işte memur olarak görev yaptıktan sonra, henüz 23 yaşında iken Tercüman-ı Hakikat gazetesinde yazmaya başladı. İkdam, Söz, Zaman, Vakit, Son Posta, Milliyet ve Cumhuriyet gazetelerinde yazarlık yaptı. Boşboğaz ile Güllâbi adlı bir gazete de kendi çıkardı. Mürebbiye, Tesadüf, Nimetşinas gibi eserleri kitap halinde basılmadan önce gazetelerde yayımlandı.
İstanbul’da doğup büyüyen ve kuvvetli bir gözlem gücü bulunan Hüseyin Rahmi, şehrin sokaklarını, çarşılarını, ahşap evlerini, konaklarını anlattığı eserlerinde her kesimden insana yer verdi. Kuyruklu Yıldız Altında İzdivaç, Şık, Şıpsevdi gibi romanlarında kullandığı mizahi üslubu, sade ve anlaşılır dili sayesinde okuyucu tarafından tanındı, benimsendi. İstanbul’un insanlarını ve geleneklerini anlattığı kitapları onun, “sokağı edebiyata taşıyan yazar” olarak anılmasını sağladı.
Heybeliada’da denize hâkim bir tepeye yaptırdığı eve 1912 yılında taşınarak hayatının geri kalanını burada geçirdi. Toplumdan uzak, içe dönük bir yaşam süren Gürpınar’ın temizlik konusunda son derece hassas olduğu, hatta eldivensiz dışarı çıkmamaya çalıştığı bilinmektedir. Hiç evlenmeyen yazara bunun nedeni sorulduğunda ise “Eğer evlenmiş olsaydım 45 romanımdan üçünü bile yazamazdım” diye cevap vermiştir. 1944 yılında Heybeliada’da hayatını kaybeden ve adaya defnedilen yazarın evi günümüzde müze ev olarak ziyarete açık durumdadır. Yatak örtüsünden dantel örtülere kendi yaptığı el işleri, eşyaları ve kitapları burada sergilenmektedir.
Adile Naşit, Ayşen Gruda, Şener Şen, Kemal Sunal gibi birbirinden ünlü isimlerin rol aldığı ve Ertem Eğilmez’in yönetmenliğini yaptığı Süt Kardeşler filmini herkes bilir. Olay İstanbul’da bir konakta geçmekte ve görüldüğü sanılan gulyabani etrafında şekillenmektedir. Artık ezbere bildiğimiz bu masalsı film de Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın 1913 yılında basılan Gulyabani isimli eserinden uyarlanmıştır. Kitapta Gulyabani dışında, Melek Sanmıştım Şeytanı ve Gönül Ticareti isimlerini taşıyan iki öykü daha yer almaktadır.
3,404 okunma